Gelin, namaz konferanslarını artıralım
Kurtuluş namazladır, ona çağrı da ezanla. Ezan ve kurtuluş deyince aklıma gülünç bir garâbet geliyor.
Memleketimizde 29 Ocak 1932’de başlayıp 18 sene devam eden Türkçe Ezan mecburiyeti olmuştu. Ezanın, aslî kelimelerinin dışında okunmasının câiz ve mümkün olmayacağı ayrı mesele de, ben ezanı Türkçeye çevirenlerin acziyetine ve ne kadar sıkışıp gülünç hallere düştüklerine dair bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.
Tercüme olmaktan fersah fersah uzak “Tanrı uludur” ile “Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrının elçisidir Muhaaaammed” sözlerini geçelim. Tercümeye kalkışanlar hangi sayın baylar ise, ezanın “Hayye ale’s-salâh” lafzını zar-zor “Haydin namaza” diye tercüme etmişler/edebilmişlerse de “Hayye ale’l-felah”da tıkanıp kalmışlar. Çünkü, “Hayye ale’s-salâh”ı “Haydin namaza” diye tercüme edince, “Hayye ale’l-felah”ı da “Haydin kurtuluşa” diye tercüme etmeleri lazımdı… Yapabilirler mi? Yapamazlar. Nitekim yapamamışlar…
Çareyi yine ezanın aslî lisanına sığınmakta bulmuşlar. “Haydin kurtuluşa” diyemedikleri/diyemeyecekleri için, “Haydin felaha” demek mecbûriyetinde kalmışlar. Buna rağmen adına yine de “Türkçe ezan” demişler.
Peki “Felah” Türkçe mi? Hayır Arapça. Türkçe ezanda(!) Arapça kelimenin işi ne? Eeee, orayı karıştırmayın.
Efendim, işin aslı şu: Müezzinleri, “Haydin kurtuluşa” diye bağırttırmak işlerine gelmemiş. Arapçayı yine Arapça ile tercüme deyip “Haydin felaha” deyip işin içinden çıkmışlar. Ama niçin?
Şunun için: “Haydin kurtuluşa” denilince, kurtuluşun ancak namaz kılmakla mümkün olacağı ilan edilmiş olacak. Oysa onlar böyle bir ilanı istemezler. İkinci sebep daha başka:
Kendilerinin namaz kılmadıkları ortada. Namaz kurtuluş olunca, kendileri kurtulamayanlar içinde olacaktı…
Evet! Ebedî kurtuluşun birinci şartı/anahtarı îman, imandan sonra gelen ilk emir de namazdır. Bütün peygamberler ümmetlerine namazı emretmişlerdir. Hakiki namaz, bütün iyilik ve güzellikleri beraberinde getirir. Hakkını vererek namaz kılanlarda, kötü işler de kötü düşünceler de bulunmaz.
Bazı gayretli arkadaşlarınız, namaz hakkında güzel bir faaliyet başlattılar. Bir Namaz Gönüllüleri grubu oluştu. Bizi de bu gruba dahil ettiler. İstanbul’da başlayan namaz konferansları büyük ilgi ve alâka gördü. Bu faaliyet Anadolu’ya da taştı. Şimdiye kadar siyasetten, şundan bundan konuşulan salonlarda, her türlü dünyevî meselelerden uzak, sadece namazdan bahsedilen konuşmalar yapılıyor. Ne kadar güzel…
Müslümanlar, hangi siyâsî görüşe sahip olurlarsa olsunlar, namazda birleşiyorlar.
Anadolu’daki “Namaz konferansları” fevkalâde sevindirici. İki yerde, Manisa ve Alanya’da bendeniz de bulundum. Salonlar dolup taşıyor. Dinleyiciler dikkatli ve zinde. Konuşmalar bittikten sonra da sohbetler devam ediyor. Bu sohbetlerde görüyoruz ki, hiçbir kelimemiz kaçırılmadan dinlenilmiş…
Manisa’ya Abdullah Yıldız kardeşimiz ve Kerim Buladı Hocamızla gitmiştim. Salonda, oturmayı geçin, ayakta duracak yer yoktu. Sahnede bile önümüz arkamız insan dolmuştu. Bir o kadarı da giremeyip geri dönmüş.
Ramazana 3 gün kala da Ramazan Kayan Hocamızla beraber Sebilay Derneği’nin davetlisi olarak Alanya’daydık. Sebilay, Mevlüt Demiral Bey’in başkanlığında, Deniz Feneri gibi, imkanları nisbetinde muhtaçlara el uzatan bir dernek. Dernek mensuplarından İzzet Geçen kardeşimiz, bizi Antalya Havaalanı’ndan alıp 130 km. mesafedeki Alanya’ya götürdü. Dönüşte de aynı zahmete Yakup Alnıak kardeşimiz katlandı. Konferans saatinden önce bizimle ilgilenen Aydın Azak kardeşimiz, bizi toplam 400 metre uzunluğundaki Dim Mağarası’na götürdü. Geceyi Hasan İlhan Hocamızın müsafiri olarak geçirdik. Vakit temsilcisi Yunus Erdoğan’ın gayretliliğine de burada işaret edelim. Konferans sonunda Sebilay Derneği’ndeki sohbet de tatlı ve hoştu…
“Yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat” derler ya, ben de salonda gördüklerimi anlatayım.
Salonun tamamen dolduğunu gördük. Hatta sonra gelenler için sandalyeler getirildi. Başı açık hanım kardeşlerimizin de namaz konuşmasına ilgi duymaları, ayrıca sevindirici idi. Konuşmadan sonra yanımıza gelen başı açık 24 yaşında bir hanım kardeşimiz, “Namaza maalesef yeni başladım” dedi ve namazdan genişçe bahseden bir kitap ismi sordu. Kendisine Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali’ni tavsiye ettim.
Velhasıl, Alanya Sebilay Derneği güzel işlerine bir yenisini daha ilave etmiş oldu. Biz sadece teşekkür ediyoruz. Yaptıklarının esas karşılığını öbür âlemde bulacakları ise izahtan vârestedir.
Başka yerlerden de davetler olursa, namaz hakkında konuşmak üzere biz hazırız.
Bu vesileyle, okuyucularımızın ve İslam âleminin Ramazan ayını tebrik ediyor iki cihan saadeti diliyorum.