Kadınları aşağılayan hadisler atılacakmış!!!
Haberin başlığı şöyle: DİYANET, KADINA ŞİDDETİ MEŞRU GÖSTEREN HADISLERİ ATIYOR.
Hayret! Kadına şiddet uygulanmasını söyleyen hadisler mi var ki, Diyanet böyle bir şey yapsın! Yoksa, dinî meseleleri saptırmak için pusuda bekleyen kartel medyası, yine yalan bir habere imza mı attı?..
Hayır!.. Haber yalan değil. Gerçekten Diyanet’in böyle bir çalışması var. CNN’de Taha Akyol’un Eğrisi-Doğrusu programında, Diyanet’te Başkan Yardımcısı olan Doç. Mehmet Görmez bu konuda bilgi bile verdi.
Oysa, İslam âlimleri zaten, gerçek ve uydurma hadisleri birbirinden ayırmış vaziyetteler. Bu husustaki eserler ortada. İlim câmiasından bunu bilmeyen de yok. Dolayısıyla, gerçek hadisler de uydurulanlar da biliniyor. Bunu, Diyanet de, D.İ. Başkan yardımcısı Sayın Mehmet Görmez de bizim kadar biliyor. Vaziyet bu iken, eldeki sahih hadisleri “Şu doğru şu yanlış” diye tekrar elemeden mi geçirecekler. 14 asır sonra bu nasıl iş!
Sayın Mehmet Görmez, bahsettiğim programda Taha Akyol’un bir sorusuna şöyle cevap veriyordu:
“Tatar/Kazan âlimlerinden büyük bir âlim bu konulara nasıl bir yöntemle bakmamız gerektiğini öğretiyor bizlere.”
Büyük bir âlim diye verdiği isim, 1875-1949 arasında yaşamış olan Rusyalı Musâ Cârullah…
Bu ne demek Sayın Görmez! İslam âlemi, 14 asır boyunca bu konulara nasıl bakılacağını söyleyen hiçbir âlim yetiştirememiş, hep câhil kalmış da, öğretmek işi kala kala sadece Musâ Cârullah’a mı kalmış?
Gerçi Cârullahı öne çıkarmaya çalışan, sadece Sayın Görmez değil. Ondaki dinî çarpıklığı –nasıl göremiyorlarsa- göremeyenler, göstermemek için midir nedir, 7 sene önce de onu anma toplantısı yapmışlardı.
Öyleyse gelin, büyük âlim diye lanse edilen Musâ Cârullah’ı biz yakından göstermeye çalışalım.
Önce bir âyet-i hatırlayalım. Allah (c.c.) bir âyette Peygamberimiz’e şöyle buyuruyor: “De ki, Ben ancak sizin gibi bir insanım. Yalnız, ilâhınız bir ilahtır diye bana vahyolunuyor.” (Fussilet, 6. Kehf 18.)
Âyette açıkça buyuruluyor ki: Allah resûlü, insan üstü bir varlık değildir; o da bir insandır. İnsanlardan farkı, kendisine vahiy geldiğidir. Ve o peygamber, kimsenin ulaşamayacağı yüksek bir makama sahiptir..
Cârullah ise, Kitâbü’s-Sünne isimli eserinde, bu âyet hakkında şöyle diyor:
“Bu âyette Hz. Peygamber kendisini ümmetin bir ferdi gibi takdim ediyor. Öyleyse ümmetin her ferdi de peygamber gibidir.” Buna kısaca cevap verelim:
a-Âyet peygamber sözü değil, Allah kelamıdır. Onun için, “Hz. Peygamber bu âyette kendisini ümmetin bir ferdi gibi takdim ediyor” denilmez.Bunu diyebilmek için, insanın ilim ve imandan nasibi olmaması lâzım.
b-Hâşâ! Ümmetin her ferdini bırakın… hiçbir ferdi peygamber gibi olamaz. Hangi Müslüman ben peygamber gibiyim diyebilir? Onu sevenler şimdi, “Şunu demek istedi, bunu demek istedi” diye çabalayıp dursunlar.
Yedi sene önce yapılan Cârullah’ı anma toplantısına katılan gazeteci Ayhan Katırcıkara, onu sevenlerin konuşmalarına inanıp, önce Cârullah’ı övücü bir yazı yazmıştı. Bu yazı üzerine ikaz edilmiş, o da Mûsâ Cârullah’ın eserlerine ulaşmış, araştırmış ve onunla ilgili gerçek bilgiler edinmiş. O bilgilerden bir kısmı:
“Mûsâ Cârullah mezhepleri kabul etmiyor. “Akıl, önce din esâretinden kurtulmalı” diyor. (Sanki din aklı esir almış!) İmam Gazâlî, Taftâzânî ve İmam Buhârî gibi büyük din âlimlerini bir kalemde silip atıyor. Hadis-i şeriflerin çoğunun uydurma olduğunu ileri sürüyor. (Sayın Mehmet Görmez, “O bize, bu meselelere nasıl bakmamız gerektiğini öğretiyor” diyordu. Cârullah’ın, hadislere bakışı bu. Bunu mu öğreneceğiz? )
Kitabının bir yerinde, “İslâmiyet tek bir adam tarafından ortaya konulmuştur” demesinden de anlaşılacağı gibi, dinimizi eksik ve kusurlu buluyor. (Sayın Katırcıkara’nın dikkat çekmediği önemli bir nokta da şu: İslam, tek bir adam tarafından ortaya konulmuş değildir. Bu din ilâhîdir, Allah’a aittir.) İktibas bitti..
Değerli okuyucular! Herkes bilir ki, inancımızı itikad kitaplarından, ibâdetlerimizi fıkıh kitaplarından, âyetlerin açıklamalarını tefsirlerden öğreniriz. Bunlar atılırsa geriye din diye bir şey kalmaz.
Cârullah ise bakın ne diyor: “Medreseleri çekirge sürüleri gibi istîlâ etmiş fıkıh, kelam, usul, tefsir….”
Bu zatın, bir de şiddetli Osmanlı muârızlığı var. Diyor ki, “Osmanlılar, böyle yanlış, fenâ ve sabit kâidelere bağlı kaldılar.”
Değerli okuyucular, yıl 1917… Moskova’da, Rusya Müslümanları Kurultayı yapılıyor. Mûsâ Cârullah da orada divan üyesi. İşte o radaki konuşmalardan bir cümle: “Efendiler! Unutmayınız ki, Kur’an’ın bazı kuralları eskimiştir. Bunları tarihin malı saymak lâzım…” (Rusya Birinci Müslümanlar Konseyi Tutanakları- Kültür Bakanlığı yayınları sh. 394)
Bu söze sahip çıkarsak, Süleyman Demirel’in söylediğini söylemiş olmaz mıyız değerli okuyucular?…