Ali Eren

Gözümüzün Nuru NAMAZ

Bazı gayretli arkadaşlarımız hayırlı bir faaliyet içindeler. Bu gayret, namazın ehemmiyetini daha iyi anlatabilme gayreti. Namaz hakkında kitap ve broşürler hazırlanıyor, konferanaslar veriliyor ve bü güzel hizmetin daha iyi nasıl yapılacağı hakkında toplantılar yapılıp kafa yoruluyor. Birkaç gün önceki 15-20 kişilik toplantıya bizi de davet ettiler; fikirlerimizi aldılar.

Bu değerli arkadaşlarımız “Nasıl daha çok para kazanırız? Kısa yoldan nasıl köşeyi döneriz?” demiyor; gayretler, sadece namazın yayılması/ yaygınlaştırılmasına matuf.

İnsanların ilk vazifesi îman, ikincisi de ibâdet… Îman, Allah huzurunda boyun eğmeyi, ona teslim olmayı/ ibâdet etmeyi gerektirir. Allah’ın emrine teslimiyetin isbatı ibâdet, ibâdetin başı ise namazdır. Müslüman, zaten inanan/îman eden kişi olduğuna göre, ilk vazifesi namaz kılmaktır. Namaz kılmamak, Allah huzurunda eğilmemek, dolayısıyla Allah’ın emrine teslim olmamaktır ki, büyük bir kusurdur. Onu bu kusurdan kurtarmaya çalışmaksa büyük hizmettir.

Namazın ikamesine yönelik hizmetler her türlü takdirin üstündedir. Bu gayret içinde olanlara yardımcı olmak Müslümanlara bir vazifedir. Sağolsunlar oluyorlar da. Oluyorlar ki, namaz konferanslarında büyük kalabalıklar görülüyor. Bu hal elbette sevindiricidir.

Siz değerli okuyucularımızın da bildiğiniz gibi, Kur’an ifadesiyle, “Namaz muhakkak insanı fuhşiyat ve kötülüklerden alıkoyar.” Ama tabii ki, hakkıyla kılındığı takdirde.

Hakkını vermeye çalışarak kılınan namaz, sahibini iyiliklere sevkeder ve kötülüklerden korur. Namaz ne derece samimi kılınırsa, o kimsenin kalbi o derece nurlanır ve kötü şeyler düşünmez/düşünemez… Bu nur, dış organlara da tesir eder ve göz kötüye bakmaz, kulak kötü şeyler dinlemez, dil kötü şey söylemez, el kötüye uzanmaz, ayak kötüye yönelmez, vs…

O nur, insana yanlış ile doğru arasındaki farkı de fark ettirir. Nitekim sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) “Mü’minin bakışından korkunuz/çekininiz. Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar” buyuruyorlar. Allah bir kulunun kalbine nur yerleştirince, o kul elbette ki baktığını doğru görecektir. Herkes bakar, herkes görür ama, böyle kulların görüşü başkadır.

Görünüşte gözleri sağlam olan bazı insanlar vardır. Normal baktıkları için siz onları görüyor zannedersiniz, fakat onlar bakar ama göremezler. Zira gözlerinin nuru/ışığı yoktur. Oysa görmek için nura/ışığa ihtiyaç vardır. Böylelerine halk içinde “Bakar kör” deniliyor. İman nurundan mahrum olanlar da böyledir. Onun içindir ki, Müslümanlarla Müslüman olmayanların görüşleri farklıdır. Bir meseleyi, imanlı olanlar başka görür, imansızlar başka.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) namaz hakkında “Gözümün nuru” buyurdular. Namaz her mü’minin de göz nurudur. Namaz, sahibine gerçekleri gösterir ve onu  kötülüklerden engeller.

Namaz, oruç gibi ibâdetler mânevî yardım dilekçesidir. Zira, mukaddes kitabımızda, “Sabır ve namazla –Allah’tan- yardım isteyiniz” buyuruluyor. Peygamberimiz (s.a.v.) “Oruç sabrın yarısıdır” buyuruyor. Yani namaz, oruç.. ihtiyaçların giderilmesine birer vesiledir. Sıkıntısı olanlar, ihtiyaçlarını oruçlu ağızla isterlerse veya iki rek’at nâfile namaz kılıp dua ederlerse, sıkıntılarından kurtulup isteklerine kavuşmaları  umulur. Burada kavuşamasalar bile, Peygamberimiz’in bildirdiğine göre, âhirette daha fazlasına kavuşacaklardır…

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu