MUHAFAZAKAR BİR PARTİMİZ VAR MI? / Sema Maraşlı
Büyük kitlelerin takip ettiği iktidar olma ihtimali olan partilerin seçim vaatlerine bakıyorum, hepsi birbirine benziyor. Hepsinin ortak noktası, vaatlerin maddi menfaatler üzerine kurulması.
Yol, su, elektrik, imar, birikmiş borçların affı, faiz affı, ikramiyeler…
Ahlaktan, maneviyattan, dinden imandan, aileden, eğitimden bahseden yok.
Hadi sol cenahı geçtik fakat kendini sağ ve muhafazakar olarak tanımlayan partilere bakıyorum dertleri maneviyat değil, aile hiç değil. Dil ucuyla söylenmiş bir kaç cümleyi saymıyorum.
Dünya genelinde muhafazakar partileri diğerlerinden ayıran unsur din ve aileyi önceliyor olmalarıdır.
Mesela ilk bizim kabul ettiğimiz “İstanbul Sözleşmesi” diye anılan utanç sözleşmesi bizde sessizce itirazsız kabul edilirken Hırvatistan’da parlamentoya geldiğinde muhafazakar partiler “Aile değerlerini zayıflatıyor” diye sözleşmeye itiraz ettiler.
Hırvatistanlı muhafazakarlar parlamentoda yapılması planlanan oylama öncesi, sözleşmenin kadınları koruma kisvesi altında “cinsiyet ideolojisi”ni teşvik ettiğini ve geleneksel aile değerlerini zayıflatacağını söyleyerek büyük tepki gösterdiler.
Keşke bizim de mecliste aile değerlerimizi koruyacak, aile kurumuna zarar verecek tasarılara itiraz edecek, muhafazakar bir partimiz olsaydı.
Yapılan şovları bir tarafa bırakırsak bizde maneviyatı ve aileyi önceleyen iktidar adayı bir parti görünmüyor.
Aile kurumumuz yıkılıyor. Fuhuş arttı, evlilikler azaldı. Evlenmek zorlaştı, boşanmak zorlaştı, boşanma davaları yıllar sürüyor, yeni evlilikler yapılamıyor. 6284, ömür boyu nafaka, mal rejimi, çocuk haczi, ebeveyne yabancılaşma, genç evlilere hapis, istismar iftiralarına teşvik, fuhşu ve şiddeti artıracak her türlü kapının açılması derken aile kurumu büyük darbeler aldı son yıllarda.
Fakat siyasilerin pek umurunda değil gibi gözüküyor bu durum. Hiç kimse “İlk işimiz aile” demiyor, “Bu kanunları düzelteceğiz” demiyor.
Adalet vaat ediliyor fakat neyin adaleti olduğu söylenmiyor. En büyük adaletsizlikler aile konusunda yaşanıyor.
Bizim muhafazakar görünümlü partilerimiz aileyi ve maneviyatı öncelemeyi bırakın tam aksi daha fazla özgürlük derdindeler.
Özgürlük vaat ediyorlar. Fakat neyin özgürlüğünü vaat ediyorlar onun açıklaması yok.
Memlekette zaten her türlü özgürlük var.
Kadınlar iç çamaşırı sayılacak kıyafetlerle sokaklarda rahat rahat dolaşıyorlar.
Ortalıkta, toplu taşımalarda isteyen öpüşüp koklaşıyor. Bir tek yol kenarına yatak atıp çiftleşmeleri kaldı, siyasiler bunun özgürlüğünden mi bahsediyor belli değil.
Feministler istedikleri zaman ohal olmasına rağmen toplaşıp erkekler ve devlet aleyhine slogan atıyorlar. Kimse onlara dokunamıyor.
Çalışma hayatının kapıları kadınlara sonuna kadar açıldı.
Kadınlar kocalarını şikayet etsin diye 183 telefon hattımız var.
6284 ile sadece kadın beyanı ile erkekler evlerinden atılıyor, hapis cezası alıyorlar. Kadınlara her türlü özgürlük tanındı.
Bazılarına özgürlük tanınırken bazılarının en temel haklarına zarar getirildi. Kadınlara tanınan özgürlükler, erkekleri mahkum etti fakat bu görmezden geliniyor.
Genç evlilik mahkumlarına bir özgürlük görünmüyor fakat zinaya sınırsız özgürlük var.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında Milli Eğitim kitapları tarandı ve kadınlık ve erkeklik rolleri ile ilgili bölümler atıldı. Çocukların bilinçaltına yaratılış özelliklerinden uzaklaşmaları için her türlü tohum atılıyor. Milli eğitim kitaplarında anne mi baba mı olduğu belirsiz ara cinsiyetler var görsellerde. Bunun bir sonraki adımı ne olabilir bilmiyorum.
İstanbul sözleşmesi ile eşcinsel özgürlüğünü ve haklarını tanıdık. Eşcinsellik bu topraklarda hiç olmadığı kadar arttı.
Medyanın büyük çoğunluğu ahlaksızlığın dibine vurdu. Her türlü fuhuş ve pislik var. Hiçbir müdahale yok.
Siyasiler daha neyin özgürlüğünü vaat ediyorlar açıklasalar iyi olur.
Özgürlük adına eksik kalan noktalar şunlar olabilir.
Ülkemizde eşcinsel evlilikler yasal olarak kabul edilir. Bunun yolu açıldı zaten.
Eşcinselliği teşvik edici diziler, filmler çekilip televizyonlarda yayınlanabilir. Sinemalarda zaten serbest, televizyonlarda da serbest olabilir, yeterki özgürlük olsun!
Porno zaten serbest, çocuklar bile çok kolay eşcinsel pornoya ulaşbiliyorlar, bu konuda özgürlük adına daha ne yapılabilir bilmiyorum.
Cinsiyet değiştirme ameliyatları sosyal sigortalar kurumu tarafından karşılanabilir.
Özgürlük olarak trans bireylere sınavsız devlet memurluğu hakkı tanınabilir, trans olmaya teşvik olsun diye.
Seks otelleri açılabilir. Zira artık erkeklerin geneleve gidip para vermelerine gerek yok. Yatacak birini bulma problemi yok, yatacak yer problemi var, görüldüğü kadarıyla. Bunun için saatlik kiralanacak seks otelleri açılabilir. Nasıl olsa halk her konuda “bizimkiler yapıyorsa caizdir” noktasına gelmiş durumda. En azından Batı da bile olmayan şeyleri yapıp özgürlüğün dibine vuralım.
Kürtaj hastaneleri açılabilir. Ücretsiz isteyen gelip devlet güvencesinde kürtajını yaptırıp gitsin.
Bazı üniversitelerde başlatılan kadın-erkek ayrı tuvalet kullanmak cinsiyetçilik sayılıp bütün ülkede tuvaletler birleştirilebilir. Tuvaletlerde özgürlük devri başlatılabilir.
İftira atmada sınırsız özgürlük tanındı. Teşvik olarak en iyi iftirayı atanlara ödül verilebilir!
Tabii özgürlüğün sınırı yok, daha pek çok şey yapılabilir. Nasıl olsa hepimiz helak olmuş kavimlerin bu sınırsız özgürlük merakları yüzünden helak olduklarını unutmuş gibiyiz. Hak tokadı gelmeden, başımıza bela yağmadan kendimizi toparlayabilsek iyi olurdu fakat maalesef ki umut vaad eden bir durum görünmüyor, çoğunluk ölü sessizliğine bürünmüş.
Gerçekten ihtiyacımız olan özgürlük hakkı söyleyebilmek, haksızlığın karşısında durabilmek.
İnsanların hakkı söyleme özgürlüğü kısıtlı. Özellikle aile konusunda çarpıklıkların farkında olan pek çok kimse konuşmaya, siyasileri uyarmaya korkuyor. İşimden atılırım, rahatımdan olurum diye endişe ediyorlar.
Basına ahlaksızlık özgürlüğü değil, eleştiri özgürlüğü getirilmeli. Basındaki kişiler de pek çok çarpıklığı gördükleri halde susuyor.
İnsanlar siyasilerden rahatça hesap sorabilmeliler. “Siz şunları vaat etmiştiniz hani ne oldu?” diyebilmeliler.
Bu ülkede aile kurumu sahipsiz kaldı. Ailenin içinden kadın çekip alındı ve put edinildi.
Taptın taptın tapmazsan suçlusun.
Şiddet bahanesi ile kadın erkek arasına fitne sokuldu ve cinsiyet savaşlarına kapı açıldı.
6284 ile kadın erkek birbirine düşman edildi şimdi de cinsel istismar haberleri ve gelecek kanunlarla baba ile evladın arası açılacak. Babalar kendi çocuklarına sarılamaz, saçını okşayamaz duruma gelecekler.
Dış mihraklar tarafından kadın, şiddet ve istismar üzerinden aile kurumuna büyük bir operasyon yapılıyor fakat algı yönetimi bilmeyen siyasilerimiz manipülasyonlara hemencecik geliveriyor.
Parti yetkililerinden ve liderlerden biri de uyanıp “aileye sahip çıkayım ne yapıyoruz” demiyor. Bir de uyaranlara kızıyorlar.
Geçmiş dönem milletvekilleri ne büyük veballerle bitiriyorlar görevlerini. Aile kurumunun bu hale gelmesinin hesabını elbette verecekler Allah’a. Yapılanları görüp sessiz kalanlar da elbette haksızlık karşısında susmanın hesabını verecekler.
Bu seçim sebebiyle tekrar görmüş olduk ki bizim muhafazakar bir partimiz yokmuş. Ne yapalım geriye ailenin ruhuna Fatiha okumak kalıyor. El Fatiha…