MEVLİD OKUMANIN VE OKUTMANIN FAZİLETİ
Mevlid-i Şerifin okunmanın caiz olduğu ve mükâfatı hakkında birçok delil vardır. Ehl-i sünnet uleması bu hususta müstakil eserler yazmışlardır. Mevlid, bazılarının dediği gibi bid’at değildir. Hatta Rasulullah (s.a.v.) Efendimizi ilk öven Kuran-ı Kerim’de Allah’u Teala’dır. Ashab-ı Kiram, bizzat Rasulullah (s.a.v.)’in huzurunda iken, onu överek metheden kasideler söylemişlerdir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in vefatından sonra da, gerek Hulefa-i Raşid’in gerekse Tabiin döneminde mevlid okunduğuna dair çok sayıda rivayetler vardır. İmam-ı Azam Efendimiz, Tabiindendir ve Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimizi onun kabri başında metheden kasidesi yani mevlid’i vardır.
Ehl-i sünnet alimi, Muhammed Yemani, yazmış olduğu “Çocuklara Rasulullah sevgisini öğretmeliyiz” adlı eserinde çocuklara ve Müslümanlara: “Rasulullah (s.a.v.)’in sevgisini öğretmenin ilk yolu Mevlid-i Şerif okumaktır,” diyerek Rasulullah (s.a.v.) Efendimizi öven Âyet ve Hadis-i Şerifleri yazarak, Mevlid-i Şerifin okunması gerektiğine dikkat çekmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de bir çok Âyeti Kerime’de Allah’u Teala, Rasulullah (s.a.v.) Efendimizi övmüştür. Dolayısıyla Allah’u Teala’nın övdüğünü övmek bütün müslümanlar üzerine Allah’u Teala’nın bir emridir.
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur:
إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
“Allah ve Melekleri Rasulullah (s.a.v.)’e salavat getirirler! Ey Mü’minler! Siz de ona salât’ü selâm getirin.” (Ahzab, Ayet 56)
Bu Ayeti Kerime’de geçen “selavat” kelimesi “Şanını yüceltmek,” anlamındadır.
Başka bir ayet-i kerimede şöyle buyrulur:
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا
وَدَاعِيًا إِلَى اللَّهِ بِإِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُّنِيرًا
“Ey Peygamber! Şüphe yok ki, Biz seni bir şahit bir müjdeleyici ve uyarıcı; Allah’ın izniyle; Allah’a bir davetçi, nurlandırıcı (nur saçan) bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzab, Ayet 45-46)
Mevlid-i Şerif okumaktan maksat; Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin sevgisini insanlara aşılamak için onun üstün yönlerini, mucizelerini, miracını yadederek Rasulullah (s.a.v.) Efendimizi meth’u sena etmektir.
Başka bir ayet-i kerimede şöyle buyrulur:
قُلْ بِفَضْلِ اللّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُواْ هُوَ خَيْرٌ مِّمَّا يَجْمَعُونَ
(Ey Habibim!) De ki: “Allah Teâlâ’nın fazlı ve rahmeti ile yalnız onunla ferahlansınlar (sevinsinler). Bu, onların topladıklarından (mal ve mülklerden) daha hayırlıdır. (Yunus, Âyet 58)
Bu Ayet-i Kerime’de, Allah’u Teala’nın rahmeti ile sevinsinler diye söylediğinin Peygamberimiz (s.a.v.) olduğu:
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
“Biz Seni alemlere rahmet olarak gönderdik,” (Enbiya Âyet 107) ifadesiyle apaçık ortadadır. Bu Ayet-i Kerime’de, Mevlid-i Şerif okuyarak Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) ile sevinmek, kutlama yapmak gerektiğine açık işaret vardır.
Seyyid Muhammed Alevî el-Mâliki, Mevlid ile ilgili yazığı eserinde der ki: Bir müslümanın Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğum gününü ihya etmek maksadıyla kutlayanlara: “Neden siz Mevlid-i Şerif kutluyorsunuz”? şeklinde bir soru sorması kadar anlamsız bir sual olamaz. Çünkü bu soru “Niçin siz Rasulullah (s.a.v.) ile seviniyorsunuz?” manasına geliyor. Böyle bir soruya cevap vermek bile gereksizdir. Ancak bu soruya şu şekilde cevap verebiliriz: “Ben Rasulullah (s.a.v.) ile ferahladığım ve sevindiğim için mevlidini kutluyorum. Rasulullah (s.a.v.)’i sevdiğim için onunla mutlu oluyorum. Mü’min olduğum için de Peygamberimiz (s.a.v.)’i çok seviyorum.”
Yine Ehl-i sünnet alimlerinden Muhammed Yemani de; “Ashabın Rasulullah sevgisi” adlı eserinde şöyle söyler: “Rasulullah (s.a.v.)’e duyulan sevginin derecesi imanın ölçüsüdür. Kim imanını sınamak isterse, Efendimiz Muhammed (s.a.v.)’e olan sevgisini kontrol etsin.”
Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz, bir çok Hadis-i Şeriflerinde kendisinin büyüklüğünü açıktan söylemektedir. Bu durum ise, onu övmemiz gerektiğine dair apaçık bir delildir.
Ebu Hüreyre (r.a.)’dan Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
“Ben Kıyamet gününde Adem oğlunun Seyyidi (Efendisi)‘yim. Kabri ilk açılacak olan benim. Ben şefaat edicilerin ilkiyim ve şefaati kabul olunacak ilk kimseyim.
Hz. Aişe (Radiyallahu anhâ)’dan rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte de şöyle nakledilmiştir:
Rasulullah (s.a.v.), Hz. Ali’yi kastederek: “Bana Arabın efendisini çağırın” dedi. “Ya Rasulallah! Arabın efendisi sen değil misin? dediğimde, buyurdu ki: “Ben Adem oğlunun efendisiyim. Ali, Arabın efendisidir.”
Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz, bizzat kendisinin doğum gününü kutlardı ki, bu Mevlid-i Şerife apaçık bir delildir.
Ebu Katade (r.a.) şöyle anlatıyor:
“Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz Pazertesi günleri oruç tutardı. Kendisine bu oruç hakkında sorulduğunda şöyle buyurdu: “İşte o gün, benim doğduğum ve bana vahiy olunduğu gündür.”
Bu Hadis-i Şerifin, başka bir rivayeti de şöyledir: Rasulullah (s.a.v.) Efendimize Pazartesi ve Perşembe günleri orucu hakkında sorulduğunda: “Pazartesi günü doğdum. Perşembe günü de bana Kur’an indirildi,” buyurmuştur.
Urve (r.a.)’dan nakledilen Hadis-i Şerifte şöyle geçmektedir:
“Süveybe, Ebu Leheb’in azatlısıdır. Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğduğunu ona müjdelediğinde Ebu Leheb, onu azat etmişti. O da Rasulullah (s.a.v.)’i emzirmişti. Ebu Leheb kâfir olarak öldüğünde, İslam üzere olan Abbas (r.a.) onu rüyasında büyük bir hüsran içinde gördü. Ona: Ne ile karşılaştın? diye sorduğunda Ebu Leheb: “Sizden sonra hiç de iyi bir şeyle karşılaşmadım. Ancak Süveybe’yi azat ettiğim için her pazartesi gecesi, başparmağımın buğumundan bana az bir su veriliyor” cevabını vermiştir.
Ebu Leheb’e yaptığı bu iltifattan dolayı, Allah’u Teala hazretleri, diğer cehennem halkına tanımadığı bir ayrıcalığı ona veriyor. Rasulullah (s.a.v.) Efendimize daha bebekken doğduğunda, ona yapılan bu sevgi gösterisi, bu kadar mükafat görüyorsa, mü’minlerin de Rasulullah (s.a.v.) Efendimize peygamberlik verildikten sonra ona olan sevgilerinden dolayı, Mevlid-i Şerif okumak amacıyla ziyafet vermeleri, Allah’u Teala yanında daha faziletli olması gerekmez mi? Bu uygulama, neden bid’at veya haram olsun?
Seyyid Muhammed Alevî el-Mâliki, mevlid toplantılarının bir geceye has olmayıp her zaman yapılabileceğini, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e Salatu Selam getirmeye, muhtaçlara ikram etmeye, insanları dine davet ve irşada vesile olan bugünü ihya etmek gerektiğini belirtir.
Ashab-ı Kiram Rasulullah (s.a.v.) Efendimizi, onun yüzüne karşı kasideler söyleyerek methederlerdi. Buna dair Taberani, şu Hadis-i Şerifi nakleder:
”Peygamberimiz (s.a.v.) yanındayken Abbas bin Abdulmuttalip ona dedi ki: Yâ Rasulallah! Seni methetmek istiyorum. Peygamberimiz (s.a.v.) ona: Allah’u Teala ağzını bozmasın, oku bakalım, buyurunca bir kaside okumuştur.
Yine Beyhaki’nin naklettiğine göre: “Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz, Medine’ye hicret ettiğinde Medine’nin yakınında kadın, erkek ve çocuk bütün halk kendisini “Tale’al Bedru aleynâ” diye bilinen kasideyi okuyarak karşılamışlardır.”
Eğer, Rasulullah (s.a.v.) Efendimizi öven kasideleri okumak mahsurlu olsaydı, Peygamberimiz (s.a.v.) kendisini kasideler okuyarak öven Ashab-ı Kiram’a müdahale etmez miydi? Bilakis Peygamberimiz (s.a.v.) bundan memnun olmuştur.
Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz kendisi hayatta iken onu, müşrik şairlere karşı öven altı şairi vardı. “Hasan İbn-i Sabit, Ka’b İbn-i Malik, Abdullah İbn-i Revaha bunlardandır. “
Buhari Ebu Davud ve Tirmizi’de nakledilen Hadis-i Şerifte Hz. Aişe (Radiyallahu anhâ) der ki:
“Rasulullah (s.a.v.) şair olan Hasan’a Mescid’de bir minber koyar, Hasan’da onun üzerinde durarak Rasulullah (s.a.v.)’i öven veya müdafaa eden kasideler söylerdi ve Rasulullah (s.a.v.) de: Allah’ın Rasulünü övdüğü veya müdafaa ettiği sürece, Allah’u Teala, Hasan’ı Ruhul kudüs (Cebrail -Aleyhis-selam-) ile destekler!” derdi.
Buhari ve Müslim’de nakledilen Hadis-i Şerifte Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatıyor:
“Hz. Ömer, mescidde kaside okuyan Hasan ile karşılaştı. Hz. Ömer ona, ters ters bakınca, Hasan (r.a.): Ben mescidde senden daha hayırlı olan zatın huzurunda kaside okudum, karşılığını verdi. Sonra Hasan bana dönerek dedi ki: Allah için söyle! Rasulullah (s.a.v.)’in benim hakkımda: Benim adıma (müşriklere) cevap ver. Allahım! Onu Ruh’ul Kudüs (Cebrail) ile destekle,” buyurduğunu işitmedin mi? Bende: Allah için doğru, dedim.
Enes (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.v.) kaza umresi için Mekke’ye girdiği zaman, Abdullah bin Revaha önünde yürüyor ve kaside okuyordu.
Bunun üzerine Hz. Ömer ona: “Ey ibn-i Revaha Rasulullah (s.a.v.)’in önünde ve Allah’u Teala’nın hareminde mi kaside okuyorsun? diye çıkışınca Rasulullah (s.a.v.): “Yâ Ömer! Onu rahat bırak. Zira söyledikleri kureyşliler için oklardan daha fazla tesirlidir” buyurdu.
Buhari’de nakledilen Hadis-i Şerifte İbn-i Ebi Sinan der ki: Ebu Hureyre’nin kıssalar anlatırken şöyle dediğini işittim: Rasulullah (s.a.v.) Abdullah bin Revaha’yı kastederek, kardeşiniz asla batıl bir söz söylemez, buyurdu. O Rasulullah (s.a.v.) için kaside söylemişti.
Yine Ka’b bin Züheyr (r.a.), Müslüman olmak için Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin yanına geldiğinde, bizzat huzurunda onu metheden ve “Kaside-i Bürde,” diye meşhur olan uzun bir kaside okumuştur.
Ka’b bin Züheyr (r.a.)’in kasidesini, Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz çok beğendi. Hırkasını çıkarıp ona verdi bundan dolayı bu kasideye “Kaside-i Bürde” (yani hırka kasidesi) dendi. Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin Ka’b bin Züheyr (r.a.)’e hediye ettiği bu hırka Hz. Muaviye (r.a.) tarafından Ka’b bin Züheyr (r.a.)’in varislerinden satın alınıp muhafaza edilmiştir. Bu hırka daha sonra Abbasiler’e daha sonrada Mısır’ın fethinde Mekke Şerifi tarafından Yavuz Sultan Selim Han’a teslim edilmiştir. Mekke ve Medine’de korunan bu hırka, günümüze kadar korunarak gelmiş olup, İstanbul’da Topkapı müzesinde “Hırka-i saadet” odasında muhafaza edilmektedir.
Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin vefatından sonra da ashabı kiram efendilerimiz, Rasul-ü Kiram Efendimizin ahlakını, şemailini, mucizelerini kendi aralarında söyleyerek methettikleri rivayet edilmiştir. Bu da hiç şüphesiz Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin vefatından hemen sonra onu yadeden kasideler ve mevlidler okunduğunun açık delilidir.
Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimizin şairlerinden olan Hasan b. Sabit (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.)’in vefatından sonra onu metheden ve ona olan özlem ve sevgisini anlatan birçok kaside söylemiştir.
Taberani’de nakledildiğine göre, Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimizin Halası Safiyye (r. anhâ), Resulü Kiram Efendimiz üzerine çok sayıda kaside söyleyenlerden biridir.
Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a.) buyuruyor ki: “Her kim Mevlid’i Şerifi okutmak için bir dirhem harcarsa cennette benim yoldaşım olur.”
Hz. Ömer (r.a.) buyuruyor ki: “Her kim Muhammed (s.a.v.)’in Mevlid’i şerifini yücelterek, hürmetle tazim ederse o kimse İslâmı ihya eder. Yani İslâmı diriltir.”
Hz. Osman (r.a.) buyuruyor ki: “Her kim Mevlid’i Şerifi okutmak için bir dirhem, bir şey harcasa sanki Bedir gazasında ve Huneyn kazasında Peygamberimiz (s.a.v.)’le beraber bulunmuş gibidir.
Hz. Ali (r.a.) buyuruyor ki: “Her kim Resulullah (s.a.v.)’in Mevlid’i Şerifini hürmetle, tazimle okunulmasına sebep olsa o kimse dünyadan iman ile çıkar ve hesap görmeden cennete girer.”
Hz. Hasan-ı Basri (r.a.) buyurmuştur ki: “Ben isterim ki, Uhud dağı kadar altınım olsa, onu Muhammed (s.a.v.) için Mevlid’i Şerif okutmaya sarfetsem.”
Hz. Cüneydi Bağdadî (k.s.) hazretleri buyuruyor ki: “Her kim Mevlid’i Nebî (s.a.v.) de hazır bulunsa yani Mevlid’i Şerif okunurken hazır bulunsa, hürmetle, tazimle, büyüklüğünü takdir ederek otursa, dinlese o kimse imanını kurtarır.”
Hz. Mâ’ruf-u Kerhî (k.s.) buyurmuştur ki: “Her kim Mevlid’i Nebiyi okutmak için yemekler hazır etse ve ihvanları çağırıp toplasa, ışıklar yaksa yeni elbiselerini giyse ve süslense güzel kokular saçsa, hürmetle, tazimle okutsa Allah’u teala o kimseyi kıyamet gününde evvelki peygamberlerin fırkası ile beraber haşreder. Yani Peygamberler en evvel fırka olarak o yola giderler. Onun için o kimse Peygamberler fırkası ile beraber olur.
İmam-ı Fahrettîn-i Râzi hazretleri buyuruyor ki: “Bir kimse Mevlid’i Nebî (s.a.v.)’i tuza, veyahut başka bir yenecek şeye okusa, onu başka yeneceklerin içine katsa o yenecekler de bereket zahir olur. Her ne şeylere ki bu katılırsa hiç sıkıntı ve zahmet olmaz. Allah’u Teala onlardan yiyenleri af ve mağfiret eder. Mevlid’i Şerifi suya okuyup içenlerin kalblerine bin nûr ve bin rahmet girer ve bin kötü şey de kalbinden çıkar. Kalblerin öldüğü günde o adamın kalbi ölmez. Her kim Mevlid’i Şerifi sikkeli bir para (zamanının bastırılmış geçerli parası) üzerine okusa, başka paralara katsa, ya altın, ya gümüş ona bereket olur. Sahibi fakir olmaz. Peygamberimiz (s.a.v.)’in bereketi hiç kesilmez.”
İmam-ı Şâfi hazretleri buyurmuştur ki: “Mevlid’i Nebiyi, okutmak için bir kimse ihvanları toplasa, yemek yedirse, yerleri düzlese, güzel hizmet etse, okunmasına sebep olsa, Allah’u Teala o kimseyi kıyamet gününde sıddıklar, şehidler ve salihlerle hasreder ve cenneti Naim’de onlarla beraber olur.”
Sırrı Sâkatî (k.s.) buyuruyor ki: “Her kim Mevlidi okutmak için bir yeri hazırlasa, niyet eylese, o kimse cennet bahçelerinden bir bahçe hazırlamış olur. Çünkü bu hazırlamış olduğu yeri Rasulullah (s.a.v.)’in sevgisi için hazırladı.” Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz buyurmuştur ki: “Her kim beni severse cennette o kimse benimle beraber olur.”
Mevlid’i Şerif okutmak da ancak Rasulullah (s.a.v.) Efendimizi sevmekle olur. Ashab-ı Kiram efendilerimiz, Resul’ü Ekrem (s.a.v.) Efendimizi evlerine davet etmeyi büyük devlet bilirlerdi. Her müşkülleri hallolur, hayır bereket artar, evlerine feyz-i ilahi, rahmet-i ilahi dolardı. O zamanda bulunsaydık, biz de davet ederdik. Zaten mevlid okutulmasındaki maksat da, Ashabın yapmış olduğu bu uygulama gibi, Rasulullah (s.a.v.) Efendimizi evimize davet etmek ve hayır ile bereket olması içindir. Mevlid okur veya okutturursak Ashabın yaptığı aynı daveti manevi olarak biz de yapmış oluruz. Çünkü Cum’a günü getirilen Salavat’i şerifeyi bizzat kendisi alıyor. Öyleyse davete, yani Mevlid’e o da geliyor, demektir.
Ariflerin Sultânı İmam-ı Celâleddin es-Suyutî Hazretleri şöyle buyurmuştur: “Bir evde, ya bir mahallede veya bir camide Mevlid’i Şerif okunsa, orayı melekler sararlar ve onlara salavat getirirler. Oradaki bulunan cemaate Allah’u Teala, rahmetini ve rızasını verir. Melekler (Yani Cebrail, Mikâil, İsrafil ve Azrail Aleyhim’ üs-selâm) o cemaate dua ederler. Cenab-ı Hak’ta onlara, o meleklerin duası üzerine rahmetini ve rızasını verir.”
Mevlid-i Şerif hakkında şunlar söylenmiştir: Her hangi bir müslüman, evinde Mevlid’i Şerif okursa Allah’u Teala hazretleri oradan: Kıtlığı, veba hastalığını, yangını, suya gark olmayı, afatı, belaları, buğzu, hasedi, göz değmesini kaldırır. Cenab-ı Hakk bu evin ehlini, hırsızlardan muhafaza eder. O kimse ölürse, Allah’u Teala o kimsenin üzerine kolaylık getirir. Münker ve Nekir meleklerinin suali ve cevabı kolay gelir. “O Melik-i Muktedir olan Allah’u Teala’nın yakınında olur” (Kamer, Ayet 55.) Her kim Mevlid’i Rasulullah (s.a.v.)’e hürmet etse, O kimseye o kifayet eder. Her kim Mevlid’i Şerife tazim etmezse, kıymet vermezse, bütün dünyada onun methu senası dolmuş olsa bile o kimse Allah’ın nazarında değildir. Rasulullah (Sallallâhu aleyhi ve sellem)’in muhabbeti onun kalbine gelmez.
Mevlid-i Şerif okumak ve okutmak hakkında bu kadar müjdeleyici ve sahih deliller varken okutulmasına engel olup, bidattir, şirktir, Resullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’de bizim gibi sıradan bir insandır, onu bu kadar fazla övmeye gerek yoktur demeleri Peygamberimiz (s.a.v.)’e olan nefretlerinin açık bir göstergesidir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in övülmesinden en fazla rahatsızlık duyan iblis ile avaneleri, münafıklar ve kafirlerdir.
Allah’u Teâlâ bizleri; Onu ta’zim eden, onun Mevlid-i Şerifi’nin kadrini bilen, ona muhabbet besleyen ve o Mevlid-i Şerife tabi olanlardan kılsın ve onun sevgisinden ayırmasın. Amin