Yatak, Mücahidelik, Takva, İftira…
Her şey biraz espriyle yazdığım “Yeni Aile Kanunu” yazımın Vahdet Gazetesi’n de çıkmasıyla başladı. Yazımdaki şu madde millete dert oldu.
“Haftada bir kaç gün karı-koca yatak etkinliği yapmayı ihmal etmemeli. Geceleri başı ağrıyan kadınlar için ağrı kesici, erkenden uykusu gelen kocalar için dinçlik verici ilaçlar sağlık ocaklarından bedava dağıtılacaktır.”
Önce haber sitleri “Başörtülü Yazardan Tuhaf Tavsiyeler” diye başlığa çektiler. Cidden şaşırdım, tuhaf olan ne anlayamadım.
Sonra arkasından üniversiteli başörtülü altı genç kızın kurduğu “Reçel Blog” da “Makbul Cinsellik” diye bir yazı çıktı. Benim için tuhaf olan buydu mesela. Onlar da aynı maddeye takmışlar. Onların sitesinde içinde sadece “döl ve rahim” geçen başörtülü bir arkadaşları Nebiye’nin yazdığı “Adamım Büyüksün” masum şiir(!) yüzünden ağır eleştiriler almışlar da millet neden beni taşa tutmuyormuş. Kendi ifadeleri ile “cinsellik kelimesini kullanırken utanıp sıkılıyormuş” bu arkadaşlar fakat sitelerinde masum şiirden zerre utanmamışlar bir de eleştiri aldı diye canları sıkılıyor.
Okumanızı tavsiye etmem bugüne kadar okuduğum en berbat ve en rezil şeydi. Feminizmin ve edepsizliğin tavan yaptığı acayip bir şey. Benim “Yatak Etkinliği” sözümden utanıp bu şiirden utanmayıp bir de savunmalarının sebebini ise henüz çözemedim.
Sonra Reçel de aynı yazımla ilgili “Evlilikte Kariyer Yapmak” diye bir yazı daha çıktı. Yazan kişi yazımı olabilecek en saçma şekilde anlamış. “Mescit olması gereken evlerimizde cinselliğin ne işi var” tadında da bitirmiş yazıyı.
Sitedeki diğer yazıları inceledim. Bu özgürlükçü arkadaşlar kadın ve aileye dair her şeye başkaldırıyorlar. Öfkeliler ve öfkeleri ile övünüyorlar. Bunu da Yeni Şafak ta çıkan onlarla ilgili bir röportajda açıkça söylemişler. Üzüldüm yenemedikleri öfkeleri ve bu öfkenin peşine düşmüş pek genç kız adına. Onlara cevap vermeyi hiç düşünmedim. Sadece twiterdan “takipteyim” yazdım. Kızamadım da. Bu gençler bizim gençlerimiz, ne ara bu hale geldiler? Üzüldüm.
Sonra “Müslüman Anneler” de çıkan Ümmü Reyhane hanımın”Yatak Odası Mücahideliği! ” yazısı çıktı. “Müslüman Anneler” İsimlerini duyduğum bir blog değildi, yazı maille geldi. Okudum ve inanamadım. Kızsam mı gülsem mi bilemedim. Hadi diğerinde genç kızlar öfkeliler, heyecanlılar fakat “Müslüman anneyiz” diye yola çıkan anladığım kadarıyla kırklı yaşları civarındaki bu koskoca evli barklı kadınlara ne oluyor, gerçekten anlamadım. Bir okurun tabiriyle neredeyse evde kaybolan terliğinin hesabını benden soracak.
Önce cevap vermeyi düşünmedim fakat Ümmü Reyhane hanım yazısını bana twittir dan gönderince, hadi cevap vereyim dedim. Madem sitelerinde aleyhime bir yazı yazdılar, en azından yanında da benim cevabımı yayınlasınlar da beni tanımayanlar, yanlış tanımasınlar diye düşündüm. Cevabı onlara da gönderdim bizim sitede de yayınladım.
Ümmü Reyhane hanım yazısında toplumdaki bütün bozulmaları benimle Ünzile hanımın üstüne atmıştı. O kadar saçma bir yazıydı ki cevap verirken bir ayar tutturamadım. Biraz ciddi yazdım biraz dalga geçtim. Fakat bütüne baktığınızda ağır bir iftira var. “Ya bu iftiraları ispat edin ya da özür dileyin” dedim. Yazımı ertesi gün yayınladılar ve aynı anda Ümmü Reyhane hanım kendi savunma yazısı da yazmış onu da yayınladı “müslüman anneler” de. Yazının başlığı “Estetiğe Değil, Erotizme Karşıyız”
Yazıda bir özür dilemediği gibi bir de suçlamalarına devam etmiş, kendini haklı çıkarmaya çalışmış.
“Tamamen İslami reflekslerle, Müslüman kardeşlerinin haline üzülerek ve gidişattandan endişe ederek kaleme aldığı yazıya,” anlamadığımla başlamış.
“Şahsıma yönelik “Feminist, erkek düşmanı, kocaya itaatten rahatsız, hasta, etrafa takıntılı, kendisiyle uğraşması gereken problemli biri” ithamlarınız için size ne diyebilirim ki? Siz, yazılarınıza ufacık bir eleştiride bulunan kimseleri “Feminist” diye yargılamaya kalkıyorsunuz, hayırdır birilerini böyle itham ettikçe kendinizden intikam mı alıyorsunuz?” diyerek de bitirmiş ki bu ithamların hiçbirini ben ona söylemedim, kendisi yazımdan çıkarım yaparak kendine layık görmüş. Takdir kendinin ben söylemedim. O beni açıkça itham etmiş, iftira etmiş fakat kendi pek bir alıngan davranmış.
Yazısını okuduğum anda ona cevap verdiğime pişman oldum. Bu hanımla ortak bir dil konuşmuyoruz ve bunun sonu gelmez. Her konuda aynı düşünmek zorunda değiliz elbette, bu siteyi takip edenler, hakaret olmadıkça eleştiriye açık olduğumuzu bilir. Cinselliğin konuşulmasından rahatsız da olabilir bunu da anlarım, bunu da eleştirebilir. Ortak bir dil tuttursaydık, hatasını görüp özür dileseydi, tatlı tatlı atışabilirdik.
İkinci yazısında bana olan ithamlarına devam ederken, bir yandan da “karı-koca arasında estetiğe değil erotizme karşı olduğunu” anlatmış. Peki, ne kadarı estetik, ne kadarı erotizm nasıl karar verilecek? Bunun kararını da Ümmü Reyhane hanım mı verecek? Ayrıca böyle bir hakkı var mı? Erotizm karı-koca arasında olmayacaksa nerede olacak ben bunu anlayamadım. Size ne? Kadın ister kocası için dans eder, ister başka bir şey yapar. Zina yapmasınlar, haram işlemesinler de. Sizi ne ilgilendiriyor?
Tabii size göre kocasına dans eden bir kadın takvalı olamaz. Mümin kardeşine iftira atanlar, haksız ithamda bulunanlar, takvalı olabilir fakat dans eden olamaz. Ki benim dans tavsiyem olmadı da Ünzile hanım tavsiye ettiği için ben de onun kitabını tavsiye ettiğim için sorumlusu ben olmuşum. Ümmü Reyhane hanım yazıyı yazmak için uğraşmış emek vermiş ikimizin kitabından da alıntılar yapmış. Boş yere bu kadar yorulmuş. Ben de tavsiye edeyim de rahatlasın.
Sevgili kadın okurlarım! Kocanız için dans etmeyi öğrenin, elinize ayağınıza bir estetik gelsin, zerafet gelsin, odun gibi kadın olmayın, evinizin içinde kuğu gibi süzülün, estetik olun, kocanız için erotik olun. Millete çamur atmaya uğraşanlar gibi olmayın, kocanızı mutlu etmeyi öğrenin. Aman! İftiradan uzak durun, dünyada da ahirette de vebali çoktur.
Ümmü Reyhane hanım yazısında feminist olmadığını ispat etmek için de “müslümüman anneler” de daha önce yayınlanan ümmü Aişe adı ile yazdığı 3 yazısının linkini vermiş bana. İki yazının karı-koca hakkıyla alakası yok, evlilik öncesini anlatan yazılar.
Feminist olmadığını anlatmak için linkini gönderdiği “Evlilik Manifestosu” yazısı ise buram buram feminiz kokuyor. Kendinin de içinde olduğu yedi kız arkadaşın evliliklerini anlatmış. Biri dışında hepsi mutsuz olmuş. Pırıl pırıl genç kızlar kocaları tarafından kıymetleri bilinmemiş. Alimi de dindarı da kötü çıkmış, kızların hayatını mahvetmişler. Hatta kızlardan biri “etrafındaki olumsuz müslüman erkek tiplerine bakarak” (cümleyi yazıdan aldım)
“Buralar adamı çürütüyor. Cihada gidecek biriyle evlensem de hemen yollasam onu, şehit olsa” demiş ve gerçekten de kocası şehit olmuş.
Yedinci genç kız ise anladığım kadarıyla en mutsuzu. “Saygı göstererek kendi saygınlığını korumayı ilke edinmişti…” diye bir cümle var yazıda. Yani muhabbet yok, mutluluk yok, Allah rızası yok, sadece kendi gururu kibri kırılmasın diye saygınlığını korumak için saygı gösteriyor kocasına. Aslında kocası saygıyı hak etmiyor. Of geçmez ki böyle de hayat. İnsan ancak öfke biriktirir böyle.
Bu arada Ümmü Reyhane genç kızların hiç birini eleştirmemiş. İyi araştırmadan evlenmişler falan filan. Kızların ilim ehli ve mücahide olması yetiyor onların iyi bir eş olmaları için sanki. Tabii ki kocalarının da hataları olmuştur fakat kızların hiç mi hatası yok? Ah bir de o kızların kocaları yazabilselerdi ne çektiklerini.
Yani bir kız mutsuzsa kocasının hatasıdır. İşte dindar kadınların feminizmi bunun için tehlikeli. Gizli Feminizm.
Velhasıl Ümmü Reyhane’nin cevabı yazısını okuyunca cevap verdiğime pişman oldum ve cevap verdiğim yazıyı sitemizden kaldırmaya karar verdim. Gece yazıyı kaldırdım. Sabah mesaj gelmiş:
Hayırlı günler Sema Hanım,
Müslüman Anneler, farklı yazarlardan oluşan bir blog sitesidir. Farklı görüşte olan yazılarda yayınlanmaktadır. Ummu Reyhane hanımdan bir çok yazı alıntıladık, son yazısı da dahil. Bu anlamda cevaplarınız da tüm siteyi töhmet altında bırakmamanızı rica ediyoruz. Teşekkür ederiz…
Tabii canım lafı mı olur. Ben dikkat ederim yeter ki blogunuza bir zarar gelmesin, töhmet altında kalmayın. Siz çıkın bana ve Ünzile hanıma, toplum tarafından tanınmış iki kişiye “Yatak Odası Mücahideleri” gibi terbiyesiz bir yakıştırmada bulunun, toplumun bütün bozulmuşluğunu üstümüze yıkın hiç problem değil. Yeter ki sizin isminiz kirlenmesin, blog sayfanızın takipçisi azalmasın, bizim ismimiz önemli değil.
Ki siz “müslüman anneleri” kapatıp “mümin anneler” diye de açabilirsiniz blog sayfanızı. (Aslında iki isim de yaptıklarına hiç yakışmıyor da, keşke ikisini de kullanmasalar) Hiçbirinizin kendi adı yok zaten, kim olduğunuz bilinmiyor. Hepiniz çocuklarınızın adı ile yazıyorsunuz. Reyhane nin annesi adı ile değil de Ayşe’nin annesi adı ile yazarsınız fakat olsun yine de sizin isminize bir zarar gelmesin bizim ismimizin hiç bir önemi yok. Biz töhmet altında kalabiliriz.
Ayrıca Ümmü Reyhane hanım “müslüman anneler” blog sayfasında dışarıdan herhangi bir yazarı değil çok belli ki blogun kurucularından.
“Müslüman anneler”de benim cevabı yazımı da kaldırmışlar. Kendi hakaret yazıları duruyor. Ümmü Reyhane de ikinci yazısını oradan almış kendi blog sayfasında yayınlamış fakat benim cevabım orada da yok. Ah arkadaşlar! Takva buysa eğer, aman ben takvalı olmayayım, sizde kalsın. Benim bildiğim takva Allah’tan korkmaktır. Allah resulüne üç kere “takva nedir” diye sormuşlar üçünde de kalbini göstermiş. Çarşaf giyerek, boydan elbise giyerek insan takva olmuyor. Ahlak lazım.
Bu arada Ümmü Reyhane “Reçel Blog” sayfasını takip ediyor twitterdan. Fakat onlar için bir eleştiri yazısı yazmamış, İslami hassasiyeti nedense onlar için harekete geçmemiş. Yazsın diye söylemiyorum da işin içinde bu kadar iki yüzlülük olunca insan şaşırıyor.
Bir de Ümmü Reyhane hanımın bu müstear adıyla yazılmış bir kaç kitabı varmış kendi sayfasında gördüm. Birinin adı da “Kitab’u-l İilm Ve’l Edep” olması ayrıca ironik. Bir de blog sayfasında biyografisinde şöyle tanıtmış kendini:
“İlk kitabım çıktığında kimilerinin sahabe ya da tabiinden bir zat olduğumu sandıkları esrarengiz kişi :)”
Mübarek (!) bir hanımın iftirasına mı uğradım şimdi. Bu da ayrı bir tuhaf oldu.
Onlar benim cevabı yazımı kaldırmış, kendi iftiralarını yayınlıyorlar. Onları iftiraları ile baş başa bırakıyor ve Allah’a havale ediyorum.
Konuyu da burada kapatıyorum. Aslında bunları da yazmazdım ama benim okurlarımdan da pek çok kadının takvalı diye takip ettiği, örnek aldığı bu kadınların yazılarını okurken bu ve bunlar gibi diğer blog ve sitelerdeki yazıları da okurken dikkatli olmaları için yazdım bütün bunları.
Son olarak “Başörtülü Kadınların Dört Hali” yazım için “Neden kadınları kategorize ediyorsunuz” diye eleştiriler gelmiş. Ben kadınları kategorize etmedim, onlar zaten kategorize olmuşlar ve ben sadece gözlemlerimi yazdım. Tabii gözlemlerim sadece bu iki blog sayfası üzerinden değildi. Daha bu arkadaşlar gibi özgürlükçü ve gelenekçi hanımların pek çok blog ve siteleri var. Ben onlar için değil onları takip edenlere uyarı olsun diye yazdım, velhasıl.
Sema Maraşlı
cocukaile.net