Selefilerin Anatomisi

Vehhabilik Neye Hizmet Ediyor?

Avrupalı kafirler, Osmanlı’yı ve Ümmet-i Muhammed’i ayakta tutan maneviyatın farkında oldukları için öncelikle bu alandan saldırma yoluna gitmişler ve bu hususta vahhabileri kullanmışlardır. Kitabımızda da yer aldığı gibi Hempher’in itiraflarında da geçen anlaşmalar neticesinde vahhabilere destek vermişlerdir.

Vahhabiler de Ingilizler’le yaptıkları o anlaşmalar gereği, batıl fikirlerine uymayan ve ümmetin manevi yönünü kuvvetlendirici ne kadar Hadis-i Şerif varsa uydurma olduklarım söylemişlerdir. Çünkü bir çok Hadis-i Şerifler kendilerinin batıl fikirlerini çürütmektedir. Bugün günümüzde vahhabiler; tarikat, zikrullah, şefaat, vesile gibi müslümanlarm maneviyatını kuvvetlendiren konular hakkındaki bütün Hadis-i Şerifleri inkar edip kitabımızda da izah ettiğimiz gibi Âyet-i Kerime’lerinde manalarım çarpıtmışlardır.
Ebu Eyyub (Radiyallâhu anhu)’dan Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
“Her kim benim sünnetimi hafife alarak ondan yüz çevirirse, benden değildir/’1
Ebu Davud ve Tirmizi’nin Mikdâm (Radiyallâhu anhu)’dan rivayet ettiklerine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi veselem) şöyle buyurmuştur:
1 Sahih-i Buhari, Nikah 1; Sahih-i Müslim, Nikah 1.

“Şunu kafi olarak biliniz ki: Bana Kur’an ile birlikte, onun bir benzeri (sünnet) de verilmiştir. Dikkat edin! Karnı tok bir şekilde koltuğuna kurulmuş olan bazı kimselerin: “Bize Kur’an yeter! Onda helâl olarak ne görmüşseniz, onu helâl; neyi de haram görmüşseniz, onu da haram kabul ediniz/’ diyeceği zamanlar yakındır. Bilin ki, Allah Resulü’nün haram kıldığı da Allah’ın haram kıldığı gibidir.ı Haberiniz olsun! Sizin için evcil olan eşek eti helal değildir. Yırtıcı hayvanların eti size helal değildir. Bir muahidin (kendisiyle anlaşma yapılan islam dininin haricinde olan kimselerin) yitiği size helal olmaz. Ancak sahibi ona ihtiyaç duymayıp helal ederse müstesnadır…”
Vahhabiler, kendi batıl fikirlerini çürüten tüm Hadis-i Şerifleri inkar edince, yok sayılacağını ve unutulacağını zannederler. Gerçekler onların zannettiği gibi değildir. Bu durum şu misale çok benzemektedir:
Deve kuşu avcıdan kaçıp kurtulamayacağını anlayıp, çaresiz kaldığında, kafasını kuma gömer ve saklandığım zanneder. Halbuki; koca gövdesi orta yerde durmaktadır. Bu Hadis-i Şerifleri inkar eden vahhabiler de bu deve kuşları gibidirler. Okudukları tüm Hadis-i Şeriflerde kendi fikirlerinin çürüdüğünü görmüşler ve verecek bir cevap da bulamamışlar, çaresiz kalıp, kafayı kuma gömme gibi inkar yolunu tercih etmişlerdir. İnkar edince de biz bundan kurtuluruz zannetmektedirler. Halbuki güneş gibi aşikar olan bu Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifler kıyamete kadar baki olup, Ümmet-i Muhammed bunlarla amel edecektir. Gerçekleri gizlemeye, yok etmeye hiç kimsenin gücü yetmez.
1 Sünen-i Ebû Davud, Sünnet 6, Sünen-i Tirmizî, İlim 10; Sünen-i İbn-i Mâce,
Mukaddime 2.

Çünkü Allah-u Teala Kur’an-ı biz indirdik elbette onu biz koruyacağız diye buyurmuştur.ı Allah-u Teala’nın nurunu kimse söndüremez.
Allah’u Teala, Sure-i Saff, Âyet- 8’de:
“Onlar Allah’u Teala’nın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Allah’u Teala ise kafirler hoşlanmasalar bile nurunu tamamlayacak,” demek suretiyle bunu vaad etmiştir. Güneş balçıkla sıvanmaz.
Vahhabiler, Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin bizim gibi sıradan bir insan olduğunu söylerler. Yukarıda geçen Hadis-i Şerife göre, hangi sıradan insanın Allah-u Teala adına helal ve haram kılma yetkisi vardır. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in sıradan bir insan olduğunu söylemek ne kadar acizlik ve delalettir. Hadis-i Şerifleri, inkar inkar nereye kadar? Onların inkar ettiği Hadis-i Şerifleri zaten zamanında Hadis uleması incelenmiş ve sağlam gördükleri için kitaplarma yazmışlardır. Kur’an-ı Kerim’e aykırı gördükleri ve sıhhatinden şüphelendikleri rivayetleri sahih olan Hadis-i Şeriflerle baraber kitaplarma dahi bu uydurmadır diye yazmamışlardır.
Mesela: İmam-ı Azam Efendimiz ömrünün on yedi yılını, Hadis-i Şerif toplamakla geçirmiştir. Bu Hadis-i Şerifleri ise bizzat ashab, ashabm çocukları ve tabiinden inceleyerek almış ve mezhebini de bunun üzerine bina etmiştir. Kendisinin kitaplarına yazdığı bu Hadis-i Şerifler o zamandan günümüze kadar hiçbir değişime uğramadan gelmiştir. İmam-ı Azam’dan yaklaşık bin yıl sonra ortaya çıkan vahhabiler ise, bu ve buna benzer tüm hadis kitaplarmda geçen Hadis-i Şeriflerden büyük çoğunluğunu
1 Sure-i Hicr, âyet 9.

sırf kendi görüşlerine ters düştüğü için hiçbir delile dayanmadan uydurmadır, diyerek inkar etmişlerdir. Kendileri dine uymamış aksine dini kendi batıl görüşlerine uydurmaya çalışmışlardır. O yüzden binlerce Hadis-i Şerifi inkar etmek zorunda kalmışlardır. Bir Hadis-i Şerifin doğru veya yanlış olduğunu anlamanın yolunu Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz, Hadis-i Şerifinde şöyle ifade etmektedir:
“Yakında benden olduğu iddiasıyla, hadis ortaya atılacaktır. O halde, eğer benden bir Hadis-i Şerif size nakledildiğinde Kur’an-a uyuyorsa o bendendir. Eğer benden diye rivayet edilen hadis, Kur’an’a uymazsa bilin ki o söz bana ait değildir.”1
Vahhabiler hakkında kitabımızda yer alan Hadis-i Şerifler, bunların aslmda ne kadar büyük bir fitne olduklarım önceden haber vermiştir. Bu Hadis-i Şeriflerden bazılarını burada tekrar hatırlatmakta fayda görüyoruz:
Buhari ve Müslim’de nakledilen Hadis-i Şerifte:
“Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Medine’nin doğu tarafına yönelerek buyurdu ki: Dikkat edin! Fitne işte şu taraftadır. Dikkat edin! Fitne işte şu taraftadır.
1 Beyhaki, Ma’rifef üs-Sümen ve’1-âsâr, (Mektebet’üş-Şamile-2), Hadis No: 7.

Dikkat edin! Fitne işte şu tarafta, şeytanın boynuzunun doğacağı yerdendir/’1
Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in Medine’nin doğu tarafına yönelerek şeytanın boynuzunun ve fitnenin doğacağı bölgenin yani Vahhabilik fitnesinin ilk olarak ortaya çıktığı yerin Necid olduğunu haber verdiği Hadis-i Şerif; Buhari, Tirmizi ve İmam Ahmed bin Hanbel arafından şöyle nakledilmiştir:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: tâ ‘âj6
“Allahım! Şam’ımızı ve Yemen’imizi bize mübarek kıl.” Orada bulunanlar: (Ya Rasulallah!) “Necid’imize de,” dediler. Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) tekrar: “Allahım! Şam’ımızı ve Yemen’imizi bize mübarek kıl,” dedi.” Orada bulunanlar yine: (Ya Rasulallah!) “Necid’imize de” deyince, Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Zelzeleler (felaket ve musibetler), fitneler Necid’dedir. Şeytan’mn boynuzu (askeri ve ümmeti) oradan doğacaktır.”2
Abdullah bin Amr (Radiyallahu anhu)’dan Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
1 Sahih-i Müslim, Fiten 16 (47); Sahih-i Buhari, Fiten 16.
2 Sahih-i Buhari, Fiten 16; Sahüı-i Buhari Muhtasarı, Tecrîd-i Sarih İstiska Bahsi, Hadis
No: 545; Sünen-i Tirmizi, Menkıbeler, (4210); Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 5715.

“Son zamanlarda bütün araplara dokunacak ve her arap evine girecek büyük bir fitne olacaktır, bunların ölüleri cehennemdedir. Dil (ile onlarla fikri mücadele etmek) kılıç yarasından daha tesirlidir.”1
Taberani, İmam Ahmed bin Hanbel ve diğer bazı Hadis Kitaplarmda İbn-i Ömer (Radiyallahu anhumâ)’dan rivayet edilen Hadis-i Şerif:
“Doğudan (Medine’nin doğusundan) bir takım insanlar çıkacak Kur’an okuyacaklar fakat boğazlarından aşağı geçmeyecek. Onlardan bir nesil yok olunca diğer bir nesil yerlerini alacak. En sonları deccal ile birlike zuhur edecek/’2
Seyyid Ahmed Dahlan, “Hulasaful Kelam fi Beyani Ümera’il Beled’il Haram” adlı kitabmda nakletmektedir ki: Allame Seyyid İbn-i Ahmed, vahhabilere reddiye olarak yazdığı; “Cilauz-zalam fir Reddi Alen-Necdiyyillezi EdüU’ül-Enam (Yaratılmışlarm en sapkım olan Necdi’lere reddiye)” adım verdiği eserde şöyle demektedir:
– Ümmetin büyük alimi Abdullah ibn-i Abbas (Radiyallahu anhuma)’yı ziyarete giderken Taife uğradım. Hanefi mezhebinden Şeyh Tahir Sünbül ile görüştüm. Bana vahhabi taifesinin aleyhinde bir kitap yazdığını, “El-İntisar lil Evliyail Ebrar” admı verdiğini söyledi. Konuşma sırasında şu ifadeyi kullandı: “NECİD’in bid’ati, kimin kalbine girmemiş ise Allah’ın o kimseyi bu kitapla faydalandıracağım umarım. Lakin kimin kalbine bu bid’at girmiş ise onun istifadesi ümid olunmaz. Ona Buhari’nin
1 StineiM Ebu Davud, Fiten 3.
2 Gümüşhanevi, Râmûz-ul Ehâdîs, Hadîs No: 6296; Ali el-Muttaki, Kenzul-Ummal, Hadis No: 31244.

Ebu Said el-Hudri (Radiyal-lau anhu)’dan naklettiği şu Hadis-i Şerif delildir/’1
Bu Hadis-i Şerifte Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz buyurdu ki:
“(Medine’nin) Doğu tarafından bir takım insanlar çıkar. Kur’an okurlar. Fakat okudukları Kur’an boğazlarından aşağı inmez. Okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkarlar ve sonra ona dönüş de yapamazlar… Denildi ki: (Ya Rasulallah!) Onların simaları nasıldır? Buyurdu ki: Onların simaları, başlarının tıraşlı olmasıdır (yani saçlarının çok kısa kesmeleridir)/’2
Yine bu hususta, Ebî Bekre (Radiyallahu Anhu)’dan rivayetle Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
“Ümmetimde bir kavim olur. Ağızlarında şiddetli Kur’an okurlar ve konuşurlar. Tesirli, şiddetli sözler söylerler. Okudukları Kur’an boğazlarından öteye geçmez. Ok yaydan fırlayıp çıktığı gibi imandan fırlayıp çıkarlar. Bunları görürseniz öldürün. Onları öldürenlere ecir, sevap vardır/’3
1 Yusuf Nebhanî, Şevahid’ül-Hakk’dan Vahhabilere Cevaplar, s. 55.
2 Sahih-i Buhari, Tevhid 57.
3 Gümüşhanevi, Râmûzu’l-Ehâdîs, Hadis No: 1575; Sahîh-i Buhâri Muhtasarı, Tecrîd-i
Sarîh, Hadîs No: 1783 (benzeri).

Hadis-i Şerifte geçtiği üzere Rasûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin “Okudukları Kur’ân boğazlarından öteye geçmez,” diye söylemesi: Bunların ağızlarında şiddetli Kur’an olur fakat Kur’an ile amel etmeyip onun hakiki manasını bilerek çarptırdıkları için Ku’an-ı Kerim’in nuru boğazlarından aşağı inmez, demektir.
Hadis-i Şeriflerde işaret edilen bu fitne, ilk olarak Necid bölgesinde görülüp daha sonra da müslümanlar arasmda, hızla yayılan, Vahhabilerin çıkardığı fitnedir. İslam tarihi boyunca Necid bölgesinde vahhabilikten büyük ve günümüze kadar süren başka bir fitne görülmemiştir. İşte yukarda zikredilen Hadis-i Şerifler açıkça göstermektedir ki, Şeytanın boynuzunun çıktığı yer diye işaret edilen bölge NECİD, fitne diye nitelenen husus ise VAHHABİÜK’tir.
Sûre-i Taha Ayet 47:
“Allah’ın selâmı Allah’a tabi olanların üzerine olsun/’
Amîn!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu