Vahhabilik Nasıl Kuruldu
Muhammed bin Abdulvahhab’m yukarıdaki mesnetsiz ve delilsiz olan görüşleri, menfaatlerine uygun geldiği için cahil olan avam ve bedevi eşkiyaları arasında kabul gördü. Çünkü Necid’li Muhammed’in mezhebini kabul etmeyenlerin kafir ve müşrik olup, kanlarmmın heder, mallarının mubah olacağını itikat ettiler. Böylece tevhid ehlini küfürde gördükleri için ehli sünnet olan müslümanlann malları, canları ve namusları vahhabilere helal edilmişti.
Bu mezhebe girenler çoğalınca bu cahil halk ve eşkiya bedeviler Necid’li Muhammed’in görüşlerini kabul eden deriyye emiri (Muhammed bin Suud)’un emri alnnda maaşlı asker oldular ve kendi mezheplerine karşı gelenler ile fiili mücadele etmeye başladılar.
Necid’li Muhammed’in bu görüşleri, özellikle Necid bölgesinin içerisinde olan Deriyye emiri Muhammed bin Suud, tarafından desteklenmiş olup, İngilizlerin de para ve silah yardımlarıyla 1737 tarihinde Vahhabilik mezhebi ilan edilmişir.
Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizde bizzat Necid’de ümmeti için büyük bir fitnenin doğacağını, aşağıdaki sahih senetle rivayet edilmiş olan Hadis-i Şeriflerinde haber vermiştir. Bir çok islam alimi bu Hadis-i Şeriflere dikkat çekerek bu fitnenin Vahhabiler olduğunu söylemişlerdir. Vahhabilerin ilk yayıldığı zamanlarda Mekke müftüsü olan ve 1886 senesinde Mekke’de vefat etmiş olan Ahmed Zeyni Dahlan, yazmış olduğu “ed-Dürerer’üs-seniyye fi reddi alel vahhabiyye” ve “Hulasat’ul Kelam fi Beyani Ümera’il Beldet’il Haram” adlı eserlerinde bu Hadis-i Şeriflere dikkat çekmiş ve onların İslama verdiği zararlar ile müslümanlara yaptıkları iftiraları tafsilatlı olarak yazmıştır.
Buhari ve Müslim’de nakledilen Hadis-i Şerifte:
“Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Medine’nin doğu tarafına yönelerek buyurdu ki: Dikkat edin! Fitne işte şu taraftadır. Dikkat edin! Fitne işte şu taraftadır. Dikkat edin! Fitne işte şu tarafta, şeytanın boynuzunun doğacağı yerdendir.”
Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in Medine’nin doğu tarafına yönelerek şeytanm boynuzunun ve fitnenin doğacağı bölgenin yani Vahhabilik fitnesinin ilk olarak ortaya çıktığı yerin Necid olduğunu haber verdiği Hadis-i Şerif; Buhari, Tirmizi ve İmam Ahmed bin Hanbel arafmdan şöyle nakledilmiştir:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
“Allahım! Şam’ımızı ve Yemenimizi bize mübarek kıl.” Orada bulunanlar: (Ya Rasulallah!) “Necid’imize de,”
dediler. Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) tekrar: “Allahım! Şam’ımızı ve Yemen’imizi bize mübarek kıl/’ dedi.” Orada bulunanlar yine: (Ya Rasulallah!) “Necid’imize de” deyince, Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Zelzeleler (felaket ve musibetler), fitneler Necid’dedir. Şeytan’nın boynuzu (askeri ve ümmeti) oradan doğacaktır.”1
Abdullah bin Amr (Radiyallahu anhu)’dan Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
“Son zamanlarda bütün araplara dokunacak büyük bir fitne olacaktır, bunların ölüleri cehennemdedir. Dil (ile onlarla fikri mücadele etmek) kılıç yarasından daha tesirlidir.”
Yine o zamanlarda Mekke Müftüsü olan Ahmed Zeyni Dahlan, Ed-Dürerüs’seniyye adlı eserinde ayrıca şu Hadis-i Şerifi de nakleder:
“Necid’de bir Şeytan zuhur edecek, onun fitnesinden bütün arap yarımadası sarsılacaktır/’
Taberani, İmam Ahmed bin Hanbel ve diğer bazı Hadis kitaplarında İbn-i Ömer (Radiyallahu anhumâ)’dan rivayet edilen Hadis-i Şerif:
”Doğudan (Medine şehrinin doğusundan) bir takım insanlar çıkacak Kur’an okuyacaklar fakat boğazlarından aşağı geçmeyecek. Onlardan bir nesil yok olunca diğer bir nesil yerlerini alacak. En sonları deccal ile birlike zuhur edecek.”
Ebu Zerr (Radiyallahu anhu)’dan Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
“Muhakkak benden sonra ümmetimden öyle bir zümre çıkacak ki, onlar Kur’an okuyacaklar, fakat okudukları Kur’an boğazlarından öteye geçmeyecek. Onlar, okun yaydan çıktığı gibi süratle dinden çıkacaklar ve sonra bir daha da dine dönemeyeceklerdir. İşte onlar, insanların ve hayvanların en şerlileridirler/’
Yine Müslim ve Ahmed bin Hanbel tarafından Sehl bin Hanif (Radiyallahu anhu)’dan rivayet edilen Hadis-i Şerifte Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
“Doğudan başları traşlı kavimler çıkacak, dilleri ile Kur’ân okuyacaklar, fakat boğazlarından aşağı geçmeyecek, onlar dinden, yaydan okun çıktığı gibi çıkacaklar.”
Seyyid Ahmed Dahlan, “Hulasaful Kelam fi Beyani Ümera’il Beled’il Haram” adlı kitabında nakletmektedir ki:
– Allame Seyyid İbn-i Ahmed, vahhabilere reddiye
olarak yazdığı, “Cilauz-zalam fir Reddi Alen-Necdiyyillezi
Edall’ül-Enam (Yaratılmışların en sapkmı olan Necdi’lere
reddiye)” adım verdiği eserde şöyle demektedir:
– Ümmetin büyük alimi Abdullah ibn-i Abbas
(Radiyallahu anhuma)’yı ziyarete giderken Taife uğradım.
Hanefi mezhebinden Şeyh Tahir Sünbül ile görüştüm. Bana
vahhabi taifesinin aleyhinde bir kitap yazdığını, “El-İntisar
lil Evliyail Ebrar” adım verdiğini söyledi. Konuşma
sırasmda şu ifadeyi kullandı:
– Necid’in bidati, kimin kalbine girmemiş ise Allah’m o
kimseyi bu kitapla faydalandıracağını umarım. Lakin kimin
kalbine bu bid’at girmiş ise onun istifadesi ümid olunmaz.
Ona Buhari’nin Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu anhu)’dan naklettiği şu Hadis-i Şerif delildir.1
Bu Hadis-i Şerifinde Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
“(Medine’nin) Doğu tarafından bir takım insanlar çıkar. Kur’an okurlar. Fakat okudukları Kur’an boğazlarından aşağı inmez. Okun yaydan çıkrığı gibi dinden çıkarlar ve sonra ona dönüş de yapamazlar… Denildi ki: (Ya Rasulallah!) Onların simaları nasıldır? Buyurdu ki: Onların simaları, başlarının tıraşlı olmasıdır (yani saçlarını çok kısa kesmeleridir).”2
Bu Hadis-i Şerif’lerdeki “başları traşlı olur/7 diye haber verilen taifenin vahhabiler olduğuna apaçık delil vardır. Çünkü vahhabilere göre bu mezhebe girmenin ön şartı başları tıraş etmektir. Bu ise diğer fırka-i dalle olan hiçbir fırkada dahi görülüp işitilmemiştir. Hatta Muhammed bin Abdulvahhab, vahhabi kadınlarının dahi tıraşlı bulunmaları gerektiğini emrederdi. Bir gün vahhabi mezhebine girmek arzusunda olan bir kadma, saçlarını kesip erkekler gibi tıraş olması emrini verdiğinde kadın öfkeyle şöyle cevap verdi: “Efendi! Sen kadınların tıraşlı bulunmalarını emredersin. Lakin sakal erkekler için nasıl önemli bir ziynet ise, kadınların saçları da onların en önemli ziynetlerindendir,” demiş. Muhammed Necdi düşünmüş fakat cevap veremediği için sukut etmiştir.1
Yine bu hususta Ebî Bekre (Radiyallahu Anhu)’dan rivayetle Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
“Ümmetimde bir kavim olur. Ağızlarında şiddetli Kur’ân okurlar ve konuşurlar. Tesirli, şiddetli sözler söylerler. Okudukları Kur’ân boğazlarından öteye geçmez. Ok yaydan fırlayıp çıktığı gibi imandan fırlayıp çıkarlar. Bunları görürseniz öldürün. Onları öldürenlere ecir, sevap vardır/’
Hadis-i Şerifte geçtiği üzere Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin “Okudukları Kur’ân boğazlarından öteye geçmez,” diye söylemesi: Bunların ağızlarında şiddetli Kur’ân olur fakat Kur’ân ile amel etmeyip onun hakiki manasını bilerek çarpıttıkları için, Kur’an-ı Kerim’in nuru boğazlarından aşağı inmez, demektir.
Hadis-i Şeriflerde işaret edilen bu fitne, ilk olarak Necid bölgesinde görülüp daha sonra da müslümanlar arasmda, hızla yayılan, Vahhabilerin çıkardığı fitnedir. İslam tarihi boyunca günümüze kadar necid bölgesinde vahhabilikten başka büyük bir fitne görülmemiştir. İşte yukarda zikredilen Hadis-i Şerifler açıkça göstermektedir ki, Şeytanm boynuzunun çıktığı yer diye işaret edilen bölge NECİD, fitne diye nitelenen husus ise VAHHABİLİKTİR.