Ali Eren

Peygamberimiz (s.a.v.) ve Deni-marka

Deni-marka’da gerçekleştirilen bu “Deni” markalı hakaret ilk değil. Daha çok var.

2005’de Deni-marka’da hakaret karikatürlerinin yayınlandığı ay idi.

Yine Hatay’da amplemine Hilal’in yanına haç ve siyon yıldızı sokuşturularak “Medeniyetler Buluşması” toplantısının yapıldığı ay idi.

Ve yine İstanbul’da, bir hahambaşı adına yapılan konuşmada, Müslümanların terörist ve uzlaşmaz gösterildiği  “Medeniyetler İttifakı” toplantısının yapıldığı ay idi…

Tarih 23-24 Eylül 2005 idi. İstanbul Yeşilköy Latin Katolik kilisesinde şu başlık altında bir toplantı yapıldı: İSLA M VE HIRİSTİYAN KAYNAKLARINDA HZ. İSA

Toplantıyı düzenleyenler, M. Ü. İlahiyat Fakültesi Profesörleri ile Gregoriana Üniversitesi idi. İlahiyat profesörlerinden Sayın Mehmet Aydın ve Sayın Osman Zümrüt de oradaydı. Yaşlı bir hıristiyanın ayinden çıktığını gören Osman Zümrüt, “Allah kabul etsin. Siz Hz. İsa ile biz de Hz. Muhammed’le cennete gireceğiz” dedi. (Ona göre, cennete girmek için son peygamber Hz. Muhammed Aleyhisselam’a inanmak şart değildi)

Bu toplantıda konuşmacı olarak İtalya’dan gelen kadın profesör Ilarıa MORALİ, Corc Maroviç’in sorusuna verdiği cevapta, “Müslümanların sapık olduklarını” söyledi.

İki ilahiyat profesörü de duydu. Bu söz hakaret sayılmamalı ki ikisi de sustu…

Dinlerarası Diyalogcular, cennete girmek için Peygamber Efendimiz’e inanmanın şart olmadığını söylüyorlar. Hatta bir kitapta, hiç çekinmeden Peygamberimiz’in, “Bir kimse bana da inanmasa cennete gider” dediğini yazabilmişler.

Bu doğru mu? Elbette hayır. Bunun İslam inancına taban tabana zıt olduğu açık. Onlar Kur’an’ın hükümlerini yok sayarak hıristiyanları cennete sokmaya çalışadursunlar, Hıristiyan alemi bizim Peygamberimiz’e hep birden hakaret ediyorlar. Ve yukarda yazdığım gibi, bizim sapık olduğumuzu söylüyorlar.

Türkiye Protestanları basın sözcüsü İsa Karataş’a sordum: “Bizden bazıları sizin cennete gireceğinizi söylüyorlar. Peki siz bizim hakkımızda ne diyorsunuz?”

Dediği şu: “Bize göre Müslümanlar cehenneme gidecek.”

NİÇİN “PEYGAMBERİMİZ” DEMİYORLAR?

Bizler, Allah resulünden bahsederken, -benimseyerek ve sahiplenerek- “Peygamberimiz” deriz. Peygamberimiz’in beynel-milel ismi ise “Hz. Muhammed”dir. İnanan inanmayan herkes, hatta bu memleketin komünistleri, ataistleri bile “Hazreti Muhammed” diyorlar. Gerçi, biz de “Hazret” kelimesini kullanıyoruz amma, sonunda “Peygamberimiz” diyerek. Yani mensubiyet duyarak, sahiplenerek… Televizyonlarda, yemin etmişçesine “Peygamberimiz” demekten kaçınarak, bir yabancı gibi yalın olarak sadece “Hz. Muhammed” demeleri ağrıma gidiyor doğrusu. Mesela Sayın D.İ. Başkanımız, Sayın Hulki Cevizoğlu ve Sayın Doç. Nihat Hatipoğlu…“Peygamberimiz” veya “Peygamber Efendimiz” diyorlar. Diğerleri  “Peygamberimiz” dememeye yeminli mi de demiyorlar?

POLİS NİYE SERT ÇIKTI?

Rabbimiz, (c.c.) “Ey habibim sen olmasaydın (seni yaratmamış olsaydım) kainatı yaratmazdım” buyuruyor. Yani O’nun varlığı, O’na inanmayanların varlıklarına bile sebep.  Öbür alemde ebedi kurtuluş da ancak ona iman etmekle mümkün. Ezcümle, dünya hayatımız onun hürmetine, ahiret  rahatımız da ona inanmaya bağlı. Yani sevgili Peygamberimiz her şeyimiz. Bu gerçeği bile bile yok sayanlar ortadaki eserleriyle övünebilirler.

İslamı , yani Kur’an’a ve Peygamberimiz’e iman etmeyi zorla kabul ettirmek gibi bir vazifemiz olmadığı gibi, -son hadiselerde görüldüğü gibi- İslam alemi olarak O’na  yönelik her hangi bir hakareti kabul etmemiz de mümkün değildir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Ömer’e hitaben “Beni canından daha çok sevmedikçe gerçekten iman etmiş olmazsın” buyurmuştur. Yani peygamber olarak sevmek.

(Peygamberimiz, iman etmiş olmak için “kendisinin her şeyden çok sevilmesi gerektiğini,” söylediği halde,bazıları da cennete girmek için “ona iman etmenin şart olmadığını”  bile söyleyebiliyor/ yazabiliyor.)

Birisine durup dururken taşla vursanız, size şiddetle karşılık verir. Sevgili Peygamberimiz’i canımızdan çok sevmemiz iman gereği olduğuna göre, O’na hakaret karşısında biz de hiç olmazsa dil ile karşılık vereceğiz. Bu bile bize çok görülürse, el-insaf…

Evladına zarar verildiğini gören bir anne bile o sırada kendisine hakim olamayıp kontrolden çıkıyor da sevgili Peygamberimiz’e hakaret karşısında Müslümanlar ne yapsın…

Evet,… kainattaki o en değerli  varlık aşkıyla yapılan aşırılıklar bile normal sayılır.

Bunu, domuz eti yiye yiye domuzlaşmış karikatürcüler anlayamazlar. Kara kalpli karikütürcüleri haklı görenler de anlayamazlar. Bunu ancak bizim gibi inananlar anlayabilir. Veya en azından anlamaları beklenir…

Fakat, menfur karikatürlere karşı sadece nefretlerini dile getiren bazı vatandaşlarımıza, bazı illerde emniyet kuvvetlerinin şiddet uygulaması üzücü. İki kelimelik protestodan başka ne yaptı bu insanlar? Deni-marka büyük elçiliği veya konsolosluğuna saldırmadılar; saldıramazlardı da. Çünkü bulundukları ilde zaten büyükelçilik veya konsolosluk yok.

Üzülürüm üzülürüm de buna üzülürüm. Anlamam anlamam da bunu anlamam işte…

Bu üzüntümü, bu anlamazlığımı, İçişleri Bakanımız’a hürmetle duyuruyorum…

Zaten diğer Müslüman ülkelerde protesto sesleri yükselene kadar, hükümetimizden ses seda çıkmadı. Ancak, protestolar İslam alemini sardıktan sonradır ki, onların gerisinden de biz konuştuk… Yakıştı mı bize?..

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu