ŞİÂ’YA GÖRE KUR’ÂN
Şîa’nın, Kur’ân’a Bakış Açısı Nasıldır?
Her kim, Kur’ân’ın tamamını nazil olduğu şekliyle topladığını iddia ederse, yalancıdır. Onu, Allah’ın indirdiği şekilde toplayan ve koruyan sadece Ali b. Ebi Talib ve ondan sonra da imamlardır. Bu uydurma rivayet, Şiîlerin en önde gelen sözde muhaddislerinden Buhari ayarında gördükleri Kuleyni’nin Cabir el-Cufi’den naklettiği meşhur hadîs(!)dir. Şiîlerin, Kur’ânla ilgili inançlarını aksettiren delîllerden bazıları şunlardır: Kuleyni, el-Kâfi adlı kitabında, Hişam b. Sâlim’den, Ebû Abdillah’ın şu sözünü nakleder: Cebrail’in (Hz.) Muhammed (s.a.v.)’e getirdiği Kur’ân, 17.000 âyettir.
Aynı kitapta Ebû Basir’den naklen:
Ebû Abdillah (Câfer-i Sâdık), Resûlullah (s.a.v.)’ın, Ali’ye, her kapısı bin kapıya açılan, bin kapı öğrettiğini, söyledi. (Ve şöyle ekledi.) “el-Camia“ bizim yanımızdadır; “el-Camia”: O, boyu Resûlullah’ın karışı ile yetmiş karış olan, Resûlullah tarafından parça parça yazdırılan, Hz. Ali (r.a.)’nin sağ eli ile yazdığı, içerisinde yaralama diyetine kadar, helal ve haramla ilgili insanların ihtiyaç duyduğu her şeyin bulunduğu bir sahifedir.
Ebû Abdillah (Câfer-i Sâdık), bir süre sustuktan sonra: “Fatıma’nın Mushafı da bizdedir; sen Fatıma’nın Mushafı’nı bilir misin?” dedi. Ben de, Fatıma’nın Mushafı’nın ne olduğunu sordum, şöyle cevap verdi: O, sizin elinizde bulunan Kur’ân’dan üç defa daha büyüktür ve onda sizdekinden bir harf dahi yoktur, dedi.”
Şia’nın kitaplarında bunlar gibi daha yüzlerce asılsız rivayet vardır. Görüldüğü gibi Şiîler, hiç şüphe edilmeyecek şekilde Kur’ân’ın tahrif olduğuna inanmaktadırlar. Bu şekilde inanmalarının sebebi ise Şîa’nın, İmâmeti, dînin temellerinden saymasına rağmen Kur’ân’da bununla ilgili en ufak bir delîlin bile olmamasıdır.
HZ. ÖMER (R.A.)’E İFTİRA
Şiî sözde muhaddis Tabersi şöyle der: Ebû Zer’den gelen bir rivâyete göre, Resûlullah (s.a.v.) vefat ettiğinde, Hz. Ali (r.a.), Kur’ân’ı topladı ve onu, Ensar ve Muhacirlerine getirdi. Resûlullah (s.a.v.)’ın kendisine vasiyet ettiği üzere onu, ashâba arz etti. Hz. Ebûbekir (r.a.) onu açınca, açtığı ilk sahifede ashâbı kötüleyen âyetlerle karşılaştı. Bunun üzerine Hz.Ömer (r.a.), ayağa kalktı ve ey Ali, bunu al, götür, bizim ona ihtiyacımız yok, dedi. Bunun üzerine Ali, topladığı Kur’ân’ı aldı ve oradan uzaklaştı. Sonra kurra hafız olan Zeyd b. Sabit oraya geldi. Hz. Ömer ona, Ali bize içerisinde Muhacir ve Ensar’ı kötüleyen âyetlerin bulunduğu bir Kur’ân getirdi. Biz, bir Kur’ân telif etmeyi ve onda Muhacir ve Ensar’ı kötüleyen ne varsa çıkarmayı düşünüyoruz, dedi. Bu teklifi kabul eden Zeyd, eğer ben istediğiniz şekilde Kur’ân’ı yazıp bitirirsem, Ali de kendi telif ettiği Kur’ân’ı ortaya çıkarırsa, yaptığımız her şey boşa gitmiş olmaz mı, dedi. Ömer, buna çare nedir, diye sordu. Zeyd, siz bunun çaresini benden daha iyi bilirsiniz dedi. Ömer, onu öldürmek ve ondan kurtulmaktan başka çare yoktur, dedi ve Halid b. Velid’e, onu öldürmesini emretti; fakat Halid, buna muktedir olamadı. Ömer, halîfe olunca, onlar, kendilerinde bulunanla değiştirmek için Ali’den elindeki Kur’ân’ı getirmesini istediler. Ömer, ey Ebû’l Hasan, Ebûbekir’e getirdiğin Kur’ân’ı getirirsen, onun üzerinde ittifak edebiliriz, dedi. Ali de maalesef bu mümkün değil; ben onu Ebûbekir’e, aleyhinize delîl olması, kıyâmet gününde “Bizim bundan haberimiz yoktu.” (Araf s. 172) veya onu bize getirmedin, dememeniz için getirdim; benim yanımda bulunan Kur’ân’a ancak temiz olan kimseler ve soyumdan gelecek olan vasiler el sürebilir, dedi. Bunun üzerine Ömer, onun açığa çıkarılması için belli bir zaman var mıdır, dedi. Ali de evet, evladımdan, kaim olan kişi ortaya çıktığında, onu açıklar ve insanları ona yöneltir, dedi.
HZ. OSMAN (R.A.)’A İFTİRA
Şiî sözde âlimlerden Meysem, Şîa’nın Hz. Osman (r.a.)’ı kötülemelerini kitabında zikreder. Onlardan biri şöyledir: “Osman, insanları sadece Zeyd b. Sabit’in kıraatı üzerine topladı ve diğer Mushafları yaktırdı; Kur’ân’dan olduğuna asla şüphe olmayan bazı hususları da ondan çıkarttı.”
(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)