Selefilerin Tasavvuf Hakkında Görüşleri
Tasavvufun adı altında sergilenen birtakım yanlış davranışlar ve söylemler, Selefîlerin tasavvufun özüne düşmanlık beslemesine gerekçe teşkil etmiştir.
Tasavvuf adına getirilmiş bid’atler yok mudur? Elbette vardır. Özellikle son zamanlarda İslâm’a muhalif düşünce ve davranışlara sahip olanların uydurdukları, bazen de iyi niyetli de olsa ehil olmayan birtakım kimselerin yaptığı yanlışlar vardır. Ama bunlara bakarak tasavvufun hakikatini reddetmek, papaza kızıp oruç bozmaktan başka bir şey değildir.
Bazen de gerçek tasavvuf metinleri ve gerçek tasavvuf ehlini de şer’i şerife uymadığı nedeniyle reddedenler olmuştur. Şerîat adına gerçek tasavvufu inkâr edenler, bizzat şerîatın cahilidirler.
Ehl-i sünnete göre tasavvuf, şer’î hudutları muhafaza ederek Allahü Teâlâ’yı zikirde müdavim olmak ve rıza makamına ulaşmak olarak kabul edilir. Kulun, her hareketinde Allahü Teâlâ’dan bir an bile gafil kalmayarak Allahü Teâlâ’yı devamlı olarak zikretmesidir. Nitekim büyük mutasavvıflardan Cüneyd-i Bağdadi (k.s.) tasavvufu tanımlarken: Tasavvuf, kalbin Hakk Teâlâ’dan gayrisiyle alakasını kesmesidir ve gönül topluluğuyla zikrullah ve kendinden geçip hakkı dinlemek ve emri ilâhiye ve sünneti seniyeye ittiba ve ameldir.” buyururlar. Zünnûn-i Mısrî (k.s.) ve Bahaeddin-i Nakşiben (k.s.) hazerâtı ve pekçok büyük veli şu sözü söylemiştir: “Şerîatsiz tarîkat zındıklıktır.”
Ehl -i Sünnet ve’l -Cemaat’ten asla ayrı düşünülemeyecek olan gerçek tasavvuf; Bâtınîlik, Hurûfîlik gibi sapık cereyanlardan uzaktır. Ehl -i Sünnet çizgisinin muhafazasında ve yayılmasında son derece büyük katkıları bulunan gerçek tasavvuf ehli; Müslümanların kalbî ve ruhî hayatının inkişafında, ahlâkın güzelleştirilmesinde ve erdemli fertlerin yetişmesinde sahâbe döneminden itibaren izlenen yolu izlemiş ve tamamen onlara uymuştur. Gerek i’tikadî gerekse amelî sahada gerçek tasavvuf büyüklerinin eserleri ve görüşleri ortadadır
(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)