Said Nursi Kürtleri II. Abdülhamid Aleyhine Ayaklanmaya Davet Ediyor
Said Nursi, Kürleri halifeye karşı isyana teşvik ediyor ve bunu da Tarihçe-i Hayat kitabından öğreniyoruz.
“Geçen sene bidayet-i hürriyette elli-altmış telgraf aşair-i Ekrad (Kürtler)’sa sadaret vasıtasıyla çektim. Meali şu idi: Meşrutiyet ve Kanunu-u Esasi işittiğiniz, emr-i adalet ve meşveret-i Şer’iyye’den ibarettir. Hüsn-ü telakki ediniz. Muhafazasına çalışınız. Zira: Saadetimiz meşrutiyettedir. Ve devr-i istibdaddan en ziyade biz zarardideyiz.
(…) istibdadın Şeriat’la bir münasebeti olmadığını beyan ettim.
(…) Üçüncü cinayet: İstanbul’da yirmibine yakın Kürdler, hammal ve gafil ve safdil olduklarından müstebidlerin onları iğfal ile Kürd kavmini lekedar etmelerinden korktum. Kürdlerin umumi yerlerini ve kahvelerini gezdim. Geçen sene anlayacakları bir tarikle meşrutiyeti onlara telkin ettim. Şu mealde:
İstibdad, zulüm ve tahakkümdür. Meşrutiyet, adalet ve Şeriattır. Padişah, ne vakit Peygamberimizin (a.s.) emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa zulüm edenler, padişah da olsa hayduttur.” (Tarihçe-i Hayat, s. 73-74)
Gördüğünüz gibi, Said Nursi Kürdleri halifeye karşı isyana teşvik etmiş ve burada II. Abdülhamid Hana hem müstebid hem haydut demiş ve Meşrutiyet’in İslam olduğunu söylemiştir. Daha tuhafı bu beyanatın devamında Kürtlere ‘kardeş kavim’ olarak Ermenileri gösteriyor.
İkinci Abdülhamid Han’a isyan ettiği yetmiyormuş gibi bir de milletin yarısını bu uğurda feda etmeye hazır olduğunu söylüyor: “Faraza, şu devletin yarı milleti, pahasında verilse idi gene erzân ve zulmetle beraber yansa idi gene ucuz!” (İctimai Reçeteler II, Münazarat, s. 20)