Papa’nın sözlerinin fetvası bizden mi?
Papanın, hem İslama olan kini hem de cibilliyeti icabı söylediği İslam dini aleyhindeki sözleri, biz müslümanları derinden üzdü. Bu üzüntünün tesiriyle, İslam âleminden sert tepkiler yükseldiği gibi, Türkiye’den de, sert-yumuşak tepkiler geldi. Ancak, bu konuda yumuşaklığa yer olmaması lâzımdı. Çünkü, ne o sözlerin sahibi olan Papa yumuşaklıktan anlayacak biridir, ne de sarfettiği sözler yumuşaklıkla geçiştirilebilecek sözlerdir. İslamı, ağzını doldura doldura aşağılayan kimseye verilecek cevabın, en ileri sertlikte olması icap eder.
ANAP genel başkanı Sayın Erkan Mumcu’nun, “Terbiyesizliğin dik âlâsı” diyerek verdiği karşılık ile DİB Sayın Ali Bardakoğlu’nun “Küstahlık” demesi, kelimeyi “mâ vuzıha lehine” yerleştirmenin güzel bir resmiydi.
Fakat, esas verilmesi gereken cevabın, Türkiye’yi idare mevkiinde olan iktidar cenahından verilmesi beklenirdi.
Verildi mi? Bana göre hayır! Sayın Başbakan’ın sözleri de, Dışişleri, Milli Eğitim ve Devlet Bakanı’nın verdikleri cevaplar da, yumuşak sözlerdi. Ortada, İslama/ Kur’an’a iftira ve hakaret söz konusudur; bunda yumuşaklığa yer yok.
Fakat, sayın bakanların geçmişte söylediklerini hatırlayınca, şimdi niçin sert konuşamadıkları anlaşılıyor.
Meselâ, Papa’ya sert cevap veremeyenlerden biri de, Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın idi ve sert olmak şöyle dursun, yumuşak da olsa bir cevap ver(e)medi. Sadece, biz Müslümanlar için bir tahlil yaptı.
Niçin mi böyle davrandı? Çünkü, kendisi Müslüman olmayan birisinin İslamı tenkit etmesinin normal olduğunu söylemişti. E peki… insan normaldir dediği şeye nasıl itiraz edecek ki!!!
Neyse, sözü fazla uzatmadan sadede gelelim. Bakın Bakan Mehmet Aydın Bey ne diyor:
“Saldırmamak, saygısızlık etmemek şartıyla gayri müslimin, bir zimmînin, İslamiyeti eleştirme hakkı vardır…” Sayın Bakan devam ediyor: “…saygısızlık etmeyecek ama ilmî bakımdan İslam dinini tenkit edebilir, eleştirebilir.”
Şimdi ne diyebilirsiniz ki! Papa, “Siz dininizin eleştirilebileciğini söylüyorsunuz. Ben de İslamı sadece eleştirdim. Hatta bunu kendiliğimden de yapmıyorum. Başka yerden alıntı yapıyorum” Derse ne diyeceksiniz?
Belki, “Ama sizin sözleriniz eleştiri sınırlarını aşıyor.” diyeceğiz. Papa da, “Hayır! Sözlerimde saldırı ve saygısızlık yok, sadece tenkit var” derse, “Saldırı vardı, yoktu” diye münakaşaya mı gireceğiz?..
Ben esas şunu sormak isitiyorum: “İslamı tenkit edebilirsiniz” sözüne niye ihtiyaç duyuyoruz?
Papa’yı geçelim. Yarın gayri müslimler, İslamı tenkide başladığında karşı çıktığımız zaman, “Biz, ne İslama saldırıyoruz ne de saygısızlık yapıyoruz. Sadece eleştiriyoruz? Buna da sizin Diyanet İşleri Başkanlığınızın başında olan bakanınız izin veriyor. Niye gocunuyorsunuz” derlerse, “Haa, öyleyse devam edin” mi diyeceğiz?
Değerli okuyucular, Sayın Bakan nedense kendi sözlerini sonra sahiplenmiyor. Yukarıdaki sözlerin kendisine ait olmadığını iddia edeceğinden de korkuyorum. Şunun için böyle söylüyorum. Bakan Bey bir sempozyumda, “Ben Avrupa’ya gittiğimde, kiliseye çok giderim, büyük zevk duyuyorum” demişti. Ben de bunu yazmıştım. Daha sonra, Topkapı Eresin Otel’de karşılaştığımızda, böyle bir sözü olmadığı üzerinde israr etti. Ben de konuşmalarını banta aldığımı ve isterse o bantı kendisine gönderebileceğimi söyledim. Ben böyle deyince, Sayın Bakan’ın tavrı birden değişti. İtirazından vaz geçti ve, “Ali bey, benim böyle şeylerde israrım olmaz” deyip sustu.
Onun için diyorum ki, “Bu sözler bana ait değil” diyebilir. Ne var ki, demiş olsa da yukarıdaki sözlerin Bakan Bey’e ait olduğunun umuma açık belgesi var. Diyanet İşleri Bakanlığı tarafından basılan ilmî eserlerin 93.sü, “2. Din Şûrâsı Tebliğ ve Müzakereleri” isimli iki ciltlik eserdir. Sayın Bakan’ın, “Saldırmamak, saygısızlık etmemek şartıyla gayri müslimin, bir zimmînin, İslamiyeti eleştirme hakkı vardır…”sözü, bu kitabın ikinci cildinin 321. sahifesinde yer alıyor. “Ben Avrupa’ya gittiğimde, kiliseye çok giderim, büyük zevk duyuyorum” dediği de, aynı eserin 375. sahifesinde. Yani, bahsettiğim belge kendi emrindeki D.İ. Başkanlığı’nın bastığı bu eserdir.
Papa, İslam aleyhindeki malum sözleri sarfedince, zihinler Dinlerarası Diyalog faaliyetlerine yöneldi. Diyalogcular, “Senelerdir yürüttüğünüz Diyalog faaliyetlerinizin meyvesini görün işte” şeklinde tenkit edildiler.
Aynı diyalogcular, her Diyalog toplantısında oturum başkanı yaptıkları Bakan Mehmet Bey’in, “Ben Avrupa’ya gittiğimde, kiliseye çok giderim, büyük zevk duyuyorum” sözlerini gayet normal görüyor ve kırk dereden su getirerek te’vil etmeye çalışıyorlar. Ama işin gülünç olan tarafı şu: Onlar te’vile çalışsalar da, Bakan Bey’in kendisi o sözün doğru olduğunu söyleyemiyor. Pardon, o fikrinden vaz geçtiğini değil, sıkıntısı olduğunu söylemek istiyorum..
DYP milletvekilliğinden beri, “Van’ın Akdamar Adasındaki Ermeni kilisesini tamir ettirelim” şeklindeki israrı ancak kendi iktidarları zamanında gerçekleşen Sayın Bakan Hüseyin Çelik ile de hasbihalimiz vardı ama…