Mustafa İslamoğlu

Mustafa İslamoğlu Ve İslam Âlimlerine İftiraları

Günümüzde maalesef İslâm âlimlerini itibarsızlaştırma siyasetinin ürünü olan söylemlerle karşılaşıyoruz.

Meselâ: ‘Hadîsçilerin hep söz söyleyen, sürekli konuşan peygamber anlayışı… Fıkıhçıların Hz. Peygamber’in her söz ve davranışına bir hukuk definesi gibi baktıkları kodlamalı ve formel (biçimsel) peygamber anlayışı. Mistisizmin (tasavvuf) Peygamberi adeta buharlaştırıp bir ‘enerji bedene’ dönüştüren, ‘Nur-u Muhammedî’ felsefesine dayalı irfânî peygamber anlayışı.’ (M. İslamoğlu, Üç M…,s. 12) ifadeleri ile hadîs, fıkıh âlimlerine ve mutasavvıflara eleştiri yöneltilmektedir.

Bu eleştirilere verilecek cevap nedir?

“Hadîsçilerin hep söz söyleyen ve sürekli konuşan peygamber anlayışı”

Böyle bir anlayış; İslâmî ilim sisteminde mevcud değildir; tamamiyle bize yabancı, olsa olsa müsteşriklerin ithamından ibarettir. Hayatının her ânıyla ve mübarek ağızlarından çıkan her kelime ile “En Güzel Örnek” olan Nebî (s.a.v.)’den gelen haberleri belli ilmî metodlar çerçevesinde sıhhat dereceleri ile beraber nakleden hadîs âlimlerinin, muhaddislerin bütün himmetleri Resûlullâh (s.a.v.)’den gelen söz ve filleri, olduğu gibi ümmete tebliğ etmeye çalışmaktır. O’nun söylemediğini söyletmeye çalışmak değildir.Mevzu’ (uydurma) hadîsler de muhakkik (gerçeği derinlemesine araştıran) âlimlerin titiz çalışmalarıyla tespit edilerek mevzu’at kitaplarına ayrılmıştır.297

“Fıkıhçıların Hz. Peygamber (s.a.v.)’in her söz ve davranışına bir hukuk definesi gibi baktıkları kodlamalı ve formel (biçimsel) peygamber anlayışı”

Fıkıhçılar; kendi ilim dallarını ilgilendirdiğinden tabii ki Kur’ân ve sünneti, fıkhî açıdan inceleyeceklerdir. Bununla birlikte başta dört mezheb imamları olmak üzere bu imamların yolunda giden âlimlerin çoğu, diğer İslâmî ilimlerde de derinleşmişlerdir. İmâm-ı A’zâm (r.a.), Zehebî ve diğer târihçilerin bildirdiğine göre Hadîs Hafızı’dır. (Hadîs hâfızı, yüz bin hadîsi ravileri ile birlikte ezbere bilen kişidir.) Hanbeli Mezhebinin İmâmı Ahmed b. Hanbel (r.h)’in, bir milyon hadîs bildiği rivâyet edilir. Muvatta sâhibi İmâm-ı Mâlik’in ve İmâm Şâfiî hazretlerinin de hadîs ilmindeki yerleri ehline mâlumdur. İkinci İmâm-ı Âzam, diye bilinen, insanların ve cinlerin müftüsü lakabının sahibi Ebû Suud Efendi; aynı zamanda eşsiz bir tefsir bırakmış müfessirdir. Hanefî fakihlerinin en büyüklerinden İbn-i Kemal’in kitap telifinin bulunmadığı fen, sosyal ve dînî ilim dalı yok gibidir. Örnekler çoğaltılabilir.

“Mistisizm (tasavvuf)in, Peygamberi âdeta buharlaştırıp bir “enerji bedene” dönüştüren ve “Nûr-u Muhammedî” felsefesine dayalı irfâni peygamber anlayışı”

Mutasavvıflar, şerîatın zâhirine sarılarak Resûlullâh (s.a.v.)’in söz ve davranışlarını örnek alıp ibadet taatte çok titiz davranmayı kendilerine düstur edinmişler; -hâşâ- buharlaştırmak bir tarafa, Nebî (s.a.v.)’in sünnetini, hayatlarının her alanına taşımışlar, ilim ve ameli bir arada götürmüşlerdir. Tasavvuf ehli, sonradan türetilen bu kavramlardan çok uzaktır. Büyük mutasavvıfların hayatları ortadadır.

Burada zikredilen ithamlar; ilmî dayanağı olmayan, aslında cevap vermeye değmeyecek sığ değerlendirmelerdir. Söyleyenin, peygamberlik müessesini ve ehl-i sünnet âlimlerini iterek kendisine yer açma çabasıdır. Ne var ki Resûlullâh (s.a.v.)’den fışkıran ilimleri bize ulaştıran âlimlerimiz hakkında zihinlerde herhangi bir tereddüt kalmaması için kısaca cevap vermeyi uygun gördük.

Dipnotlar
297 Suyûti’nin, Ali el Kâri’nin, İbn Cevzi’nin mevzu’at kitapları örnek olarak verilebilir. Ayrıca bkz. Keşful Hafâ

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu