Muhammed Abduh’un Gerçek Yüzü Manzumesi Yusuf en Nebhani
Efgânî’nin Talebesi Şeyh Muhammed Abduh Hakkında
Bu kişi Şeytan’a itaat ve bid’atçiliği te’yid hususunda hocasını da geçmiştir.
Bu taifeye göre ‘birinci’ odur; bid’atlerinin mercii de yine bu kişidir.
Onların, aslı Kıpt oğullarından olan kötü şeyhleri vardır
Çirkin görünüşüyle kimlerden olduğu zâten yüzünden okunur
Hevâsı, kalbinin efendisi olmuş; o, hevasının kölesidir
Şeytan da onun kafasını mesken edinmiştir
Ebû Mürre14 onu Mısır’a müftü yapmış
Böylece Müslümanların hayâtını acı bir hâle dönüştürmüştür
Bu asrın Ebu Cehl’i Mısır’a müftü olmuş
Ve câhiliye devrini Mısır’da canlandırmıştır
Nemrûd gibidir; lâkin ateşinin selâmeti yoktur
Denizinde Firavn boğulmuştur
Onun sayesinde Şeytan dinde maksadına ulaşmıştır
Hak, yüzünü asmış; bâtıl yalanlar savurmuştur
Hak olsun bâtıl olsun, fetvaya karşı cür’etkârdır
Hevâsı ve cehâletiyle istediğini icra etmiştir
Fıkıh ilminde meclisten içeri alınmaz
Kalktığında meclistekiler peşinden koşsa da
Dînimize ve ilimlerimize karşı câhil olmasına rağmen
Kendisini imamlarımızdan daha kıymetli görür
Câhillerin delilik türleri çoktur
En kötüsü de, maymunun kendisini ay parçası zannetmesidir
Cemâleddîn’den en çirkin bilgileri aktardı
Fakat kötülük olarak onu geride bıraktı
Ondan, felsefe ilminden bir damla aktardı
Ve bu damla sebebiyle, za’fiyetinden körkütük sarhoş oldu
İctihâd iddiasıyla kıyametler kopardı
Her türlü necaseti sapıklık olarak kusuyordu
Gelmiş geçmiş her mezhebden ilim ehlini
Başkasına tâbi oldular diye sapıklıkla suçladı
Onun, ot geveleyen öküz gibi bir dili vardır
Fakat o, cahillikte öküzü de geçmiştir
Ondan önce ne aslanla yarışan bir öküz,
Ne de kartalla kapışan bir çaylak görülmüştü
Hafif meşrepliğinden dolayı dünyayla yanıp tutuştu
Ve onu dîni hâline getirdi
Dünya sağdaysa o da sağdadır
Yok, eğer soldaysa, koşup ona soldan sıçrar
Bir yandan kendisine ‘imâm’ denilirken
Öbür yandan ehl-i küfrün yaptıklarına tâbi olur
Müslümanların en hayırlılarını kötüler
Küfre ihtiyaç duyduğundaysa onu güzel görür
Sırf ‘Şeyh özgür düşüncelidir’ densin de,
Onlar katında büyük bir mertebeye ulaşsın diye
Dîne verdiği zararlara herkes şâhid
Kör kimseler onda bir hayır var zannetse bile
Zira İslâm’a olan menfaati kastı olmaksızın gerçekleşmiştir
Ama kaç kere kasıtlı olarak dîne şerri sokmuştur
Küçük faydaları olsa da günâhın büyüğüne dadanmış
Kötülüklerin anasını kucaklamış habîs biridir o
Zararları dağlar kadardır
Dîne olan faydalan ise ancak zerre kadardır
Asrındaki sapıklık şeytanlarının en yücesidir
Mısır’daki sapkınlar arasında zararı en büyük olandır
Kötü karakteri kemâle ermiş olsa da
İnancındaki kötülüğe nispetle bu çok küçük sayılır
Yüzünün karanlığı içinde gizli olan sırrı gösterir
Kişinin kalbindeki sırlar, onun yüzünden okunur
Sürgün yıllarında Şam beldelerine gelmişti
Orada da sapıklıklarından biraz yaymıştı
Öyle bir yumurta yumurtladı ki İblis onu korudu
Sonra civcivleri onun izini takip ettiler
Sonra Mısır’a döndü ve bir mezheb icâd etti
Ve o bölgeyi de pisliğiyle kirletti
Çalışmalarıyla oranın düşmanlarını destekledi
Ve câhil kişilere onlarda bir hayır olduğunu zannettirdi
Onların yaptığı kötü şeylerin güzel olduğunu savundu
Ne zaman kötü bir şey yapsalar, bir mazeret aramaya başlardı
Memleketine yaptığı ihanet,
Ve düşmanlarına yaptığı iyilik miktarınca onlar katında değeri arttı
Onlardan elde edip faydalandığı dünyalıkla yetinmeyip
Âhiretlerinde de onlara ortak oldu
Müslümanlar arasında Hıristiyanlar gibi Protestanlık icâd edip
Onlar gibi bir fırka oluverdiler
Onları bu mezheb üzerinden sapıkça bir düşünceye sürükledi
Bu düşünce tam olarak küfür olmasa da küfre yakındır
O kâfirlerin makamları sayesinde insanlar arasında bir mevki elde etti
Ve o mevki’i kullanarak istediğine fayda, istediğine de zarar verdi
Her mezhebden ilim ehlini
Etrafa alev saçan fesat ateşine attı
Ya korkusundan ya sevgisinden
Halktan bir grup câhil kendisine koşmuş, o da onları hüsrana uğratmıştır
Onlara Ezher’de öyle bir ders vermiştir ki bunların hükmü,
Ebu’z-Zehrâ’nın15 dînine aykırıdır
Nurunun azametine rağmen Kur’ân’da yolunu şaşırmıştır
Tıpkı ayın aydınlattığı bir gecede, gece körünün yolunu kaybetmesi gibi
Onun kendi düşüncesiyle yaptığı tefsirinde
Ya fâsıklık görülür, yahut da küfür
Tüm insanları dînî kitaplardan sakındırmıştır
Hâlbuki onun tefsiri reddedilmeye ve yüz çevrilmeye daha lâyıktır
Bunlar, iblislerin kendisine fısıldadığı vesveselerdir
Sapıklar kınandıklarında, bu vesveselerde bir mazeret bulurlar
Akidesinin çirkinliği tıpkı yüzünün çirkinliği gibidir
Bu, dinimizin parlak aynasında görülebilir
Onun sözleri uçsuz bucaksız bir sahradaki serap gibidir
Görüntüsüyle sadece saf, câhil kimseyi aldatabilir
Onun yaldızlanmış güzel sözleri vardır
Yalnızca iyiyi ve kötüyü ayırt edemeyen kişiyi kandırabilir
Sayesinde iyi şeyler de olmuştur, olacağı en kötü yerde
Tıpkı, gübre içinde yeşil bitkinin yetişmesi gibi
Sapık kimseler için bir fazilet görür
Bid’at sahibi birini gördüğünde kalkar, iltifat eder
Teymiyyeli o genç için büyük bir menkıbe görür
Dîne soktuğu bid’atler ve yaptığı hatâlar nedeniyle
Fakat o İbni Teymiyye’ye ne zühdü hususunda
Ne de güzel sözleri ve diğer hayırlı amellerinde tâbi olmuştur
Ve Vehhâbî’yi de över
Fikir olarak sapıttığı ve ortaya attığı çirkin mes’elelerde
O öyle şeyler yapar ki
Onlara16 o şeyleri arz etsen, mezheblerince küfür sayarlar
Hıristiyan rahiplerle çok sıkı-fıkıdır
Ve bu sır perdesi aralansa bile, bunda bir sakınca görmez
Onlar ne yerse o da yer onlarla onu
Kırmızı veya sarı, dilerse içer onu
Sarhoş edici maddelerin hepsi helâlmiş
Çünkü onların isimleri şaraba benzemezmiş
Boğulmuş hayvanı yer ve fetva verir helâl diye17
insanlar bu adam günah işledi demesinler diye
Şapka giymeyi ve faizi helâl görmesi sebebiyle
Bazı ehl-i ilim onu nispet etti küfre
Kaç defa Paris’e ve Londra’ya gitti
Ama bir gün olsun Mekke ve Medine’yi ziyaret etmedi
Eğer bir gün riya ile namaz kılarsa
Bir vakit kılıp bir ay terk ettiği görülür
İmâm Hanbel gibi nice imâm vardır
Farz namazlardan birini terk edeni kâfir sayar
Fâsık olduğuna hükmetti Şafiî ve Mâlik
Farz olduğu için, ceza olarak katlini vacib gördüler
Aynen ikisi gibi Nu’mân da dedi, fâsık olur
Katledilmez ama ömür boyu haps olunur
O yaşamıştır ya ömür boyu hapsi gerekli olarak
Veya insanlar içinde kanı heder olarak
Kuduz köpek gibidir, diyen doğru söyler
Ancak o dinde açmıştır bir çok yara bere
Bir gün Lübnan’da onunla beraberdim
Kuşluk vaktinden gün batımına yakın
Ben, öğlenin sonra da ikindinin farzını kıldım
Onun yanında, o ise ne öğleni ne de ikindiyi kıldı
Halbuki sağlıklıydı, hiçbir özrü yok idi
Evet! Dîninin zayıf olması onun özrü idi18
Tüm bunlara rağmen o asrının üstadıdır
Bu ne biçim bir üstâd ve ne biçim asırdır
Güneş batmadan önce şeyhiyle bir araya geldim
Mısır’da bulunduğum günlerde, yatsıya yakın
Ama akşam namazını kıldığını görmedim
Ben de bu kötü şeyhle ömür boyu ilişkiyi kestim
Şüphesiz ölümleri anında büyük bir ibret vardı
Bu ibretle Settar olan Allah onların perdesini kaldırdı
Allah her ikisinin de diline bir hastalık verdi
Böylece dillerinin her parçasında ölüm acısını tattılar
İşte bu âfetler babası, o diliyle kaç velîyi incitti
Ve din hakkında kaç kez kötü söz etti
Üstadı gibi dinde kötülüklere sahiptir
Denize katsan onu, denizi ifsâd edersin
Şeyhine kuvvet ve dalâlet katmıştır
Zındıklıkta şeyhinin birine on eklemiştir
Nice talebesi vardır ki, her biri
Aynı şeyh gibidir, sadece farklıdır tipleri
Her türlü ayıbını iyilik addettiler
Ve bu şerleri ona hayır gördüler
Onun sebebiyle başlarına Sâmirî gibi belâ geldi
Fakat bunlar buzağı yerine taptılar öküze
Hasan b. Üstuvânî rivayet etmiştir
Ki o, Şam’daki en parlak hidâyet yıldızlarından biridir
Dedi ki: Abduh öldükten sonra
Rüyasında gözünü sönük ve şaşı görmüş
Bunu, şöyle te’vil ettim: Şeyh asrının Deccal’ıdır
Kabirde olsa dahi o her zaman Deccal’dır
O öldü ama deccallar kitaplarını yaşattı
Tüm talebelerine bir miras bıraktı
Mirasta payları birbirinden farklıdır
Kiminin hissesi küçük kimininse büyüktür
Ama birbirlerine denktirler deccallıkta
Kimse kimseye üstünlük taslayamaz bu konuda
Onların hepsi, şeyhleri ve onun da şeyhi
Bilinir şaşı Deccal’a olan nispetleri
Eğer Üsâme’ye dediği sözü olmasaydı Mustafâ’nın
“Sen onun göğsünü mü yardın?”19
Bazılarının Müslüman olduğu davası, olmazdı sahih bende
Bazılarından da küfrü uzak görmezdim her halde
Ben, harflerden “kef”, “fe” yazmıştım ve “re”
Onların alnına, bilinsinler diye
Deccal hakkında geldiği gibi; adı yazılıdır anlında
Onu okuması olan da okur olmayan da
Doğrusu birçok ma’nâda ona benzediler
Deccallık, zındıklık ve diğer bid’atlerde
Bir farkla ki, bunların körlüğü kalplerinde
Deccal’ın şaşılığı ise gözündedir
Deccal ordusunun öncüleridir, ondan önce geldiler
Onun askerleridirler, gelip bu işi yaydılar
İçlerinden Abduh onu savunarak öne çıktı
Azdırdığını azdırdı, kandırdığını kandırdı
Yazıklar olsun ona ve ona tâbi olanlara
Müjdeler olsun ona düşmanlık yapana