Kadınların Çalışması Caiz mi? İslam’a göre Kadınlar Hangi Şartlarda Çalışabilir?
Dinimizde bayanların çalışmasını yasaklayan bir hüküm yoktur. Dini kurallara bağlı kalmak şartıyla kadının çalışmasının önünde dinen bir engel bulunmamaktadır.
Ayrıca şunu da belirtelim ki, “bir kadının çalışması ancak zorunlu olduğu zaman, ihtiyaç varsa caiz olur” denemez. Bir ihtiyaç olmadığı halde, helal yollardan ve helal ortamda olduğu sürece kadın zengin olmak, para kazanmak için de çalışabilir.
Ancak şu bilinmelidir ki, kadınlar çalışmak zorunda değildir ve bunun için de yaratılmamışlardır. Kadının vazifesi çocuklarına annelik, kocasına da hanımlık yapmaktır.
Dinimiz evin geçimini sağlama vazifesini erkeğe yüklemiştir. Bir kadın zengin olsa dahi, kocası yine de kadının nafakasını temin etmekle yükümlüdür. Bir erkek “Ya hanım, bugün de senin paranı yiyelim, çalışmayayım” diyemez.
Fakat şartlar gereği kadın çalışmak zorunda kalabilir. Mesela aile geçiminin sıkıntıda olması nedeniyle kadının çalışması gerekebilir.
Bir kadının çalışabilmesi için bir takım şartlar vardır: Bunlardan birincisi tesettürdür. Allah Teala’nın kesin emri olan tesettüre kadın her ne şartta olursa olsun, riayet etmek zorundadır. Müslüman bir kadın, dünyaları verseler saçının bir telinin görünmesine müsaade etmeyecek olgunluktaki bir kadındır.
İkinci şart, halvet dediğimiz kadının mahremi olmayan bir erkekle baş başa kalmamasıdır. Buna göre kadın çalıştığı ortamda bir erkekle yalnız başına kalamaz.
Üçüncü şart kadının mahremi olmayan erkeklerle laubali bir ilişki içine girmemesidir. Kadın vakarını ve ciddiyetini daima korumalıdır. Bu, iffetin muhafazası için hayati bir şarttır.
Dördüncü şart, kocanın rızasıdır. Bir kadının, kocasının islama aykırı olmayan isteklerine uyması dinimizin emirlerindendir. Kocası çalışmasına izin vermiyorsa, kadın çalışamaz. Bu durumda kadın, kocasının getirdiği rızık ile yetinmek zorundadır.
Bunlar kadının çalışmasının helal olması için bulunması gereken şartlardır. Bir de meselenin gözden kaçırılmaması gereken diğer yönleri vardır:
Kadının çalışması için gereken şartlar bazen kadının elinde de olamayabiliyor. Mesela kadın tüm vakar ve ciddiyetini muhafaza etse de, erkek bu davranışı göstermeyebiliyor. Çalışma hayatında kadının ne türlü istismar edildiği inkâr edilemez bir gerçektir. Bu nedenle kadının evi, en iyi tahassüngahdır, en sağlam sığınaktır.
Çalışan kadın, asıl vazifesi olmayan evin nafakasını temin etme işini yerine getirirken, öte yandan asıl vazifelerini aksatıyor. Şurası bir gerçek ki, çocukların eğitiminde en etkin kimse annedir. Buradaki bir boşluk, çocuğun geleceğini olumsuz etkileyecektir. Çalışan kadının çocuklarına ve eşine yeterince vakit ayırabilmesi mümkün müdür? Cep doyarken, çocukların sevgi ve ilgi açlığı nasıl doyacaktır?
Eşler çok iyi düşünmelidir. Hırsımıza yenilmeyelim. Asıl vazifelerimizi unutmayalım. Anne babanın çocuğuna karşı üç vazifesi vardır: Güzel isim koymak; dini, ahlaki eğitim vererek güzel bir terbiye ile yetiştirmek; evlendirmek… Çalışan bir kadın bu ikinci görevi hakkıyla yerine getirebilir mi? Erkek, bir şekilde çalışmakta ve evine ekmek getirmek zorundadır. O halde gayemiz beş kazanmak yerine on kazanmak, soğan yerine et yemek olmamalı, vazifelerimizi hakkıyla yerine getirmek olmalıdır. Unutmayalım ki sadece bir çocuk yetiştirmiyoruz. Yetiştirdiğimiz çocuğun nesli ne olacak?
Bugün acaba kadınlar gerçekten bir ihtiyaç nedeniyle mi çalışıyorlar? Evet, elbette ihtiyaç ve geçim sıkıntısı nedeniyle çalışmak zorunda kalan bayanlarımız var. Ama ne yazık ki bugün kadınların büyük bir çoğunluğu, ihtiyaçtan değil, daha rahat bir yaşam ve lüks için çalışmayı tercih etmektedirler. Dikkat edin, daha mutlu yaşamak için demiyorum, daha zengin yaşamak için diyorum.
Modern hayatın ve tüketim toplumunun bir zorlaması olarak bu sorun ortaya çıkıyor. Kadın çalışmalı ki, kocasına bağımlı olmasın, güçlü olsun, kocasına diş geçirebilsin. Sen de çalış ki, almak istediklerini daha rahat al, harcamalarını düşünmeden yap.
Tüm bunlar, tüm bu fısıltılar acaba aile mutluluğuna mı hizmet ediyor, yoksa aile huzursuzluklarına mı? Parasal anlamda güçlenen kadın, kocasına karşı itaatkârsız oluyor. Sen de çalışıyorsun, ben de çalışıyorum düşüncesi kadını eşine karşı isyankârlığa sevk ediyor. Kanaatkâr olmalıyız. Aile huzuru parayla değil, sevgi, saygı ve herkesin kendi görevini yerine getirmesiyle sağlanabilir.
Dinimiz ne erkeğe ne de kadına sahip olduğu ekonomik güçle değer vermiyor. Kim, dini en güzel yaşıyorsa, en değerli olan da odur. Bu nedenle kadının parasal gücünün olması değerinin de olması demek değildir. Bu, modern hayatın yozlaşma hedefi için kullandığı bir fısıltıdır.
Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin hadis-i şerifini hatırlayalım: Ebu Hureyre (R.A.)dan rivayete göre Kainatın Efendisi buyurdular ki:
“Kadınla dört şey için evlenilir: Malı için, soyu için, güzelliği ve dini için. Sen dindar olanını seç ki; elin bol olsun, yani evinde ve yaşantında bereket ve huzur bulasın.”1
Demek ki huzur, paralı kadın da değil, dindar ve ahlaklı kadındadır. Çünkü dindarlık namaz, oruç gibi ibadetlerin yanı sıra tüm vazifeleri eda etmeyi gerektirir. Kadın görevini yerine getirir, erkek görevini yerine getirir.
Ve şu bir gerçek ki çalışan kadının kazandığı ancak kendi masrafını karşılıyor. Yani aslında eve bir şey getirdiği yok. Çalışmanın ona yüklediği yeni masraflar, kadının kazancını sıfır ediyor. Kadın ise yorulduğu ve kaybettikleriyle kalıyor.
Değerlerimizi kaybediyoruz, yozlaşıyoruz. Bereket kavramını unuttuk. Sadece matematiğe inanır olduk. Evli çiftler nasıl hesap yapıyorlar? Bir maaş, bir maaştır, iki maaş, iki maaştır. Hâlbuki tek maaş, iki maaştan daha bereketli olabiliyor. İki maaş bir eve yetmeyebiliyor ama tek maaş evi gül gibi geçindirebiliyor. Çünkü ne kadar dikkat etse de kadın, işyerinde dini kurallara tam riayet edemeyebiliyor. Bu da kazancın bereketini alıp götürüyor. Bir de çift maaş, harcama, borca girme cesareti veriyor. İki maaş var, hadi ev alalım, şunu alalım, taksitle öderiz. Sonuç: Ödenmesi gereken taksitler, sonu gelmeyen borçlar, çocuklar için kreş parası… Hani daha rahat bir yaşam için kadın çalışıyordu?
Çalışmak için bu tür fetvaları emellerimize alet etmeyelim. Herkes kendi durumunu düşünsün. Kazanacağının ve kaybedeceğinin hesabını iyi yapsın. Şu bir gerçek ki, kadının en rahat edeceği, huzuru bulacağı yer, evidir. Dini yaşaması, iffetini muhafaza etmesi evinde kolaydır. İş hayatı, çalışma hayatı tüm zorlukları ile kadını çemberine alır ve görevlerini yapamaz hale getirir. Namaz vaktinde kılınamaz, nafile ibadetler yok olacak kadar azalır. Ne diye Allah’ın yüklemediği bir vazifeyi üzerimize alalım ki? Kadının rahat ve huzurlu olması, evin rahat ve huzurlu olması demektir.
Yorucu bir işte çalışan kadın eve yorgun gelmekte, istese de kocasıyla ve çocuklarıyla yeterince ilgilenememektedir. İşinden dolayı oluşabilecek stres ve sıkıntıyı diğer aile fertlerine de ister istemez hissettirdiğinde aile huzuru bozulmaktadır. Ev işlerini yapmak, yemek pişirmek gibi işleri rahat rahat yapamayan kadın sürekli bir koşuşturmanın içine girmektedir. Kadın zaten hem bedenen hem de ruhen genel olarak erkeklerden zayıftır, bir de hem işini hem evini tam olarak idare etmeye çalışması onu çok yıpratmaktadır. Kadına bu kadar yük yüklemek doğru değildir. Erkekler eşlerini yorgun, bitkin, hayattan bezmiş bir şekilde görmek istemezler. Kadın kocasını kendisinden razı edemiyorsa dünyaları kazansa ne faydası olur.
Bu hususta Abdullah b. Selam (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kadınların en hayırlısı: Bakıldığında temizliği ve güler yüzlülüğüyle seni sevindiren, neşelendiren; bir şey emrettiğinde yerine getiren, itaat eden; sen yokken nefsini ve senin malını koruyan, hoşlanmadığın tutum ve davranışlardan uzak kalan kadındır.”2
Ümmü Seleme (R.A.)dan rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Hangi kadın, kocası kendisinden razı olarak vefat ederse, cennete girer.”3
Kadının çalışmasıyla ilgili olarak erkeğe büyük bir sorumluluk yüklenmektedir. Eşinin iffetinin muhafazasını ve islamı yaşayabilme olanağını, eve fazla para girmesinden daha az önemsemek, erkeğe ahirette altından kalkamayacağı bir yük yüklemektedir. Tüm erkekler bunu düşünüp titremelidir.
Bir de meselenin ekonomik boyutu vardır. Her çalışan kadın, çalışması gereken bir erkeğin yerine çalışıyor demektir. Elbette sadece kadının yapabileceği işlerden bahsetmiyorum. Bugün işsizliğin bu denli yüksek olmasının başlıca sebebi, kadının çalışmasıdır. Maaşsız onca ev varken, bir eve iki maaş girmektedir.
Sonuç olarak, Müslüman bir kadın nefsini ve çevresindekileri değil, Allah ve Resulünü dinlemelidir. Günümüzde çalışan kadının yaşadığı problemler ve karşılaştığı gerçekler ortadadır. Ne yazık ki çalışan kadının kaybettikleri kazandıklarından daha fazla olmaktadır. Bu nedenle, dini kurallara uymak şartıyla kadının çalışmasında dinen engel olmasa dahi kadının çalışmasını yukarıda izahatını yaptığımız çeşitli nedenlerden ötürü tavsiye etmeyiz.
Allah Teala hiçbir kadını çalışma mecburiyetinde bırakmasın.
DEĞERLENDİRME
Gerçekten ihtiyacı için çalışan hanımlara diyecek bir sözümüz olamaz. Onlar zaten mecbur olmasa çalışmayacaktır. Allah’u Teala muhtaç etmesin… Ancak bugün kadınların daha çok: “maddi özgürlüğümü elde edeceğim veya ben esir değilim” gibi çağdışı, nefsanî bahaneler ile her alanda çalıştığını görüyoruz. Özellikle de teşvik ediliyor. Her mağazada, fabrika yönetim merkezinde, çarşıda, pazarda, kasada, tezgâhta kadını görmekteyiz. Özellikle kocasından sigortalı olan bayanların sigortaya ihtiyaç duymaması, ucuz işçiliği, nefsanî yönden de çekici olması önemli bir tercih sebebi.
Bazı Müslümanların ve hatta iyi Müslüman diye bildiğiniz bazı insanların bile ofislerinde “başörtülü” sekreter çalıştırdığına şahit oluyoruz.
Kendini tatmin etmek veya ispatlamak için çalışan binlerce kadın, evindeki yavrularına ekmek götürmek isteyen, yeni ev kurma hayali yapan gençlerin veya onlarca nüfusu geçindirmek zorunda kalan, ne iş olsa yaparım diyen ve kapı kapı iş arayan erkeklerin alanını daraltmış oluyor.
En azından Müslüman iş adamları, müslüman işverenler dikkat ederse, kadınlara yol verip erkekleri tercih ederse ve DEVLET kadınların çalışmasını değil “iyi bir evlat yetiştirmesini” teşvik ederse işsizlik konusunda belki bir nebze rahatlama olacaktır.
dipnot
(1) Buhârî, Nikah:15; Ebu Davûd, Nikah:2
(2) El-Ehadisu’l-Muhtare, 9/456, NO:429
(3) Tirmizî, Radâ 10, (1161).