Kadın… – Kemal Özer
Kadın konusunda yazı yazmak zor ve riskli. Özellikle de modern zamanların en hassas meselesinin başında yer alması hasebiyle azami dikkat gerektirir.
Gerçi şu fani dünyanın dikkat gerektirmeyen hangi konusu var ki…
Kadın İslam toplumunun omurgasıdır. O ne zaman Allah’ın fıtratına yüklediği gâyeye matuf olmuş ise işte o zaman toplum diri ve iri olmuş. Ne zaman da kadın fıtrî gayesinden uzaklaş/tırıl/mışsa başımıza gelmeyen kalmamış.
Bâtıl/batı bunu gayet iyi biliyor. Feminizm denilen ve Müslüman dünyada da hayli müntesibi bulunan bu ideoloji bunun için var.
Feminizm kadınla erkeği yarışa sokar. Kadını kışkırtır, metalaşmasını sağlar, tenini kullanır, onu yaratıcının yüklediği gâyeden uzaklaştırır.
Bir Müslüman, Müslüman olmanın dışında bir ideolojinin mensubu, taraftarı olamaz. Bu yüzden de o sağcı, solcu, liberal, feminist, panteist, ekolojist değil, sadece Müslüman’dır.
Kadın hiçbir zaman erkek, erkekte kadın olamaz. Kadınsız erkek, erkeksiz kadından söz edemeyiz. Onlar birbirlerinin rakibi değil, mütemmim cüz’üdürler. Erkek tohum, kadında topraktır. Toprak yoksa tohumun geleceği olmaz.
Günümüzde bozulan sadece bitki tohumları yahut topraklarımız değil, kadın ve erkek yani insan…
İnsan bozulmuşsa eşya ve dünya da bozulmuştur. Dünyaya düzeltmeye kalkanlar, bilsin ki önce düzeltilmesi gereken insandır insan… Ancak insan bozuksa, kim neyi düzeltecek?
İnsanı düzeltecek olan din, dünyayı yeniden rayına sokacak olan da kadındır. Bir toplumu nasıl bir geleceğin beklediğini görmek istiyorsanız kadınlarına bakmanız yeter.
Modern yani çalışan kadın, asla kendisi için çalışmaz. O’nun (pek azı istisna) geliri mamaya, makyaja, bijuteriye, kuaföre, tekstile, dadıya, ulaşımına, hizmetçiye yetmez ki kendine kalsın. Mecburen kocasının gelirini ihtiyaçları için eklemesi gerekir.
O halde o kadın neden çalışır ki?
Kadın çalışmaz mı? Gerekli ise şartları ve ortamı uygunsa bal gibi çalışır. Buna hiçbir itirazımız olamaz. Ama uygunsa…
Kaldı ki günümüzde en çok çalışan kadın, çalıştığı söylenen kadın değil, köylü kadındır. “Köylü mü kaldı” derseniz sizde haklısınız. Ama ben çocukluğumda bizzat şahit olduğum o köylü kadını anlatayım da çalışmak nasılmış, resmi makamların “işsiz” dediği kadın nasıl “bilabedel” çalışırmış görelim.
“Bilabedel” dediysek kapitalizmin bakışı açısından diyoruz elbet.
O kadın ki şafakla uyanacak, koyun keçi, at, merkebin yemini suyunu verecek. Tavuklarını yemleyecek. Uyanan bebeği, okula gidecekse çoğuyla ilgilenecek. Aile efradına kahvaltı hazırlayacak. Evin temizliğini yapacak. Gideceği bağa bahçeye erzak hazırlayacak. Yola düşüp tarlaya varacak. Güneşin altında saatlerce koşuşturacak, eli beli kopacak.
Kocasıyla eve dönecek. Kocası “yoruldum” deyip uzanacak. O akşam yemeğini hazırlayacak. Yumurtalarını toplayacak. Sütünü sağacak. Yoğurdunu yayığını yapacak. Turşusunu kuracak. Bebeği/çocuğu varsa onlarla ilgilenecek. Bulaşıkları yıkayacak, kocasının çayını kahvesini hazır edecek. Hamur yoğuracak, ekmek yapacak. Çoğunun terbiyesiyle ilgilenecek. Bulaşığı, çamaşırı vs. evin diğer işlerini görecek, kocasını memnun edecek ve rüya görmeye vakit kalmayacak kadar da uyuyacak.
Belki de ömrü hayatında o öpülesi nasırlı ellerine hiç para geçmeyecek. Hiç “yoruldum” demeden geceyken tarlasına gidecek ve belki de orada ekin biçerken doğuracak çocuğunu…
İşte bu kadına “işsiz” diyorlar. İşte artık kimse bu kadın olmak da istemiyor. Ben çocukluk ve gençliğimde bu haline binlerce kez şükreden öyle kadınlar, öyle analar, öyle nineler gördüm ki hiç biri hayatından müşteki değildi.
Ertuğrul Gazi’yi böyle bir ana doğurdu ve ona “Devlet ana” dediler. Bilesiniz ki yiğitlerin anaları hep böyledir. İstemeseler bile feministler de ana olurlar ama böyle yiğitler doğuramazlar.
Şimdi yiğit analar yok mu? Ne münasebet! Genci yaşlısı elbette var. Ama ne kadarlar? İşte onu tam olarak bilmiyorum.
Bildiğim bir şey ki kapitalizm geleceğimizi doğuran anayı elimizden almak için bütün gücünü ortaya koymuş çalışıyor.
Amacı doğurmayan, yorgun, bıkkın, mutsuz “kadın köleler…”
Ayrıca uygulama ve ürünleriyle doğuracak mecal ve verimlilikte bırakmamış zaten.
“Anasına bak kızını al” derlerdi eskiden, şimdi “anasına bak geleceğini gör mü” demek lazım.
Bunları ben yazmadım. Evde bir kara klavye var o yazdı. Taşlayacaksanız, adres bildirin oraya göndereyim, dilediğinizi muameleyi ona yapın. Ben masumum hâkim bey!
“Ana” ellerinden öpüyorum!