İcazet Kavramı: Zâhiri ve bâtınî ilimlerde icâzet kavramını açıklar mısınınız?
İcâzet, zâhirî dîn ilimlerinde veya tasavvuf-tarîkat sahasında olur. Bir kimsenin gerçekten dîn âlimi yahut tarîkat şeyhi olabilmesi için elinde yazılı ve hakikî icâzetname bulunması icap eder.
Tarîkatlarda da bir kimseye şeyhlik yâhud halîfelik ancak icâzetle verilir. Medrese ilimlerinde icâzet ya bütün ilimler ya da sadece bâzı ilimler için verilebildiği gibi birtakım üstadlar tek mevzuda, meselâ sadece hadîs okutabilmek veya muayyen bir kitabı okutabilmek mevzuunda icâzetname vermişlerdir.
Bilindiği gibi İslâmî İlimler ve faaliyetler iki ana bölüme ayrılır. Birincisi: Zâhirî ilimler ki bunlar medreselerde dîn ulemâsı, fakihler, müderrisler tarafından talebe-î ulûma okutulur. İkincisi: Ahlâka, tasavvufa, nefislerin tezkiyesine, şerîatın bâtın tarafına ait ilimler ki bunlar sûfî tarikleri tarafından tekkelerde, zaviyelerde müridlere ve dervişlere şeyhler ve mürşidler tarafından öğretilir. Birinci ilimlerde söz, ikinci ilimlerde hâl (tavır, hareket, yaşayış) esastır. Bir kimsenin gerçekten dîn âlimi yahut tarîkat şeyhi olabilmesi için elinde geçerli ve hakikî icâzetname bulunması icap eder.
İcâzeti; tabiatiyle icâzetli bir âlim verebilir.
Her iki ilim dalı da kaynağını, Resûlullah (s.a.v.) Efendimizden alır.
Ehl-i sünnet Müslümanlığının bozulmadan, saflığı bulandırılmadan, bid’atlerle karıştırılmadan devâm edebilmesi için şer’î ve tasavvufî (zâhirî ve bâtınî) ilimlerin mutlaka icâzetli ulemâ ve meşayih (dîn âlimleri ve şeyhler) tarafından ümmete öğretilmesi gereklidir.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’den bu yana icâzetli âlimler İslâmîyeti iki yolla kendilerinden sonraki nesillere ulaştırmışlardır:
1. Talebe yetiştirerek, kendileri gibi icâzetli âlimler bırakarak
2. Kitap yazarak.
Tarîkat büyükleri de yerlerine geçecek şeyhler, halîfeler yetiştirdikleri gibi, İslâmî eserler de vermişlerdir. Bu sûretle, yâni icâzet silsilesiyle İslâmîyette bir kopukluk, herhangi bir sapma olmaksızın, yegâne hak dîn dünyâya indirildiği zamândan günümüze kadar ilk sâfiyetiyle devâm etmektedir. Bu mukaddes emanetin bekçileri icâzetli ulemâ ve meşayihtir.
(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)