Ehl-i Sünnet Olanların On Alameti
Ve dahi Ehl-i sünnet olanların on alameti vardır:
1. Cemaata müdavemet eder,
2. Fâsık (günahkâr) demeyip imama uyar,{Ehl-i sünnete göre mümin ve imamlık şartlarına sahip fakat günah işleyen kişilerin arkasında namaz kılınır. Günahkârlığını gerekçe göstererek imamın arkasında namaz kılmamak bir fitne unsuru olarak görülmüş ve uygun bulunmamıştır.}
3. Edik üzerine meshi caiz görür,
4. Ashaba ve Resûlüllah’a ar verir söz söylemez,
5. Padişaha kılıç çekmez,
6. Dinde bi -gayr-ı hakkın mücadele etmez,
7. Dinde şek (şüphe) etmez,
8. Hayrı, şerri Allah Teâlâ’dan bilir,
9. Ehl-i kıbleyi tekfir etmez (namaz kılana kâfir demez),
10. Dört ashabı diğer ashap üzerine tercih eder,
İşte ol on alamet bunlardır. Ondan sonra dört ashab’ın içinde Ebu Bekiri’s-Sıddîk cümlesinden uludur ve ondan sonra Hazreti Ömer uludur, ondan sonra Hazreti Osman uludur, ondan sonra Hz. Ali uludur.
Ebu Bekir radıyallâhu anhu iki yıl üç ay ve yirmi gün hilafet etti. Ömeru’l-Faruk radıyallâhu anhu on sene altı ay dört gün hilafet etti. Osman-ı Zi’n-Nureyn radıyallâhu anhu on bir sene on bir ay ve on sekiz gün hilafet etti. Hazreti Ali radıyallâhu anhu dört sene on ay ve bir gün hilafet etti. Ve oğlu Hasan radıyallâhu anhu altı ay hilafet etti. Cümlesi otuz yıldır.
Ve dahi keramet-i evliya (velilerin kerameti) haktır. Cümle velilerin efdali (en faziletlisi) Hazreti Ebu Bekiri’s-Sıddîk’ tir, hilafeti haktır, icma-ı ümmet ile sabittir, Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellemin kayın atasıdır, kızı Aişe anamızı Resûlüllah’a tezvic eylemiştir, hakikat ilminde mahirdir, cümle malım hak yolunda sarf etti, ta kim bir habbe kalmadı, hurma lifinden eğnine setr-i avret edecek kadar şey giydi. Cebrail aleyhi’s-selâm dahi onun giydiği gibi giyip Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve selleme geldi, Resûlüllah onu bu halde görecek saadet ile “Ya karındaşım Cebrail, bu halde ben seni görmedim idi, bu hal ne aceptir” deyü buyurdukta Cebrail aleyhi’s-selâm “Ya Resûlallah, şimdi sen beni bu halde gördün, ne kadar melekler var ise cümlesi bu haldedir. Sebebi oldur ki Allahu azimü’ş-şan hitap etti ki Ebu Bekir kulum cümle emlâkını benim rızam için benim yoluma sarf eyledi, hurma lifinden dona girdi, ey benim meleklerim sizler dahi o dona girin deyü emr eyledi. Cümle melekler bu haldedir” deyü buyurdu. Onun için “sıddîk”denildi.
Onun ardınca efdal-i evliya Hazreti Ömer radıyallâhu anhudur, hilafeti icma-ı ümmet ile sabittir, şeriat ilminde mahirdir. Bir gün Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem hazretlerine bir münafık ile bir Yahudi dava ile geldiler, Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri davalarını hükm etti, hak yahudinin elinde çıktı. Ol münafik razı olmayıp Resûlüllah ol dem onlara “Ey kişi Ömer’e varın, sizin davanızı görsün” deyü buyurdu. Onlar Hazreti Ömer’e geldiler.
Ayıttı (dedi): Ey kişi neye geldiniz? Münafık ayıttı: Bu yahudi ile davam vardır.
Hazreti Ömer buyurdu: Sahib-i şeriat (Peygamber) var iken ben davayı nasıl göreyim?
Münafik ayıttı: Biz Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve selleme vardık, davayı yahudiye hükm eyledi, ben razı olmadım.
Heman Ömer radıyallâhu anhu onlara “Siz eğlenin, ben sizin davanızı fasl edeyim” dedi. İçeriye girdi, satırı eteğinin altına alıp bunların yanına geldi, hemen çektiği gibi ol münafığın kellesini uçurdu, “Resûlüllah’ın hükmüne razı olmayanın hali budur” dedi. Onun için ona Ömeru’l-Faruk denildi ve Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri “Hak ile bâtılı ayırt edici Ömer’dir” dedi.
Onun ardınca efdal-i evliya Hazreti Osman-ı Zi’n-Nûreyn radıyallâhu anhudur, hilafeti haktır, icma-ı ümmet ile sabittir. Resûlüllah ona birbiri ardınca iki kızın(ı) vermiştir, kızı vefat ettikte “Bir dahi olsa verirdim” demiştir. Sonraki kızını verdikte Hazreti Osman’ı gayet medh etmiş idi. Tezvic ettikten sonra kızı buyurdu ki “Ey benim gözüm nuru atam, siz Hazreti Osman’ı gayet medh eylediniz, buyurduğunuz kadar değil” dedikte Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri kızına “Ey benim kızım, Hazreti Osman’dan gökteki melekler haya ederler” buyurdu. Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri ona iki kızın(ı) verdikten ötürü Osman-ı Zi’n-Nûreyn (iki nur sahibi) denildi. Resûlüllah’ın damadıdır, marifet ilminde mahirdir.
Onun ardınca efdal-i evliya Hazreti Ali kerremellâhu vechehu ve radıyallâhu anhudur, hilafeti icma-i ümmet ile sabittir, Resûlüllah’ın damadıdır. Kızı Fatıma anamızı ona tezvic etmiştir, tarikat ilminde mahirdir. Bir gulamı var idi, bir gün gulam murad eyledi ki şu efendimi tecrübe edeyim. Vakta ki Hazreti Ali taşrada idi, gıdamın katına gelip bir hizmet buyurdu. Gulam sükût eyledi. Ondan Hazreti Ali kerremellâhu vechehu gulama “Ya gulam ben sana ne yaptım ve hatırınız neden münkesir oldu (kırıldı) ve benim nemden incindin” dedikte gulam gelip elin öptü “sen bana bir şey yapmadın, ben bugün senin abdinin (kölenim), muradım seni tecrübe etmek idi, hakka (hakikaten) velisin” dedi.