BİRLİKTE RAHMET VARDIR!
Şanlı Peygamber Efendimiz, “el-Cemaatü rahmetün ve’l-furkatü azabün” buyurdular. Yani, “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.” Müslümanlar birliğin nerede olduğunu bir bilebilse ve anlayabilse meselelerini bir çırpıda çözecekler. Oysa İngilizler iki asırdır aramıza öyle nifak tohumları ekti ki kördüğüme çevirdi. Anlamak, idrak etmek ve problemi çözmek mümkün görünmüyor.
Hâlbuki o kadar kolay ve basit ki. Nedir derseniz sadece tarihi doğru okumak ve anlamaktan geçiyor diyeceğim. Almış Han’ı, Abdülkerim Satuk Buğra Han’ı, Gazneli Mahmud’u, Tuğrul ve Çağrı Beyleri, Alparslan’ı, Melikşah’ı Selahaddin Eyyubi’yi, Kılıçarslan’ları, Osman ve Orhan Beyleri, Fatih, Yavuz ve Kanuni’leri gerçek manada anladıkça her şey çözülecektir. İngiliz ve Yahudi oyunları o anda bozulacaktır. Gece gündüz asırlarca dünyaya hükmetmiş bu ecdadımızın adını zikredip de onları hiç anlamamak, galiba son yüzyılın gençlerinin kaderi oldu!
Hem onları sevdiğini söyleyeceksin, hem de onların düşmanlarının peşinden gideceksin! Nasıl bir zihniyet ve ne yaman çelişkidir bu! İşte İngiliz’in başardığı da bu!
İngiliz bu milletin arasına işte bu nifak tohumunu öyle bir ekti ki haydi bakalım yok et edebilirsen!
Hem Sultan Abdülhamid Han diyeceksin, hem de İngilizlerin bir dönem en namlı FETÖ-vari adamları olup onu tahtından alaşağı eden Afgani ve Abduhları seveceksin.
Hem iki sözünden biri Osmanlı olacak, hem de Osmanlının cihadına çapulculuk diyen Seyit Kutub’u baş tacı edeceksin. Peygamber efendimizin neredeyse bütün mucizelerini inkâr eden Hamidullah’tan Peygamber efendimizi öğreneceksin. Bin yıl İslama hizmet eden atalarını üçer beşer dakika konuşmaktan aciz olacaksın. Onların eserlerine bîgane kalacaksın. Hatta aşağı görecek beğenmeyeceksin. Dinini ifsat edenleri ekranlarda ahkam kestireceksin.
1400 senelik birlik harcı!
Son Cuma Namazı’nda dinlediğim vaiz, ağzından köpükler saçarcasına Peygamberin mezhebi mi vardı? diye bağırmaktaydı. Dört mezhebe Caferiliği de katarak “bunların yeri yok bunlar bölücülüktür” diye haykırıyordu. Güya Müslümanları Kudüs’e imdada çağırıyordu. Atalarının bin yıldır takip ettiği şanlı peygamberimizin aydınlık yolunu yok ettiğinin bile farkında değildi zavallı. Peygamberlik nedir, mezhep, müctehid, ictihad ne demektir? diye sorsanız verecek zerrece cevabı ve bilgisi yoktur. Acaba bu zavallılar 1400 senelik birlik harcının ne olduğunu bilmekte midir? Müslümanları nerede birleştirecekler anlamak mümkün değil!
Bugün Yemen’den Makedonya’ya, Çad’dan Endonezya’ya, Doğu Türkistan’dan Anadolu’ya bütün dünyaya dağılmış Ehl-i sünnet Müslümanlara, “Mezhebiniz nedir?” diye sorunuz. Size anında dört mezhepten birinin adını vereceklerdir. Söyler misiniz bunu yıkmakla elinize ne geçecek? Dört mezhebe mensup Ehl-i sünnet Müslümanlar, asırlardır bir arada yaşamış bir ve beraber yürümüş kalpleri ve gönülleri hep ittihat içinde bulunmuştur. Birinin ayağına diken batsa dünyanın öbür ucundaki acısını hissetmiştir. Buyurun asırlardır övgü yarışına girdiğiniz Vehhabi inancına sahip Suudi Arabistan bir günde “Radikal İslam”dan “Ilımlı İslam”a geçiverdi. Bir günde dinini inancını değiştirmek nasıl bir zihniyettir. Bu durum radikal ve ılımlı diye tarif edilen her iki İslam anlayışının İngilizler tarafından enjekte edildiğini göstermiyor mu? Dün Osmanlı’yı yıkmak için İngilizlerle iş birliği yapan Vehhabiler bugün de Trump’ın yeni dünya küresinin üzerine elini koymak suretiyle Ilımlı İslam’ın temsilcisi oluverdiler. Çünkü bunlar İngiliz ve Siyonizmin, adı Müslüman köleleri idiler. Ehl-i sünnete saldırmak ve Ehl-i sünnet akidesini yıkmak için fırsat arayan zavallılar Vehhabilik hakkında kaç kelime ettiler. Ayrıca asırlardır Osmanlı Devleti’ne karşı Batı ile iş birliği içerisinde bulunan Şii-İran dünyası mı savunacaktır Kudüs’ü?
Proje hız kesmeden devam ediyor!
Maalesef İslam dünyası Sultan II. Abdülhamid’den sonra pusulasını kaybetti. Afgani, Abduh gibi masonların açtığı girdapta kayboldu. Bir tek Türkiye ayakta durmaya ve düşmemeye çalışıyor. Anadolu insanının saf ve temiz inancı bizi diri tutuyor. Halbuki millet olarak çoktan bu oyunları görebilmeli ve ona göre gardımızı alabilmeliydik. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde talebelerine “Kudüs ilk kıblemiz değildir ve Miraç hadisesi yoktur” diyen şarlatanlar bu millete ne verecekler ve nerede birlik sağlayacaklardır.
Onlar Siyonizm’in uşaklığını yapadursun İsrail’in kurulma kararı alınışının tam yüzüncü senesi. Bu karardan 50 sene sonra devletlerini ilan ettiler. İkinci elli senenin sonunda ise büyük İsrail projesine start verildi. Artık proje bütün açıklığıyla meydandadır. Arap baharı ile (sözde) diktatörlükler ortadan kaldırılırken Orta Doğu ülkeleri tarumar edildi. Ilımlı İslam idaresi altında Papalığa bağlı bir halifeliğin getirileceği Türkiye’de ise, 15 Temmuz sürecinde kaosun son perdesi yaşanacaktı. Ardından İsrail, parçalanmış harabeye dönmüş Türkiye’nin bu durumundan istifade ile rahatlıkla Suriye ve Irak’ın büyük kısmını yutarak Fırat’a dayanacaktı.
Türk halkının ve tarihinden güç ve ilham alan iki liderinin (Erdoğan ve Bahçeli) sağduyulu ve tavizsiz duruşu sayesinde bu büyük oyun bozuldu. Ancak defedilemedi.
Nitekim son 30 yıldır dünyanın bir numaralı zalim kabadayısı hiç ara vermeden İsrail’e bu kapıları açacak programını devam ettirme kararını verdi. Bu zalim diktatör İslam dünyasına asla toparlanma fırsatını tanımak istememektedir.
Kürtlere referandum, DEAŞ’ı destekleme, YPG’ye yapılan binlerce tır dolusu silah desteği ve nihayet Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan edişi hep bu senaryonun adımlarıdır. Evet Amerika projesinden asla taviz vermeden ilerlemektedir. Amerika Türkiye’yi etkisiz kılmak üzere çevirmektedir. Ülkenin işgal edilmek üzere olduğu şu dönemde Zarrab’la gün geçirenler, geyik muhabbetinde bulunanlar, Türklerin İstanbul üzerine yürümesi sırasında Bizanslı aydınların meleklerin dişiliği veya erkekliği üzerinde tartışma yapmalarına benziyordu. Gerçekten ahmaklık parayla değilmiş!
Fakat asıl olan bu değil. Özellikle İslam adına konuşanların, gençleri etkileyenlerin, akademisyenlerin tavır ve duruşları milletimizin ve ülkemizin geleceği açısından mühimdir. Abduh ve Afgani gibi mezhepsizler ile FETÖ’nün İslam dışı fikirlerini savunmaya çalışan İslamoğlu, Okuyan ve Taslaman’ları bayrak edinerek zafere ulaşamazsınız! Endülüs Emevileri, sekiz asır hüküm sürdüğü İspanya’da; Ehl-i sünnet inancının dışına taşması ve bidatlere bulaşması nedeniyle bir fert kalmadan ortadan kayboldu.
Abduh ve Afgani fikirlerine sahip olanlar da, “devlet-i ebed müddet” denilen Cihan İmparatorluğumuzun mahvını hazırladılar.
Cenab-ı Hakk zaferi ve nusreti doğru yolda olan Müslümanlara vermektedir. Geliniz önce itikadımızı düzeltelim. İnancı sağlam tutalım. Sultan Alparslan’ın şu sözünü bir kez daha hatırlayalım:
“Biz halis Müslümanlarız. Bid’at nedir bilmeyiz. Onun için Cenab-ı Hak biz Türkleri aziz kıldı…”
Ahmet Şimşirgil