Bazı Ehl-i Sünnet Âlimleri Mut’ayı Câiz Mi Görüyor?
Bir önceki yazımızda, Diyanet’in KUR’AN YOLU isimli tefsirinin birinci baskısından şu mahzurlu cümlelerin kaldırıldığını söylemiştik: “… devamlı evlilik kurma imkânından mahrum bulunan, …müminler için, …zarûrete dayalı olarak müt’a nikâhına ruhsat verildiği …anlaşılmaktadır.” (Cild 2, s. 34.)
Peygamberimiz mut’ayı yasaklamış, ashab-ı kiram da her şeyde olduğu gibi bu yasağı da “Baş-göz üstüne” diyerek derhal kabul etmiştir. Bu yasaktan haberi olmayan İbni Abbas (r.a.) Hazretleri gibi bazı ashab, mut’anın câiz olduğunu söylemişlerse de meseleyi öğrendikten sonra görüş değiştirmişlerdir.
Aynen böyle olduğunu ilk baskısında KUR’AN YOLU tefsiri de yazmaktadır. (C. 2, S. 33)
Ashab-ı kiramın zaten bildiği “Peygamberimiz’in müt’a hakkında verdiği yasak hükmünü” Hazreti Ömer haifeliği zamanında resmîleştirmiş, ashabın tamamı -İbni Abbas Hazretleri de dâhil- bunu aynen kabul etmiştir. Zaten olmaz ya, itiraz olduğuna dair hiçbir delil yoktur. Ondan sonraki asırlarda gelen Müslümanlar da bu hükme aynen uymuşlardır.
Hayrettin Karaman’ın şahsî sitesinde de doğru olarak yazdığı gibi, kıyamete kadar değişmeyecek son hüküm şudur:
“Sünnî fıkıh mezhebleri, ‘İTTİFAKLA müt’a nikahının caiz olmadığı, önceki ruhsat ve izinlerin sonradan ebedî olarak kaldırıldığı, neshedildiği hükmünü benimsemişlerdir. Bu mezheblere mensup bulunan bir müftü, müt’a nikahının cevazına, durum ne olursa olsun fetva veremez.”
Evet, 4 ehl-i sünnet mezhebine göre mut’a câiz olmayıp zinâ hükmündedir. Karaman’ın bu cümlelerinde de görüldüğü gibi, sünnî mezheblere göre mut’a câiz olmayıp İTTİFAKLA haramdır.
İttikaf, “çoğunlukla” demek değildir, “Hep birlikte, eksiksiz, söz birliğiyle” demektir. Yani ehl-i sünnet âlimleri eksiksiz bu hükmü kabul etmektedirler.
Hayrettin Karaman’ın şahsî sitesindeki şu cümleler de tam gerçeği aksettiriyor:
“Bu (Sünnî/ehl-i sünnet) mezheblere mensup bulunan bir müftü, müt’a nikahının cevazına, durum ne olursa olsun fetva veremez.”
El-hak doğrudur. Hiçbir âlim, “Durum ne olursa olsun fetva veremez.” Eğer mut’aya cevaz verirse, “Bu durumda senin zina etmen câizdir” demiş olur…
Şimdi sıkı durun. “Sünnî/ehl-i sünnet bir kimse hiç bir durumda mut’anın câiz olduğuna fetvâ veremez” diyen Karaman, aynı cümlenin devamında şöyle diyebiliyor:
“Ancak samimi olarak, ictihad veya taklit yoluyla farklı görüşte olanlara da fâsık diyemez.”
Bu ne şimdi???
Ehl-i sünnet âlimlerinin söz birliğiyle “Mut’a câiz değildir” dediğini söyleyen, “Bir müftü durum ne olursa olsun müt’aya fetva veremez” diyen Karaman, bunun arkasından “Samimi olarak farklı görüşte olanlara da fâsık denilmez” diyebiliyor?
Bunu söyleyen nasıl samimi olur? Eğer samimi ise niçin Ehl-i sünnete uymamıştır?
Karaman, “ictihad ve taklid yoluyla farklı görüşte olursa” diyor.
Diyor, çünkü kendisi sözde müctehid ya…
Acaba, “Ben mut’a hakkında ehl-i sünnete uymayan bir ictihadda bulunabilirim. Bu durumda bana da, bu hususta benim görüşüme uyanlara da fâsık denilemez” mi demek istiyor?
Değerli okuyucu! Diyanet’in tefsirinden, “Mut’aya bazı durumlarda ruhsat verildiği” cümlesi sonraki baskılarda çıkarıldı demiştim ama tam da çıkarılmadı. Hâlâ, “Ehl-i sünnet âlimleri büyük çoğunlukla bu nikâhın ebedî olarak yasaklandığı hükmünü benimsemişlerdir” diyerek diretiliyor. (2. baskı, c. 2, s. 45)
Ne “çoğunlukla”sı? Ehl-i sünnetin hepsi benimsiyor hepsi! Nitekim tefsirin yazarlarından Hayrettin Karaman’ın sitesinde “İTTİFAKLA müt’a nikahının caiz olmadığı” deniliyor.
Peki bir müslüman bu tefsire uyup, “Mut’a çoğunluğa göre yasakmış. Ben azınlığa uyup mut’a yaptım” derse ne olacak?