Ali Eren

Bitkiyden hayvan, hayvandan insan olmuşuz…

İki gün önce, Salıyı Çarşambaya bağlayan gece bir televizyon programında iki kişi vardı: Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Süleyman Ateş ve edebiyatçı Prof. Muhammed Nur Doğan…

Hergün Gazetesi, 1977’de Süleyman Ateş hakkında bazı yayınlar yapmıştı. 22/2/1977’de, Ateş’in nüfus kaydını Elazığ Nüfus Müdürlüğü’nden çıkartıp 25/2/1977 tarihinde yayınladı. Daha sonra bu nüfus kaydı bazı kitaplarda yer aldı.

Sayın Ateş’in bâriz vasfı, cennete girmek için ille de Müslüman olmanın şart olmadığını ve Hıristiyan ve Yahudilerin de cennete gireceklerini söylemek.…

Kur’an’ın beyanına  ve İslam inancına göre, iman sahibi olmayanların cennete girmeleri mümkün değil. Çünkü, îmanın 6 şartı var. Bu şartların hepsi bir insanda eksiksiz bulunmalıdır ki o kimse imanlı sayılsın. 6 şarttan biri eksik olsa, hepsi yok olur. Îmanın 6  şartından biri “Peygamberlere iman”dır.

Peygamberlerin hiç birini reddetmeden hepsine iman etmek şart. Birini inkâr hepsini inkâr olur. Kur’an-ı Kerim’de, “Peygamberlerin bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr edenlerin gerçek kâfir oldukları ve bu kâfirlere rezil ve perişan edici bir azap hazırlandığı” bildirilir. (Nisâ, âyet: 150, 151)

Bir Müslüman, Peygamber Efendimiz’e iman ettiği halde –Allah korusun- Hz. Musa veya Hz. İsâ’nın veya başka bir peygamberin peygamberliğini inkâr etse, imanını kaybeder.

Peki diğer peygamberleri inkâr eden iman sahibi olmaz da, son peygamber Muhammed Aleyhisselam’ın peygamberliğini inkâr eden imanlı mı olur? Elbette ki hayır.  O da imandan uzaktır.

Bir kul, Hz. Allah’a “Yâ rabbi! Ben sana ve gönderdiğin diğer peygamberlere inanıyorum ama son peygamber olarak gönderdiğine inanmıyorum” derse Allah’a da iman etmiş değildir.

İslamın kesin hükmü budur. “Canım, son kitaba ve son peygambere iman edilmemişse ne olmuş” dercesine, herhangi bir kimsenin bazı insanları kendine göre cennetlik göstermesi hiç hükmündedir…

Sayın Ateş, Yaşar Nuri Öztürk ve bazıları gibi “Âhır zamanda Hz.Îsa’nın yeryüzüne ineceği”ni de inkâr ediyor. Üstelik bu inkârına da bazı âyetleri delil getiriyor ki, asıl acaiplik burada.

Varsın öyle yapsın ama benim üzüldüğüm nokta, Diyanet işleri başkanlığı yapmış bir kimsenin tahmin edilemeyecek şekilde ilmî hatalara düşmesi. Yazayım  ama ilim çevreleri gülmesin.

Sayın Ateş, Hz. Îsa’nın vefat ettiğini, hayatta olmadığını, dolayısıyla dünyaya tekrar gelmeyeceğini isbat sadedinde Enbiyâ sûresinin şu mânâya  gelen 34. âyetini hatırlatıyor: “Resûlüm! Biz senden önce hiçbir insana ebedî hayat vermedik.”

Ateş’in buradaki yanlışlarının hepsini bir yazıda izah mümkün değil. Bir- ikisine temas edelim bari.

“Hz. Îsa’nın âhır zamanda dünyaya döneceğini” söyleyen hiçbir İslam âlimi, O’nun ebedî olduğunu söylemiyor. Onun için meseleyi başka mecrâlara çekmeye çalışmanın lüzumu yok. Bi kere Sayın profesör, “Ebedîliğin ne demek olduğunu” yeniden öğrenmeli. Ebedîlik sonsuzluk demektir. Hz. Îsa’nın âhır zamanda geleceğini yazan İslâmî eserler ise, onun ebedî olarak yaşadığını/yaşayacağını değil, bir müddet yaşadıktan sonra vefat edeceğini söylüyorlar. Bu bir…

İki: Bir âyetin baş tarafını okuyup devamını es geçmek ilim adamına yakışmaz. Âyetin devamı şöyle: “Şimdi sen ölürsen onlar (inançsızlar) ebedî mi kalacaklar?” Yani âyet, Peygamberimiz’e hayat hakkı tanımayanların da ebedî kalmayacaklarını hatırlatıyor, o kadar…

Sayın profesör, Âl-i İmran Sûresinin  Hz. Îsa ile ilgili 55. âyetine mânâ vermek hevesindeyse, önce âyetteki “Müteveffîke” kelimesinin mânâsını düzgün verebilmek için, “Teveffî” ile “Mevt” kelimeleri arasındaki inceliği yeniden öğrenmeli., bu bir. İkinci olarak da talebeliğinde öğrendiği, ism-i fâil ile fiil-i muzârı’ arasındaki farkı hatırlamalı. İsm-i fâile fiil-i muzâri’ mânâsı vererek ilim çevrelerini gülümsetmemeli… Bunları bilmeye Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış olmak da, tefsir adı altındaki bazı kitapların üzerinde imzası bulunmak da kâfî değil. Bunun için kuvvetli ilim lâzım…

Yazacak çok şey var da ne yazık ki yerim bitiyor.

Sayın profesör, “İnsanın aslı nebat(bitki) idi. Sonra hayvan oldu sonra da insan oldu” demeyi de ihmal etmedi… Biliniyor ki, dünyada dinazor kalmadı. Ama dinazor düşüncesinde olanlar yani Sayın Profesör’ün, bu sözünü kafa sallayarak kabul edecek epey canlı, epey müşteri var… Öyleyse o  da  “Önce bitki, sonra hayvan ve nihayet insan” demeye devam etsin bakalım…

Bir zamanlar tasdikçisi olduğu Yaşar Nuri, kendisi hakkında, “Kıravat takmasını ona ben öğrettim” deyince ona karşı tavrı değişen Sayın Muhammed Nur Doğan’ın sözlerine daha sıra gelmedi…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu