Risaleleri Eleştirmek Büyük Suç
Kimin haddidir ki, bu Nurlarda yanlışlık bulsun. Onun için bir harfe dokunmayı azim bir günah işliyorum telakki ediyorum. (Barla Lahikası, s. 56)
“Altıncı esas: Bu meselede benim şahsımın veya bazı kardeşlerimin kusuruyla Risale-i Nur’a hücum edilmez. O doğrudan doğruya Kur’ân’a bağlanmış ve Kur’ân dahi Arş-ı Âzamla bağlıdır. Kimin haddi var, elini oraya uzatsın ve o kuvvetli ipleri çözsün?” (Siracü’n-Nur, s. 187-188)
“Muhterem mürşidim; Kimin haddi var ki, risalelerin birisine el uzatsın veyahut dil uzatsın, veyahut bir cümlesini tenkid etsin, veyahut bir kelimesine, hatta bir harfine ve belki bir noktasına itirazda bulunsun.” (Barla Lahikası, s. 194)
“Risale-i Nur’un arkasında otuzüç ayat-ı Kur’aniye işaratı ve Hzret-i İmam Ali (r.a.)’ın üç keramet-i gaybiye ile ihbaratı ve Gavs-ı A’zam’ın sarahete yakın şahadeti var. Ona hücum bunlara hücumdur.” (Müdafalar, s. 104)
Said-i Nursi, risaleleri tenkit edenleri vehhabilikle itham ediyor: “Ehl-i vukufun insafsızca ve hatalı ve haksız tenkitleri, vehhabilik damarıyla İmam-ı Ali (r.a.)’ın Nurlarla ciddi alakasını ve takdirini çekemeyerek ve geçen …” (Şualar, s. 293)
“Evet muhakememiz şahsımla alâkadar olmaktan ziyade, Risale-i Nur’un muhakemesidir. Risale-i Nur ise, Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın semavî ve kudsî hakaikının tereşşuhatı olmak hasebiyle, o yüksek eserlerdeki kıymet, doğrudan doğruya Kur’ana aittir. Şu halde muhakeme de Kur’anın muhakemesidir.” (İşaretü’l-İcaz, s. 332)
“Evvelce şifahen dahi arzettiğim vecihle; Selef-i Sâlihîn’in bıraktığı kudsî tefsirler iki kısımdır: Bir kısmı, ahkâma dair tefsirlerdir. Diğer bir kısmı da, âyât-ı Kur’aniyenin hikmetlerini ve iman hakikatlarını tefsir ve izah ederler. Selef-i Sâlihîn’in bu türlü tefsirleri çoktur. Hususan Gavs-ı A’zam Şah-ı Geylanî, İmam-ı Gazalî, Muhyiddin-i Arabî, İmam-ı Rabbanî gibi zevat-ı kiramın eserleri, bu kısım tefsirlerdir. Bilhassa Mevlâna Celaleddin-i Rumî Hazretlerinin Mesnevî-i Şerif’i de bu tarz bir nevi manevî tefsirdir. İşte Risale-i Nur, bu tarz tefsirlerin en yükseği, en mümtazı ve en müstesnasıdır. İşte madem bu tarz tefsirler mütedavildir, kimse ilişmiyor, Risale-i Nur’a da ilişmemek lâzımdır. İlişenler, Kur’ana ve ecdada düşmanlıklarından ilişirler.” (İşaretü’l-İcaz, s. 333)
“Demek bize ilişen, doğrudan doğruya imana tecavüz eder.” (Kastamonu Lahikası, s. 144)