Said Nursi’de İlim Ve Ego
Said Nursi’nin klasik manada medreselere gittiğini biliyoruz lakin medreselerden icazet alabilmiş değildir. Lakin tahsilini tamamlayıp tamamlamaması çok mühim değildir çalışmamız açısından. Said Nursi’nin eserlerinde hep gördüğünüz üzere aşırı derecede egoizm ön plandadır. İşte bir örneği:
Ehl-i ilim, ehl-i tasavvuf ve ehl-i mektep ve fen, Bediüzzaman’ın eserlerinden sadece istifaza ve istifade ederler. Evet, üç aylık bir tahsili bulunan ve kırk seneden beri Kur’ân-ı Kerimden başka bir kitapla iştigal etmeyen, yüz otuzu Türkçe, on beşi Arapça olan eserlerini telif ederken hiçbir kitaba müracaat etmediği, henüz hayatta olan kâtipleri tarafından şehâdet edilen, esasen kütüphanesi de bulunmayan, yarım ümmî bir zât, öyle misilsiz bir ilânatla, ulûm-u cedide de mütenevvi ilimlerde, yüksek âlimler ve büyük mürşidlerle, genç yaşında yaptığı münazaraların hepsinde muvaffak olduğu meydanda bulunan, ittifaklı olan meseleleri tasdik ve ihtilaflı olanları tashih eden, kendisi için “Bediüzzaman’ın cevap veremeyeceği bir sual yoktur” diye allâmeler tarafından tasdik edilen ve Avrupa’nın bir kısım idrâksiz ve garazkâr feylesoflarının, müteşâbih âyet-i kerime ve hadis-i şeriflere yaptığı taarruzlarını, o âyet ve hadislerin birer mu’cize olduğunu eserleriyle ispat ederek itirazlarını kökünden yıkan ve böylece evhama düşürülen bazı ehl-i ilmi de kurtarıp, İslâmiyete olan hücumları akîm bırakan Said Nursî gibi bir müellifin, elbette dâhi bir müfessir-i Kur’ân ve onun ilminin vehbî ve vâsî olduğuna, eserleri olan Nur Risalelerinin bir hayat boyunca okumaya lâyık harika bir şaheser olduğuna şüphe edilemez.” (Sözler, s. 703-704)