modernistler

Şeriatin Kıyamete Kadar Geçerliği Olduğunu İnkar Eden Fazlurrahman

Vahyi, Peygamber (s.a.v.)’in zihni vasıtasıyla yedinci yüzyıl Arap Yarımadası’nın şartlarına verilen tepkiden ibaret gören ve hüküm içeren âyetleri, modern dünya ile uyum sağlamanın önünde engel olarak gören târihselciliğin öncü ismi Fazlurrahman’ın iddialarına verilecek cevap nedir?
Fazlurrahman özet olarak şunları söylemektedir: “Kur’ân’daki kanunlar, şer’i emirler; o sırada mevcut olan toplumu, başvurulacak bir örnek olarak kısmen kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu açıkça demektir ki, Kur’ân’daki emir ve yasaklar ebedi değildir.
Bu yüzden târihi olma özelliği taşıyan ‘Kur’ân’ın emir ve yasaklarının maksatlarını (illetlerini) ortaya çıkaran ve onları genel ilke ve değerler şeklinde ifade eden, daha sonra bunları sistemleştiren ve nihâyet onlardan hüküm çıkaran bir hukuk yöntemi ile çok daha geçerli sonuçlar elde edilebilir.”
Kur’ân’ı Kerim’deki tekil hükümler bu günün cemiyetine tatbik edilemez, zîrâ bunlar yedinci yüzyılın külterel durumuna göre şekillenmiştir…
Kur’ân’ı Kerim’in, evrensel olduğunu ifade eden âyetlerden de anlaşılacağı üzere, ilâhî hükümlerin herhangi bir târihi, coğrafi ve içtimai ortamla sınırlı olmaksızın bütün zamanları kapsadığı ve istisnasız her mü’mini bağladığı tartışmasız bir hakikattır. Nitekim Kur’ân’ı Kerim’in, Allah Resûlu (s.a.v.) tarafından uygulanışı, ashâbın onu anlayış ve yaşayışı ve on dört asırlık İslâm ictihat geleneği ilâhî hükümlerin bütün zamanlar ve nesiller tarafından evrensel anlaşıldığını göstermektedir. Öyle ki, tek bir âlimin, Kur’ân’ın târihselliğini imâ eden bir beyanını bulmak mümkün değildir.
Kur’ân’dan murad-ı ilâhî dışında mânâlar çıkarmak, O’nu anlamamaktır. Bu yüzden Allah Resûlü (s.a.v.), “Tefsir için gerekli mâlumata sahip olmadan aklına göre Kur’ân’ı açıklamaya kalkan kişi için cehennemdeki yerine hazırlansın.” buyurmaktadır.
Zamanın değişmesini gerekçe göstererek miras, şahitlik, faiz… gibi Kur’ânî hükümlerin değişmesini talep etmek; Allahü Teâlâ’nın şerîatını nesh etmek/hükümsüz kılmak anlamına gelmektedir.
‘Zamanın değişmesi ile hükümlerin değişmesi inkâr edilemez.’ kaidesi ise, Kur’an ve sünnet ile sabit olan hükümler için değil; örf ve âdete dayalı hükümler için geçerlidir. Buna göre, hükmün kaynakları makamında olan örf ve âdetin değişmesiyle hüküm de değişebilir. Fakat örf ve âdetin değişmesiyle Kur’an ve sünnet ile sabit olan hükümlerin de değişmesini talep etmek, örfü nassdan daha güçlü kabul etmek anlamına gelir. Hâlbuki nass daha güçlüdür. Nitekim örfün bâtıl olması ihtimal dâhilinde iken Kur’an ve sünnetin her hâlikarda sahîh olduğu esastır. Bu yüzden, örfü temel alarak nassın değişebileceğini savunmak, îmânı tehlikeye düşürür.
Dün târihte olduğu gibi bugün de insan ve insana ait olan her şey târihselleşecek, fakat ilâhî olan Kur’an vahyedildiği hâl üzere kıyâmete kadar aynı kalacaktır.
Bugünün problemleri ise, târihselleştirilmesini talep ettikleri Kur’ân’ın uygulandığından değil; uygulanmadığından doğmuştur. Fakat Batı ve onun değerleriyle hesaplaşmaya cesaret edemeyenler, Bâtı’nın hedef gösterdiği Kur’ân’la hesaplaşmakta, O’na karşı açıkça protestanca bir tavır takınmaktadırlar.

3 Fazlurrahaman, İslâm, (çev. Mehmet Dağ-Mehmet Aydın), İstanbul, 1992, s. 54
4 Fazlurrahman, Allah (c.c.)’ın Elçisi ve Mesajı, (çev. Adil Çiftçi), Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 1997, s. 143
5 Adil Çiftçi, Fazlurrahman İle İslâm’ı Yeniden Düşünmek, Kitabiyat, Ankara, 2001, s. 260
6 Ali Haydar, Düreru’l-Hukkam Şerh-u Mecelleti’l-Ahkâm, İstanbul, 1330, c. 1, s. 101,102
7 İhsan Şenocak, İnkişaf Dergisi, Târihselcilik ya da Katolisizmi Olmayan Kuran-ı Mübin’in Protestanca Okunuşu isimli makaleden alıntıdır.
(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu