Anasayfa Slider

ABDULAZİZ BAYINDIR’IN ORTAYA ATIP İSLAMOĞLU’NUN DESTEKLEDİĞİ İMSAK FİTNESİNE CEVAP

Abdulaziz Bayındır dikiş ipliğini gökyüzüne tutan el fotoğraflı imsakiye bastırmıştır. Güya Bakara suresi 187. Ayete, atıfta bulunuyor: “Beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yeyin, için…”

Oysaki Efendimiz (s.a.v.), bu ayeti böyle izah etmediler.

Adiy b. Hâtim (r.a.)’ın şöyle dediği nakledilmiştir:

“Yukarıdaki ayet inince, bir siyah, diğeri beyaz iki tane ip alıp, bunları yastığımın altına koydum. Sahurda bunlara bakıyor, birbirinden ayırdedilecek kadar tan yeri ağarınca yemeği içmeyi bırakıyordum. Sabah olunca, Resulullah (s.a.v)’a gidip yaptığım şeyi ona haber verdim. O, şöyle buyurdu:”

“Senin yastığın ne kadar da büyükmüş! Ayette kastedilen, gündüzün beyazlığı ve gecenin siyahlığıdır. Bunları bir yastığın altına nasıl sığdırırsın’!” (Buhârî, Savm, 16).

Âyeti kerimede: “Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye ka­dar yeyin için.” buyrulmaktadır. Burada zikredilen “Beyaz iplik”ten maksat:

a- Hasan-ı Basri, Süddi, Katade, Abdullah b. Abbas ve diğer bazı müfessirlere göre “Gündüz aydınlığının başlaması” siyah iplikten maksat da: “Gece­nin karanlığıdır.”

Yukarıda verilen hadisin başka bir rivayetinde ise “Adiy, yastığı­nın altına bir beyaz ip bir de siyah ip koymuş, gece ilerleyince onları birbirinden ayıramaz olmuş, sabahleyin Resulullah (s.a.v.)’e: “Ey Allah’ın Resulü, ipleri yastığımın altına koydum.” demiş Resulullah (s.a.v.) da ona demiştir ki: “Şayet o beyaz iplik ve si­yah iplik senin yastığının altına girebiliyorsa senin yastığın ne kadar büyük müş!” (Yani, senin yastığın ne kadar büyükmüş ki ufukları altına alabliyor de­mek istemişti r.) [189]

Bu hususta Sehl b. Sa´ (r.a.) diyor ki:

Âyet-i kerimenin: “Beyaz iplik siyah iplikten ayınledilinceye kadar yeyin için.” bölümü nazil olmuş fakat “Fecirde” kelimesi henüz nazil olmamıştı. İn­sanlar oruç tutmak istediklerinde ayaklarına beyaz ve siyah iplik bağlıyorlardı. Bu iplikleri birbirinden ayırdedecek derecede aydınlık oluncaya kadar yeyip içi­yorlardı. Daha sonra Allah teala “Fecirde” ifadesini indirdi. Bunun üzerine in­sanlar, âyette zikredilen “Beyaz iplik” ve “Siyah iplik”ten, gündüzün aydınlığı ve gecenin karanlığının kastedildiğini anlamış oldular. [190]

Taberi diyor ki: “Burada zikredilen beyaz iplikten maksat, gökte beliren aydınlık değil, gökte her tarafa yayılan ve yollan aydınlatan beyazlıktır. Nite­kim Ebu Miclez: “Gökte beliren beyazlık sabah değildir. Bu, yalancı sabahtır. Asıl sabah, ufukta yayılan beyazlıktır.” demiştir. Abdullah b. Abbas ta: “Fecir ikidir. Birincisi gökle parlayan fecirdir. Bu, bir şeyi ne helal kılar ne ile haram. Fakat dağların başında görülen ikinci bir fecir vardır ki işte yemeyi içmeyi ha­ram kılan budur.” demiştir.

Abdurrahman b. Sevban (r.a.) demiştir ki: “Fecir ikidir. Gökte, kurdun kuyru­ğu gibi görünen fecir bir şeyi haram kılmaz. Fakat ufukta yayılan fecir namazı helal, yeme içmeye devam etmeyi haram kılar. Böylece oruç başlamış olur.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bir hadis-i şerifinde şöyle buyumıuştur:

“Sahurda yemek yemeye devam etmenizde Bilal’in ezanı sizi aldat­masın. Ufukta görülen şu şekildeki uzunca bir beyazlık ta sizi aldatmasın. Ta ki etrafa şu şekilde yayılmadıkça, [191]Başka bir rivayette hadisin sonu şöyledir:

“… Ta ki fecir görülmedikçe veya fecir fışkırnıadıkça. [192]

b- Huzeyfetül Yeman, Hz. Ali, Bera b. Âzib, Abdullah b. Mes´ud (r.anhum) gibi sahabilerden nakledilen başka bir görüşe göre âyette zikredilen “Beyaz iplik”ten maksat, güneşin ışığı, “Siyah iplik”ten maksat ise “Gecenin karanlıdır.” Bunlara göre oruç gündüzün tutulduğuna göre ve gündüzün başlangıcı güneşin doğma­sıyla, sona ermesi de güneşin batmasıyla olduğuna göre orucun başlangıcı da güneşin doğmasıyla bitişi de güneşin batmasıyla olur. Bunlar demişlerdir ki: “Orucun bitişinin güneşin batmasıyla olduğu hususunda icma bulunması onun başlamasının da güneşin doğmasıyla olduğuna bir delildir.” Aynca bu hususta Resulullah (s.a.v.)’den rivayet edilen şu hadisleri de delil göstermişlerdir.

Zirr b. Hubeyş (r.a.) diyor ki:

Biz Huzeyfe (r.a.)’a dedik ki: “Sen, Resulullah ile hangi vakitte sahur yap­tın ” Huzeyfe (r.a.) dedi ki: “Gündüzleyin. Ancak güneş henüz doğmamıştı. [193] Zirr b. Hubeyş (r.a.) sözlerine devamla diyor ki:

“Ben bir gün Huzeyfe ile birlikte sahur yaptım. Sonra çıkıp namaza git­tik. Mescide vannca iki rekat namaz kıldık ve farz namazı için kamet getirildi. Bu iki namaz arasında çok kısa bir zaman geçti. [194] Ebu Hüreyre (r.a.)’de Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“Sizden biriniz ezanı işittiğinde yiecek kabı elinde bulunuyorsa ona olan ihtiyacını gidermeden onu yere koymasın. [195]

Ebu Ümame (r.a.) diyor ki: “Namaz için kamet getirildi. Ömer (r.a.)’ın elinde su kabı bulunuyordu. O: “Ey Allah’ın Resulü, bunu içeyim mi ” dedi. Resulullah (s.a.v.): “Evet” dedi. Ömer (r.a.)’da onu içti.”

Hz. Bilal-i Habeşi (r.a.) diyor ki: “Ben Resulullah’a vardım. Ona sabah namazı­nın vaktinin geldiğini bildiriyordum. O da oruç tutmak istiyordu. Bir kap ile su istedi, onu içti. Sonra bana verdi ben de içtim. Sonra beraberce namaza gittik.”

Taberi diyor ki; “Tercihe şayan olan görüş, “Beyaz iplikten maksat, gün­düzün beyazlığı, siyah iplikten maksat ise gecenin karanlığıdır.” diyen görüştür. Zira Arap dilinde bu kelimelerin bilinen mânâları bunlardır. Bu hususta Resulullah (s.a.v.)’den rivayet edilen hadislere gelince “Beyaz iplikten maksat, güneşin ışığı­dır” diyenlerin dayandıkları hadisler bizim, doğru olduğunu söylediğimiz görü­şü bertaraf etmemektedir. Zira Resulullah (s.a.v.)’in, fecirden Önce yeyip içtikten sonra namaza çıkmış olması garipsenecek bir şey değildir. Çünkü Resulullah (s.a.v.)’in döne­minde sabah namazı fecrin doğumundan hemen sonra kılınırdı. Hatta fecrin doğmasından önce ezan okunurdu. Huzeyfe (r.a.)’ın, Resulullah (s.a.v.)’tan gördüğünü söyle­diği: “Resulullah, ben okların atıldığı yeri görebildiğim bir vakitte sahur yapar­dı.” şeklindeki sözü kendisine sorulmuş Huzeyfe (r.a.) bu hususta kesin bir tavır al­mamıştır. Mesela kendisine: “Resulullah’ın böyle yapması sabah olduktan sonra mı oldu ” diye sorulunca tam net bir cevap vererek: “Evet, sabahtan sonra ol­du.” dememiş fakat o, “O vakit sabahtı” diye cevap vermiştir. Bu cevabı: “Ne­redeyse sabah olmuştu.” şeklinde yorumlamak ta mümkündür.

Âyetteki: “Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yeyin için.” ifadesinde geçen “Fecirde” kelimesinden maksat, fecirin bir bölümünde, gecenin devamından kalan siyahlıkla gecenin bitimini gösteren beyazlık birbi­rinden farkedilinceye kadar.” demektir. Âyet-i kerimenin bu ifadesi de, beyaz iplikten maksadın fecrin beyazlığı, siyah iplikten maksadın da geçinin seyahhği olduğunu açıkça ortaya koymakta, “Beyaz iplikten maksat, güneşin ışığıdır.” di­yen görüşün yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. Zira ifadede “Sabahta” veya “Güneşin doğuşunda” denilmemiş “Fecirde” denilmiştir. Artık bundan sonra ümmete muhalefet ederek “Oruç güneşin doğusuyla başlar, batışıyla biter” de­mek delilsiz bir iddiadır.”

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu