Anasayfa SliderAnasayfa YazılarArşivHayrettin KaramanSON EKLENENLERson-eklenenler

MUAVİYE’Yİ SEVMEM DİYEN DENSİZE CEVAP VE KARAMAN’IN İLMÎ AHLAKININ TEŞHİRİ

Bay Hayreddin Karaman demiş ki: ‘Nassa karşı ictihad olmaz
Bir mesele ortaya çıkar ve bunun dini hükmünü öğrenmek gerekirse önce naslara (ilgili ayetlere ve hadislere) bakılır. Bunlarda aranan hüküm bulunamazsa usulüne göre ve ehli tarafından ictihada başvurulur. İşte böyle yapılır da hata edilirse hataya da sevap yazılır.
Hz. Ali’ye Medine’de bulunan ashab ısrarla bey’at ettiler. Bu bey’atı muteber sayan halifeye itaat eder, muteber saymayana göre Hz. Ali halife olmadığı için ondan katillerin teslimi veya cezalandırılması talep edilemez. Muaviye ve yandaşlarının yaptığı ictihad değildir, isyandır. Bunun böyle olduğunu yazının sonunda nakledeceğim büyük bir İslam aliminin de kaleminden okuyacaksınız.’

Karaman’ın sözü burada bitti. Yazısının devamı yukarıdaki bağlantıda okunabilir. Burada bahsettiği İslam âlimi, Sadeddin-i Teftazani’dir (rahimehullah).
Altını çizdiğim lakırdılarına dikkat ediniz. Diyor ki, “ictihad değildir” ve bu sözüne destek olarak Sadeddin-i Teftazani’yi gösteriyor. Karaman’ın yaptığı nakillere güvenilemeyeceğini, görüş ve yaklaşımlarında dürüst olmadığını bu misal bize açık olarak gösteriyor. Aşağıda Teftazani’nin Şerhu’l-Akaid en-Nesefiyye kitabının “Halifeler” kısmının bir sayfasını veriyorum:

Tercümesi:
“Hazret-i Ali’nin radıyallahü teâlâ anh halife seçilişi sonrasında sahabe arasında vuku bulan ihtilaf ve harbler onun halifeliğini kabullenmemekten kaynaklanmamıştır. Bilakis bu ihtilaflar hatalı ictihaddan kaynaklanmıştır.”
Bay Karaman’a, Teftazani’nin aynı kitabında naklettiği şu hadis-i şerifi de hatırlatalım:
(Eshabıma dil uzatmakta Allah’tan korkun! Benden sonra onları kötü emellerinize alet etmeyin! Onları seven, beni sevdiği için sever. Beni sevmeyen de onları sevmez. Onları inciten beni incitmiş olur. Beni inciten de Allahü teâlâyı incitmiş olur. Bunun da cezası gecikmeden verilir.)
“Muâviye’yi Sevmem” Diyen Densize Cevap
Doğrusu, Hayreddin Karaman’ın kayda değer bir ilmi veya kütübhanemizde bulundurmak isteyeceğimiz istifadeli bir eseri yoktur. Beynelmilel sahada kendisine itibar edildiğini de görmedik, duymadık. Bu açıdan bakılınca, klasik ma’nâda bir âlim olmadığı gibi, mühim bir araştırmacı veya vasatın üstünde bir yazar da değildir. Ancak, Türkiye’de kendisine itibar eden kesimler olması, gazete ve televizyonlar vasıtası ile bozuk görüşlerini neşretme imkânına sahib olması gibi hususlar, bu şahsı görmezden gelmemize mâni oluyor.
Taha Akyol’la yaptığı röpartajda demiş ki: “Muaviye’yi sevmem, … Ehl-i Beyt sevgisiyle Muaviye bir kalpte birleşmez!”
Bu kendisinin kıymetsiz görüşüdür. Zaten daha evvel “mut’a nikâhı yapanlara fasık denemez” ma’nâsında anormal sözleri sarfetmiş bu kişi başka türlü söyleseydi, herhalde şaşırırdık.
Ehl-i sünnetin bu konudaki tavrı çok açıktır ve tartışmasızdır. Diğer başlıklar altında uzun yazdım; burada önce Ehl-i sünnetin reisinin sözlerini yazıp, sonra da ikinci bin yılın müceddidinden bir iktibasla noktayı koyacağım.
İmam-ı a’zam Ebû Hanife rahimehullah buyuruyor ki:
“Biz Resulullahın (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) Eshâbının hepsini dost ediniriz ve hiçbirini hayır dışında anmayız.” (el-Fıkhu’l-Ekber)
“Onların hiçbirinden uzaklaşmayız ve dost edinmekte hiçbirini ayırmayız.” (el-Fıkhu’l-Ebsat)
“Takva sahibi her mü’min onları sever ve her kötü münâfık da onlara kin tutar.” (el-Vasiyye)
İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendi hazretleri rahimehullah buyuruyor ki:
“Eshâb-ı kirâmın hepsini ve Ehl-i beytin hepsini sevmek, saymak lâzımdır. Birini sevmemek, hepsini sevmemek olur. Çünkü, insanların en iyisinin sohbeti ile şereflenmek fazîleti, hepsinde vardır. Sohbetin fazîleti ise, bütün fazîletlerin üstündedir.” (59. Mektub)

Hazret-i Muâviye’yi Kötüleyenin Cezası
İmam-ı Kurtubî rahimehullah diyor ki:
“Eshab arasında birçok muhalefet ve muharebeler olmuştur. Bununla beraber hiç biri diğerinin nifakına hükmetmemiştir. Onların bu husustaki hâlleri, ahkâm babında müctehidlerin hâlleri gibidir. Ya hepsi hakka isabet etmiştir denilir, yahut isabet eden bir tanesidir. Fakat hata eden mazur olur. Çünkü o reyine ve zannına göre muhataptır. İşte bunlardan birine meâzallah bir şeyden dolayı buğzeden kimse âsî olur; tevbe etmesi gerekir.”
Kaynak: A. Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Sönmez Yayınevi, 1983; c.1, Bab:33, s.345.
İmam-ı Malik rahimehullah diyor ki:
“Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem Eshabından birine, mesela Ebû Bekr’e veya Ömer’e veya Osman’a veya Mu’âviye’ye veya Amr ibni Âs’a radıyallahü anhüm söven ve onları kötüleyen bir kimse, eğer yoldan çıkdılar, kâfir oldular dedi ise, bu kimseyi öldürmelidir. Yok eğer başka bir ayıb ve kusur ile kötüledi ise, şiddetli dövmelidir.”
Kaynak: İmam-ı Rabbâni, Mektubat; ayrıca bkz. Kâdî Ebu’l-Fadl İyaz, Şifa-i Şerif, Bedir Yay., s. 725.

Şeyhülislâm Ebussu’ud Efendi’nin fetvalarında diyor ki:
488. Mes’ele: “Muâviye hayırlı kişi değildir” dese, şer’an Zeyde ne lâzım olur?
Elcevap: Ta’zîr olunur.
489. Mes’ele: Sahâbe-i kirâmdan Muâviyeye lâ’net eden Zeyde şer’an ne lâzım olur?
Elcevap: Ta’zîr-i beliğ ve hapis lâzımdır.
Kaynak: Mecmu’a-î Fetevâ. Ayrıca bkz. Muhammed Hâdimî, Berika, Kahraman Yayınları, c.2, s. 161.
Hâfız İbni Hacer-i Mekkî rahimehullah naklediyor:
“Ömer bin Abdülaziz rahmetullahi teâlâ aleyh, huzurunda Hazret-i Muâviye’yi gıybet eden bir kişiye üç kırbaç vurdurdu.”
Kaynak: Es-Savaikul-Muhrika, Bedir Yayınevi, s. 471.

Daha fazla bilgi için bkz. Kâdî Ebu’l-Fadl İyaz, Şifa-i Şerif, Bedir Yay., s. 724-728. Kitabın bu bölümünün başlığı şöyledir: “Peygamberin sallallahü aleyhi ve sellem Ehl-i beytine, Âline, Ezvacına ve Eshabına sövmek, onlara noksanlık isnad etmek haramdır, bunu işleyen mel’undur”
Derleyen: Murat Yazıcı

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu