Risale-i Nur

Risaleler Kur’an-ı Kerim Gibidir

Risale-i Nurların kaynağı nedir, kim tarafından yazılmış veya yazdırılmıştır? Bu soruların risalelerde değişik cevapları olmakla beraber aşağıda kitapların içinden vereceğimiz pasajlarda göreceğiniz gibi kimi zaman ilham, kimi zaman ilhamdan daha öte bir şey ve hatta kimi zaman vahiy derecesine çıkmaktadır Risale-i Nurlar.
Biz, risalelerde geçen cümleleri verelim ve değerlendirmemizi nihayetinde yapalım:

“Üçüncü Nükte: Türkçeye tercümesi, Arabçadaki cezalet, belâgat ve hârika kıymetini muhafaza edememiş. Bazan da muhtasar gitmiş. Onun için münafıklar hakkındaki uzun tafsilatın bir kısmını neşretmemeyi niyet ettim. Fakat Kur’an’a ait bir zerrenin de kıymeti büyüktür. Belki bazılarına da faidesi vardır. İnşâallah Arabî tefsir bu tercümenin âhirinde bir mâni’ olmazsa neşredilecek, tercümedeki noksanlarını izale edecek. Fakat Arabî tefsirde tevafukun enva’ından çok hârikalar vardır, beşer ihtiyarı karışmamıştır. Onun için o matbuun aynı tarzında -imkânı varsa- mümkün olduğu kadar çalışmak lâzımdır ki, alâmet-i makbuliyet olan o hârikalar kaybolmasın.” (İşaretü’l-İcaz, s. 4, İtalik yazılan kısım Envar Neşriyatta yoktur.”

Said-i Nursi’nin risaleleri nasıl Peygamberle ve mucizeleri ile kıyasladığını anlamakta güçlük çekiyoruz: “… insanların kalblerini Risale-i Nur’a musahhar yap. Ve bana ve ihvanıma iman-ı kâmil ve hüsn-ü hâtime ver. Hazret-i Mûsâ aleyhisselâma denizi ve Hazret-i İbrahim aleyhisselâma ateşi ve Hazret-i Davud aleyhisselâma dağı, demiri ve Hazret-i Süleyman aleyhisselâma cinni ve insi ve Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâma şems ve kameri teshir ettiğin gibi, Risale-i Nur’a kalbleri ve akılları musahhar kıl.” (Tarihçe-i Hayat, s. 419)

“Ey arkadaş! Herşeyin Kitab-ı Mübin’de mevcud olduğunu tasrih eden “Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” âyet-i kerimesinin hükmüne göre: Kur’an-ı Kerim zahiren ve bâtınen, nassen ve delaleten, remzen ve işareten her zamanda vücuda gelmiş veya gelecek herşeyi ifade ediyor.” (İşaretü’l-İcaz, s. 307-308)

“Risale-i Nur gerçi zahiren sizin eserinizdir, fakat nasılki Kur’an-ı Mübin Allah’ın kelâmı iken Seyyid-i Kâinat, Eşref-i Mahlukat Efendimiz nâsa tebliğe vasıta olmuştur, siz de bu asırda yine o Furkan-ı Azîm’in nurlarından bugünün karmakarışık sarhoş insanlarına emr-i Hak’la hitab ediyorsunuz.” (Barla Lahikası, s. 21)

“(Binbaşı Âsım Bey’in Risalet-ün Nur Sözleri hakkında temsil ettiği bir fıkradır)

Münezzehtir şuunattan, hep ilham-ı İlahîdir,

Okurken nur alır vicdan, sütûr-u bîtenahîdir,

Riyadan, kibirden, her meâsîden münezzehtir,

Kelâm-ı Lâyezalî’den gelen, bir nur-u müferrihtir.

Nasıl bir vecd içinde anladım bilsen, bu âsârı,

Bu, âyetler gibi nuranî ve lahutî bu efkârı,

Meâsir mi eser mi müncelî yoksa müesser mi?

İlahî bir “sürâ”dan berk uran, hayretfeza sır mı?

Anılmaz, anlatılmaz, sırr-ı vahdetten haberlerdir.

Sen ey gafil beşer bil nefsini, gör ki, ne şeylerdir.

Bütün kevn vâlih ü hayran düşündükçe ser-encamın

Kerim hayretle, hürmetle anar namın, büyük namın.” (Barla Lahikası, s. 78-79)

Bu şiir, Said-i Nursi’nin ve talebelerinin risalelere bakışını gösterir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu