Nurettin Yıldız

Nurettin Yıldız’ın Mevlid Kandili’ni Bid’at olarak görmesine edille-i şer’iyye ile cevap

Yakın dönemde yaşayan selefi düşünceye mensup pek çok yazar mevlidin bidat olduğunu iddia eden makaleler/reddiyeler kaleme almıştır. Nitekim Nurettin Yıldız da bu konudaki düşüncesini (yukarıdaki görsellerde görüldüğü üzere) açıkça bildirmiştir. Kendisinden önceki bazı kimseler gibi o da “Ne Peygamberin ne de bir başkasının doğumunu kutlamak caiz değildir. Bunlar dinde sonradan çıkarılan bid’atlardır. Mevlid, ne Peygamberin zamanında ne ashap zamanında ne de tabiin zamanında okunmamıştır. Dolayısıyla sonradan ihdas edilen her şey bid’attir.” demiştir.
Halbuki Mevlid-i Şerifin okunmanın caiz olduğu ve mükâfatı hakkmda bir çok delil vardır. Ehl-i sünnet uleması geniş olarak bu hususta müstakil eserler dahi yazmışlardır. Hafız İbn Nasıruddin ed-Dımeşkî bu eserlerin bir kısmını üç ciltten oluşan: “Camiu’l-Asâr fî Mevlidi’n-Nebiyyi’l-Muhtâr” adlı kitabında bir araya getirmiştir. Mevlid, onların dediği gibi bid’at değildir. Hatta Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizi ilk öven Kuran-ı Kerim’de Allah’ u Teala’dır. Ashab-ı Kiram, bizzat Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in huzurunda iken, onu överek, meth eden kasideler söylemişlerdir. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatından sonra da, gerek Hulefa-i Raşid’in gerekse Tabiin döneminde mevlid okunduğuna dair çok sayıda rivayetler vardır. İmam-ı Azam Efendimiz, Tabiindendir ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)
Efendimizi onun kabri başında metheden kasidesi yani Mevlid’i vardır.
Suyutî, (sonraki yıllarda yapılan geniş çaplı) mevlid kutlamalarını ilk olarak ihdas edenin Fatimiler değil Erbil hükümdarı Muzaffer (Ebû Said) olduğunu söylemektedir. Suyutî, mevlidlerde yanında büyük alim ve sufileri de bulunduran Muzaffer’le alakalı Ebu’l-Hattab İbn Dihye’nin “et-Tenvîr fî Mevlidi’l-Beşîri’n-Nezîr” adını koyduğu bir kitap telif ettiğini de zikreder. İbn Hallikân bu kutlamalarda yapılanları vasfetmenin güç olduğunu söyler.

Mevlidin İçeriği
Mevlid; Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem)’in dünyayı teşrifi, çocukluğu, risaleti, mucizeleri, ahlakı, evsafı yanında O’na iktida edebilmek için gerekli olan meseleleri ihtiva eder.
Nitekim Abdullah b. Ravaha, Ka’b. Züheyr, Hassan b. Sabit gibi şair sahabiler de O’nun bu yönlerini anlatır, O’na tazimde bulunurlardı. İnşad edilen şiirler, dinleyiciler üzerinde azim tesirler uyandırır, sahabenin Allah Resulü’ne ittibaı güç kazanırdı.
Sonraki yüzyıllarda gelen müellif ve şairler de mevlid ihtifallerinde mevcut geleneği devam ettirdiler. O’nu anlatan ürünlerini O’na yaklaşma ve şefaatini kazanma vesilesi olarak gördüler. Maddi imkanı yerinde olanlar Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem)’nün doğum gününde insanlara ikramda bulundular. O’nunla sevinenler, hediyelerle insanları sevindirirler.

MEVLİD-İ ŞERİF’İ KUTLAMAYA DAİR ŞER’İ DELLİLER
Burada kısaca bazı delilleri zikredeceğiz. Bu konudaki deliller elbette aşağıdakilerden ibaret değildir:
Kur’an:
Kur’an-ı Kerim Müslümanlara İslam’ın ulvi değerleriyle meşru ölçüler çerçevesinde sevinmeyi tavsiye etmektedir: “De ki: ‘Allah’ın lütuf ve rahmetiyle; yalnız bunlarla sevinsinler.” Allah Teala müminlere “rahmet”le sevinmelerini emretmektedir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), şu ayetin delalet ettiği gibi bizzat rahmettir: “Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” Nitekim İbn Abbas “rahmet” kelimesini Muhammed Mustafa olarak tefsir etmiştir. Müminler Allah Resulü’nün varlığıyla her dem mesrur olur. Fakat doğduğu ay ve gün sürur daha yoğun bir şekilde yaşanır
Sünnet:
Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) mevlid gün ve gecesini bizzat kendileri ihyâ etmişler, pazartesi günü tuttukları orucun gerekçesini açıklarken: “Bugün dünya geldim.[Ebu Davud, Rezin]” buyurmuşlardır. Buna göre Mevlid-i Nebi’yi ilk ihya eden, o gün oruç tutarak Allah Teala’ya şükreden Resul-i Ekrem’dir. (s.a.v.)
Günümüzde Müslümanların mevlid etkinlikleri şekil açısından kısmi farklılıklar arz etse de Aşure ve pazartesi günleri Efendimiz’in tuttuğu oruçların gayesi ile tamamen örtüşmektedir. Zira hepsi ilahi rızayı celbetmek için îfa edilmektedir.
İcma:
Mevlid’e icmadan delil de herkesçe bilinmektedir. Mevlid İslam coğrafyasında uygulanan alimlerin güzel gördüğü, halkın benimsediği bir gelenektir. “Müslümanların güzel telakki ettiği Allah katında güzel, çirkin addettikleri ise çirkindir.”
Kıyas:
Bilindiği üzere her pazartesi Ebu Leheb’in azabı Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem)’in doğum müjdesi kendinse verildiğinde cariyesi Süveybe’yi azad etmesinden dolayı hafifler. Muhammed b. Nasıruddin ed-Dimeşki şöyle demektedir: Kur’an’ın elleri kurusun diye zemmettiği ebedi cehennemlik o kafir; Ahmed’in doğumuna sevindi diye pazartesi günleri daha az azab görür.
Ömür boyu Ahmed’le sevinen ve muvahhit olarak ölenin hali ise bir düşün nasıl olur.
Hadis’i şerife göre Süveybe’yi azad ettiğinden dolayı Ebû Leheb’in azabı hafifleyecekse viladetle sevinen Müslümanların sevap kazanmaları öncelikli olarak mümkündür.
Sonuç
Suyutî, “Mevlid ihtifallerinin esasını teşkil eden, toplanıp Kur’an-ı Kerim okumak, Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem)’nün dünyaya gelmesi ve doğumu ile yeryüzünde meydana gelen harikuladeliklerle ilgili rivayetleri nakletmek (mevlid okumak) ve sonrasında hazırlanan sofralarda ikram edilen yemekleri yiyip dağılmak, program sahibinin sevap kazanmasını sağlayan hayırlı ameliyeler cümlesindendir.” demektedir. Bilindiği gibi mevlid merasimlerinde bunlar yapılmaktadır. Çünkü mevlidin gayesi Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem)’ne ta’zimde bulunmak ve doğumu sebebiyle oluşan mutluluğu açığa vurmaktır.
Sonuç
Seyyid Muhammed alevî el-Mâliki, Mevlid ile ilgili yazığı, “Havle’l-İhtifal Bi-Zikra’1-Mevlid’in-Nebeviyyi’ş-Şerif,” adlı eserinde der ki: Bir müslümanın Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in doğum gününü ihya etmek maksadıyla kutlayanlara: “Neden siz Mevlid-i Şerif kutluyorsunuz”? şeklinde bir soru sorması kadar anlamsız bir sual olamaz. Çünkü bu soru “Niçin siz RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem) ile ferahlıyorsunuz, seviniyor-sunuz?” manasına geliyor. Böyle bir soruya cevap vermek bile gereksizdir. Ancak bu soruya şu şekilde cevap verilebiliriz: “Ben RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem) ile ferahladığım ve sevindiğim için mevlidini kutluyorum. RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem)’i sevdiğim için onunla ferahlıyor ve mutlu oluyorum. Mü’min olduğum için de Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’i çok seviyorum.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu