Nurettin Yıldız

Nurettin Yıldız’ın, ‘İbni Teymiyye’yi Eleştirenler Onun Eserlerine Bakmamış, Nakillerle Yetinmiş’ Sözüne Karşı İbni Teymiyye’nin Eserlerinden Alıntılar

İbn-i Teymiyye İslam aleminde kendisine en çok reddiye yazılan isim olmuştur. Nurettin Yıldız’ın bu sözü, yüzlerle değil binlerle ifade edilebilecek sayıda, muhakkik, müdekkik, pek çoğu ‘İmam’ seviyesinde, ümmeti Muhammed (s.a.v.)’in güvenilirlikleri hakkında ittifak ettiği âlimlere atılan iftiradan ibarettir. Yani bütün bu imamlar meseleyi Nurettin Yıldız kadar derinlemesine inceleyememiş, onu eleştirenlerin bu durumlarını fark edememiş, sadece İbni Teymiyye’yi çekemeyen âlimlerin sözlerini nakletmekle yetinmiş, ve bu nakillerden yola çıkarak İbn-i Teymiyye’yi tenkit etmiş hatta tekfir etmişler… Bu iddialar karşısında işte İbni Teymiyye’nin kitaplarından nakiller.

MECMU’UL FETÂVÂ’DA İBNİ TEYMİYYE’NİN CENAB-I HAKK’A MEKÂN VE YÖN TAYİN ETMESİ

İbn Teymiyye, Rabbimiz, gecenin üçte biri kaldığında her gece dünya semasına inerek buyurur ki ‘Bana kim dua eder ki, duasına icabet edeyim. Kim bir şey ister ki, ona dilediğini vereyim. Kim de affını talep eder ki, onu mağfiret edeyim.”( Buhari, Teheccüd 14, 1145, Müslim, 1769, Ebu Davud, 4733; Tirmizi, 446) mealindeki hadisin açık bir şekilde Cenab-ı Hakk’ın semada (gökte) bulunduğunu ifade ettiğini söyler. (Mecmu’u’l-Fetava, İbn Teymiyye, nşr. Abdurrahman Muhammed b. Kâsım, Rabat, Mektebetü’l-Maârif, ty., c.V, 416) İbn Teymiyye’ye göre arş, ya dairesel bir şekilde felekleri ihata etmekte veya dairesel bir şekilde olmaksızın feleklerin üzerinde yer almaktadır. (Mecmu’u’l-Fetava, VI, 545 vd.) Bu

İbn Teymiyye şöyle devam ediyor: Birisi şöyle diyebilir: Arş dairesel bir şekilde olduğuna ve Allahü teâlâ da onun ötesinde ve ondan ayrı olarak onu ihata ettiğine göre, kulun, dua ve ibadeti esnasında Allahü teâlâya yönelmek maksadıyla alt tarafı değil de yukarıyı esas almasının faydası nedir?. Ona şöyle denir: Bu, feleğin (göğün) yarısının yeryüzünün alt kısmına geldiğini düşünenlerin vehminden ileri gelen bir sorudur. ( … ) Bu büyük bir hatadır. Zira eğer feleğin yarısı belli bir yönde yeryüzünün alt kısmında bulunmuş olsaydı, onun, her yönden yeryüzünün altında olması gerekirdi. Bu ise feleğin mutlak olarak yeryüzünün altında olmasını gerektirir ki, böyle düşünmek, hakikatleri tersine çevirmek demektir. Zira felek mutlak olarak yeryüzünün üstündedir. .. Dua ve ibadet esnasında kişinin matlubu, diğer yönlerdense yükseklik tarafından kendisine daha yakındır. Bir kimse veya bir melek göğe veya yukarıya çıktığı takdirde, onun bu yükselişi, başının bulunduğu yönde (yukarıya doğru) olursa daha kestirme olur.”(er-Risaletu’l-Arşiyye, Mecmu’u’l-Fetava içinde), c.VI, 567 vd.)

İbn Teymiyye bir münazarasında şöyle demiştir: “Allahü teâlâya (O’nun bulunduğu yöne) parmaklarla hissî (maddî/fiilî) bir şekilde işaret edilemez” sözü bana ait değildir. Aksine benim sözlerim arasında, nefy erbabı bid’atçilerin, “Allahü teâlâya işaret edilmez” türünden bid’at sözlerinin kınanması vardır. Allahü teâlâya işaret edilemeyeceğini söylemek bid’attir.” (Mecmu’u’l-Fetava, c.V, 265)
Bu tavrın bir yansıması olarak İbn Teymiyye şöyle der:
“Ebu Hureyre ve Ebu Zerr’den (radıyallahü anhümâ) nakledilen “ip sarkıtma” hadisine gelince, onu et-Tirmizi ve başkaları, el-Hasanu’l-Basri’nin Ebu Hureyre’den rivayeti olarak nakletmişlerdir ki münkatıdır. Zira el-Hasanu’l-Basri, Ebu Hureyre’den hadis işitmemiştir. Bununla birlikte merfu Ebu Zerr rivayeti onu takviye eder. Eğer bu hadis sabit ise, mânâsı bu söylediğimize uygundur. Bu hadiste geçen, “Eğer biriniz (yerin en aşağı tabakasına) bir ip sarkıtsa, Allah’ın üzerine düşer” ifadesi, takdiri bir faraziyedir. Yani “eğer böyle bir ip sarkıtma hadisesi mümkün olsaydı, sarkıtılan ip Allah’ın üzerine düşerdi. Ancak herhangi bir kimsenin Allah’ın üzerine bir şey sarkıtması mümkün değildir. Çünkü O, bizzat yücedir ve yeryüzünün alt tarafına doğru bir şey sarkıtıldığı zaman, sarkıtılan o şey, yeryüzünün merkezinde durur; diğer yöne yükselmez. Ancak faraza eğer böyle bir sarkıtma hadisesi mümkün olsaydı, hadiste zikredilen durum meydana gelirdi.” (Mecmü’u’l-Fetava, VI, 571 vd.)

İbn Teymiyye’nin “Etît” veya “Etîtu’l-Arş” hadisi diye bilinen hadis üzerinde dururken sergilediği tavır son derece dikkat çekicidir. Söz konusu hadisin birçok varyantında, Allahü teâlânın Arş’ı istivasından sonra Arş’ın “dört parmaklık” bir yerinin fazla geldiği (bir anlamda “boş kaldığı”) ifadesi mevcuttur.

İbn Teymiyye Allahü teâlânın istivası neticesinde Arş’ın dört parmak bile fazlalığının kalmadığını söylemenin doğru görüş olduğunu vurgular ve şöyle der: “Burada Hz. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Allahü teâlânın Arş’ı istivası sonucunda Arş’ta, ölçü olarak zikredilen şeylerin en basiti olan bu miktar, yani dört parmak kadar dahi fazla (boş) yer kalmadığını beyan etmiştir.”(Mecmu’u’l-Fetava, XVI, 438)

Ayrıca Arş’ın, Allahü teâlânın ağırlığı sebebiyle “yeni yapılmış bir hayvan palanının, binicinin ağırlığı sebebiyle gıcırdaması gibi” gıcırdadığı da bu rivayette zikredilmiştir. İbn Teymiyye’nin, söz konusu hadis üzerinde yaptığı geniş değerlendirmeler esnasında işbu “gıcırdama” meselesini nefyeden herhangi bir ifade kullanmamaya adeta özel bir itina gösterdiği dikkatten kaçmamaktadır. (Mecmu’u’l-Fetava, XVI, 435, 437 vd)
Allah Tela’nın “yüce/el-Aliyy”(Bakara, 255) olmasını mekansal olarak semada bulunmak şeklinde anlayan İbn Teymiyye, şu ayetleri ve birçok hadisi şerifi iddiasına delil olarak kullanır:

Güzel söz O’na çıkar, iyi amel ona yükselir.”(Fatır, 10)

“Ey İsa, seni vefat ettireceğim ve bana yükselteceğim.” (Al-i İmran, 55)

İbni Teymiyye diyor ki:
“Arş’ı istiva, keyfiyetsiz bir şekilde Allahü teâlânın bir sıfatıdır. Kişinin buna iman etmesi ve bunun bilgisini Allah’a havale etmesi gerekir.” (Mecmu’u’l-Fetava, XVI, 400)
İbni Teymiyye’nin kitaplarını tedkik edenler, mesela Dr. Ebubekir Sifil diyor ki: “İbni Teymiyye sözü bu noktada bırakmış ve tevile sapmamış olsaydı, hem kendisiyle çelişmemiş olur, hem de itiraza muhatab olmaktan kurtulurdu. Ne var ki böyle yapmamış ve tevile bizzat kendisi başvurmuştur.” (İslam ve Modern Çağ, Kayıhan Yayınları, c.1, s. 74)
Mesela, istiva konusunu işlediği yerlerden birisinde, bu kelimenin [“istevâ alâ” ifadesinin] bir tek mânâsı bulunduğunu söyler ve şöyle der:
“Hz. Peygamber [aleyhisselam], üzerine binmek için hayvanın yanına geldi; ayağını üzengiye koyduğu zaman ‘Bismillah’ dedi. Hayvanın sırtına oturduğu [“istevâ alâ zahrinâ”] zaman ‘Elhamdülillah’ dedi. İbni Ömer de şöyle demiştir: Resulullah [aleyhisselam] bineğine bindiği zaman… [“istevâ alâ ba’îrihî] Bu mânâ, iki hususu ihtiva eder: İstiva edenin, istiva ettiği şeyden yüksekte olması ve onunla aynı seviyede olması. Bir şeyden aşağı seviyede olanın durumu hakkında ‘istevâ aleyhi’ denmez.” (Mecmu’u’l-Fetava, XVII, 375)
İbni Teymiyye’ye göre, Allahü teâlânın Arş’ı istivası onun üzerinde bulunması mânâsında olduğunu göre, burada şöyle bir problem ortaya çıkmaktadır: Allahü teâlânın varlığı ezelî olduğuna göre, Arş’ı yaratmadan önce Allahü teâlâ neredeydi?

İBNİ TEYMİYYE’DEN MÜSLÜMANLARA MÜŞRİK YAFTASI

İbn Teymiyye, şöyle demiştir: “Bidat ve şirk ehli olanlar, kabirlere ve ölülerin bulunduğu yerlere, türbe ve yatırlara müracaat ederek isterler bazı şeylerini. Veya en azından bir ölmüş kişiyi, dualarında ve isteklerinde vasıta olarak kullanırlar. Onların adına yapılan duaların Allah katında makbul olacağını sanırlar bir kısım insanlar. Bunların bu hali şeytani bir haldir.” (Allah’ın velileri ile şeytanın velileri arasındaki fark, İbni Teymiyye, Türkçesi İ.E. Dal, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003, sayfa 170)

İbn Teymiyye, şöyle demiştir: Şeytanlar, putlara tapan insanlara da bir takım şeyler söylerler. Bir ölüden yahut gaibten haber bekleyen insanların durumu da böyledir. Onlardan yardım talep eden, bir şeyler isteyen insanların durumu da böyledir. Ölüden bir şey isteyen veya onu vasıta yaparak Allah’a dua eden veya iyidir veya geçerlidir inancıyla ölünün kabri başında dua eden bir kimse, bütün bunları evde yapılan dualardan daha ileri sayıyorsa, böyle bir kimsenin durumu da putperestlerin durumu gibidir. Onlar bu inançlarını bir de şu hadise destekletirler: “İşler sizin istediğiniz gibi yürümez de zor durumda kalırsanız, kabirlerden yardım isteyene bakınız.” Bu hadis bütün hadis uzmanlarınca yalan (mevzu) sayılmıştır. Böyle bir hadis ancak putperestlik yolunu açmak isteyen bir zındığın hadisidir.” (Allah’ın velileri ile şeytanın velileri arasındaki fark, İbni Teymiyye, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003, sayfa 172-173)

İbn Teymiyye, şöyle demiştir: Her kim hükümdara yakın kimselerin, hükümdar ile halkı arasında vasıta oluşu gibi, din ve ilim adamlarını , şeyhleri Allah ile kulları arasında vasıta olarak kabul ve itikat ederse…Her kim bu şekil üzere, Allah’la kulları arasında vasıtaların varlığını kabul ve itikat ederse, o kimse kafir ve müşrik olur. Şer’an tevbe etmesini istemek vacib olur. Tevbe ederlerse kurtulur, etmezlerse katledilirler. Çünkü bu teşbihçiler, haliki mahluka, Allah’ı insanlara benzetmiş ve böylelikle Allah’a şirk koşmuş olurlar.” (Allah ile kul arasında vasıta kulluk, İbn Teymiyye, İstanbul, Kazdal Yayınları, 1969, sayfa 116)

Not: İbn Teymiyye’nin Bid’atler kitabında bunlara benzer daha birçok görüşü yer almaktadır. Fakat bu sapık görüşlerin hepsi buraya alınmamıştır.

*NURETTİN YILDIZ KONUŞMASINDA ŞÖYLE SÖYLEMİŞTİR: İbn-i Hacer Heytemi filan gibi onunla uğraşanlar var. Rakipleri var. İbni Teymiyye’yi eleştirenler eserlerini bırakıp, onu eleştirenlerin söylediklerinden yola çıkarak ibni Teymiyye’yi eleştirmişlerdir. De ki falan kitabında şöyle diyor. (O alimleri) sıkıştırınca o aslında o cümlenin altında şöyle şöyle diyecekti ama ömrü yetmedi gibi niyet okumalar yapmışlar.

https://www.youtube.com/watch?v=aoO426P76hA

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu