Anasayfa SliderAnasayfa YazılarArşivSON EKLENENLERson-eklenenler

NURETTİN YILDIZ’DAN OSMANLI’YA SUÇLAMALAR:

“SARAYDA ZEVK Ü SEFA AKIYOR! 14 TON ALTIN İLE SARAYININ KAPILARINI BOYATMIŞ!”

“…Evet İslami yönetim siyaset güçlü. Padişah peygamberin halkasından geliyor lakin Cuma namazına törenlerle gidiyor. Sarayında zevk ü sefa akıyor. Peygamber vefat ettiğinde altın bi yüzük değil demir bir yüzük bile bırakmamış. Ama 14 ton altın kullanılarak sen sarayının kapılarını boyatmışsın. Aynı günlerde de Cezayir Fransızların işgali altına giriyor onlar senin teban ama sen Fransa’yla uğraşamıyorsun. Çünkü Fransa’ya 10 ton altın borcun var kapılarını boyatmışsın Dolmabahçe sarayında.”

Osmanlı Devleti, hangi sarayın kapısını 14 ton altın kullanarak yapmıştır? Bunu Nureddin Yıldız, söyleyemiyor, çünkü böyle bir saray yok, yani alenen iftira. Ayrıca, Osmanlı’nın Fransa’ya ne kadar ve ne borcu vardır? Tarihi meseleler, iftiralarla harmanlanıp karışık hale getirilip nasıl böyle kullanılır? Cezayir’in işgali sırasında Fransa’ya Osmanlı’nın tek kuruş borcu yoktur, o döneme kadar da Fransa’dan borç almamıştır. Lozan’da Fransa’ya ödenmesi taahhüt edilen borçlar ise İttihat Terakki döneminden kalmadır. Yani Nureddin Yıldız, her zamanki gibi Osmanlı’ya iftira atmaya çalışmış ve yine bilgi açısından çuvallamıştır.

Nurettin Yıldız’ın gelen tepkiler üzerine son zamanlarda Osmanlı’yı öven konuşmalar yapması düştüğü durumdan kendisini kurtarmaya yetmeyecektir. O kadar Osmanlı’ya hayrandın neden hayali şeylerle Osmanlı’ya saldırdın? Buna Türkçemizde hem nalına hem mıhına vurmak denir…

OSMANLI SARAYINA FISK U FÜCÛR İFTİRASI

Nurettin Yıldız: “Sarayında fısk-ı fücurdan vakit bulmuş da uyduruk eğlence iki rekat namaz kılmış diye Osmanlı Sarayı, peygamber sarayı mı?”

Dünyada saraylar içerisinde, fısk-ı fücur iddiası herhalde en son Osmanlı sarayı için kullanılacak bir iddiadır. Nureddin Yıldız, bu iddiasını, ya Osmanlı düşmanı selefilerden ya da yine Osmanlı düşmanı oryantalistlerden almış. Zira Osmanlı padişahlarının aile hayatı ve harem hakkında iki tane hakkaniyetli eser okuma gayreti gösterseydi bu bühtanları savurmazdı.

Osmanlı, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sünnetine harfiyen uymaya çalışdı, en güzel ahlâk örneklerini asırlarca dünyaya örnek gösterdi. Biz, insanımızı anlatırken: “Osmanlı terbiyesi görmüş, Osmanlı Beyefendisi ya da tam bir Osmanlı Kadını” diye onun terbiyesini överiz. Çünkü Osmanlı toplumunda tanıdığımız birçok kabiliyetli ve büyük insanın kendini anlatırken, nefsin afetlerinden uzak sözler kullandıklarını görürüz.

Osmanlı İmparatorluğu, İslâm edebinin gerçekten yaşandığı bir ülkeydi. Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma!” buyurarak edebi özetlemiştir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in devri tasavvufu yaşadı ve o devir Asr-ı Saadet adını aldı. Sahâbe mutluluğu yaşadı. Onlara mutluluğu yaşatan şey adaptı. Osmanlı’da da ailedekiler tasavvufta, tüccarlar tasavvufta, ordu tasavvufta, saray erkânı tasavvufta olduğu için herkes, İslâm adabını öğrendi. Bundan dolayı Osmanlı’da 2. Asr-ı Saadeti yaşadı.

Osmanlı medeniyeti; altı asrı üç kıtada kucaklayan, aklıselim, kalbi selim, zevk-i selim sacayağı üzerine oturmuş bir denge, giyim, kuşam, yeme, içme, aile, mahalle ve şehir hayatıyla, insana saygı medeniyetiydi. Osmanlı’nın aile, mahalle ve şehir hayatı, hoş bir özlemin ötesinde, insana insan olmanın zevkini ve keyfini doyasıya yaşatan bir güzellikler hazinesiydi. Osmanlı medeniyeti kelimeler üzerine bina edilememiş, güzellikler, hayatın bütün safhalarına işlenmiş ve yaşanmıştı.

Osmanlı Devleti’nin uzun ömürlü oluşu, toplumun huzur ve barışıyla doğrudan irtibatlıydı. Bu sırları keşfetmek gerekir. İnsana saygı medeniyeti de diyebileceğimiz, Osmanlı’nın aile, toplum ve mahalle hayatındaki güzelliklerden küçük bir demet sunarak, bugün neleri kaybettiğimizi daha iyi anlayabilir ve hiç olmazsa elimizde kalanları muhafaza adına bir gayret uyandırabiliriz.

Osmanlı hânedanı, bir medrese ciddiyeti ve tekke ağırbaşlılığı içinde din ve geleneklere sıkı sıkıya bağlı bir hayat sürmüştür. Tarihte hiçbir Müslüman hânedan, bu cihetten Osmanlı sarayı ile mukayese edilemez.

Sarayda erkek olsun, kadın olsun, namaz kılmayan, oruç tutmayan yoktur. Saray kadınları, câriye bile olsalar, tam tesettüre riayet ederler. Haremde nasıl giyinirlerse giyinsinler, dışarıya feracesiz çıkmazlar. Ferace, başörtüsü ve manto gibi bol ve uzun bir dış giysisi olmak üzere iki parçadır. Saraylıların tesettürsüz fotoğrafları, insanı yanıltmamalıdır. Bunlar saray içinde çekilmiş, hususi fotoğraflardır. O devirde câriyeler, şer‘an kaç-göç ile mükellef olmadığından, bunlardan istidatlı birisine fotoğraf çekmeyi öğretirler; o da ihtiyaç oldukça saray halkının resmini çekerdi. Kadınların, kendi aralarında örtünmek mecburiyetinde olmadığı malumdur. Sürgüne çıkan hânedan hanımlarının ve hizmetkârlarının pasaport resimlerinin tamamı çarşaf ve peçelidir.

Sultan Hamid’in zevcesi Behice İkbalefendi der ki, “Sarayda namaz kılmayan kimse yoktu. İstisnâsız herkes namaz kılardı. Dili bükülmeyen bazı yabancılar hizmete gelince, hiç olmazsa namaz kılacak kadar sûreleri, İslâm dininin esaslarını ezberlemek mecburiyetindeydiler.” Saray muallimesi Safiye Ünüvar hatıralarında, Meşrutiyet padişahı Sultan Reşad’ın, “Sarayda iki şey iyiydi: Namaz ve yemekler. Şimdi ikisi de bozuldu,” dediğini ve her bir saray odasının kapısına “Namaz kılmayana hakkımı helâl etmiyorum,” yazdırdığını naklediyor. Son padişah Vahîdeddin ve son halife Abdülmecid Efendi beş vakit namazını kılardı.
(Harun Çetin, Ittihad’dan Ihtilafa)

Nurettin Yıldız’ın son zamanlarda Osmanlı lehine konuşmalar yayınlamasına ne demeli?

“Çok ileri gittik millet bizi silecek biraz da böyle konuşalım…”

Nurettin Yıldız şunu söyleyebiliyor mu: “Ben şu şu konularda hata ettim, bilmediğim mevzuda konuştum, yanlışa düştüm. Cenab-ı Hakk’a istiğfar ediyorum. O zatların ruhaniyetlerinden af diliyorum. Takipçilerimi yanlış yönlendirdiğim için de onlardan özür diliyorum” Bunu söylüyorsa bütün paylaşımlarımız kaldırmaya hazırız. Bunu söylemeyip ben de hatasız değilim vs. gibi yuvarlak sözlerle tevazu gösterisi yapmak kabilinden laf oyunlarına karnımız tok!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu