Ahmet Gelişgen YazılarıSelefilerin Anatomisi

Mevlid Kandili Nedir, Ne Değildir?

Haddi zatında böyle bir yazıyı kaleme almak planımda yoktu. Ancak, Mevlid Kandili’nin ardından bazı dostlarım tarafından Mevlid Kandili kutlamasının dinde yerinin olup olmadığıyla ilgili soru yağmuruna tutulduğum ve Mevlid Kandili hakkında özellikle aleyhte yazılarla muhatap olduğum için bu yazıyı kaleme almak durumunda kaldım. Daha doğrusu bazı dostlara ivedi ve ayak üstü gönderdiğim cevabi mesajlarımı bu şekilde düzenleyiverdim.

Her şeyden önce şunu ifade edelim ki Miraç, Berat ve Kadir Gecesi gibi mübarek gecelerin aksine, Mevlid-i Nebi (s.a.v.) gecesini bir ibadet olarak değerlendirilmesi hususunda sarih bir hadis-i şerife veya ayet-i kerimeye rastlamak mümkün değildir.[1] O halde delil bakımından Mevlid Kandili, diğer gecelerden farklıdır.[2]

Bununla birlikte, insin ve cinnin Peygamberi, alemlere rahmet olarak gönderilmiş, kıyamete kadar gelecek insanlığın kurtuluş vesilesi, “Şefaat-i Uzmâ” (en büyük şefaat) sahibi, mahlukatın en şereflisi ve “İmâmu’l-Enbiyâ” (peygamberlerin imamı) olan Rasül-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’in dünyayı şereflendirdiği bir gecede, Müslümanların onu hatırlayacak programlar yapmaları da dinde yasaklanmış bir şey değildir.

Yeter ki bu dini bir gereklilik olarak telakki edilmesin, diğer dini yükümlülüklere alternatif kabul edilmesin, kandil kutlamaları israfa ve başka günahlara sebebiyet vermesin ve ranta dönüştürülmesin. İrşada vesile olan şeye, Rasülüllah (s.a.v.)’i tanımaya ve tanıtmaya, Kur’an tilavetine, salavât-ı şerife okunmasına ve muhtelif duaların okunmasına vesile olan bir hayra mâni olmak,[3] bir mü’minin işi olmamalı. Nitekim bazı yazılarda gördüğümüz kadarıyla, geçmiş ulemadan ve çağdaş alimlerden de mevlit kandiline cevaz verenler olmuş. Benim şimdilik bunları tespit ve araştırmaya zamanım olmadı. Ümmetin üzerinde ittifak ettiği büyük alimlerin, muhaddislerin onay verdiği bir işte bize düşen, onlara uymaktır.

Bugün insanlar, doğru olsun ya da olmasın, aile fertlerinin, tarihte iyi ya da kötü çığır açmış insanların doğum ve vefat günlerini kutlayabiliyorlar. Bundan maksat, bu şahsiyetlerin ve fikirlerinin canlı tutulmasını sağlamaktır. Yaş günü kutlaması, dinen pek de tasvip edilmediği halde bugün toplumumuzda, dindar ailelerde bile yer etmiş durumda. Temeli Hristiyanların uydurmasına dayanan yılbaşı ve gerçekle ilgisi olamayan Noel kutlamaları bile maalesef bugün toplumuzda yaygın hale gelmiştir. İslam İtikadına doğrudan aykırı olmasına rağmen, uyduruk bir temsilden ibaret olan “Noel Baba” kutlamalarına bile bir çift laf etmeyenlerin, evlerindeki torunlarının yaş günü kutlamasına mâni olamayıp buna iştirak edenlerin, Mevlid Kandili’nin tenkidiyle yırtınmaları bir hayli düşündürücüdür. Bu hususta iyi niyetli ve objektif olarak yazıp konuşanlara söyleyecek sözümüz olamaz.

Mevlid Kandili’ni bugün dillerine dolayan ve basın-medyada tartışma konusu yapanların, ekseriyetle bizim modernist/tarihselci ve “Kur’an İslamcı”[4]  teologların olduğunu görüyoruz. Halbuki bunlar hem Kur’an’ın hem de sünnetin, tarihsel olduğu iddiasıyla bugün geçerli olmadığını söylemektedirler. Yetmedi, “sünnet bize gelmemiştir, geldiyse kusurlu gelmiştir, o nedenle sünneti asla kabul etmeyiz, bize Kur’an yeter” diyenlerdir.  Geçen yıl Kadir Gecesi öncesinde, “Kadir Gecesi’nin de tarihsel olduğu, Asr-ı Saadet’te Kur’an indirildiğinde bir kez uygulanıp bittiği ve artık bugün Kadir Gecesi diye mübarek bir gecenin olamayacağını” saçmalayan yazılar, sosyal medyada cirit atmıştı. Gavurluk, bu derece de arttı yani. Niye gavurluk? Kur’an-ı Kerim’deki koskoca Kadir Suresi inkâr edildiği için! Bu yüzden o günlerde dostlarımızın talebiyle bu konuda bir yazı da kaleme almıştık.[5]

Bu konuda asıl dikkatimizi çeken, modernistlerin/tarihselcilerin veya Kur’an İslamcılarının, Mevlid Kandili’inden hareketle, dinde sağlam delilleri olan Miraç, Berat ve Kadir Gecesi gibi geceleri de kürüyüp atmak istemeleridir. Mevlid Kandili hakkında bu anlayıştaki zevattan bir tepki gelirse özellikle dikkat etmek gerekir. Bunlar sözde yakaladıkları küçük yanlışların veya zayıf delile dayalı uygulamaların gölgesinde, maalesef büyük değerlerimizi örselemeyi amaçlamaktadırlar. Bir başka deyişle, Mevlid Kandili’nden hareketle, güçlü delilleri mevcut diğer kandillerimizi de güya söndürmeye gayret etmektedirler.  Böylelerinin, Mevlid Kandili’ni tenkit etmeye ne hakları olabilir ki? Zira onların bir kısmı sünneti kökünden inkâr ederken, diğer bir kısmı da tarihsellik iddiasıyla sünnetle birlikte Kur’an’ı da devre dışı bırakmaktadırlar. Bu durumda size ne ki Mevlid Kandili’nden, Berat Kandili’nden ve sair mübarek gecelerden?..

Mevlid kandilini kutlayan mü’minler, dini görev ve sorumluluklarını ihmal ederler de kandili kutlamakla veya mevlit okutmakla yetinirlerse, bu son derece yanlış bir tutum olur, hatta suiistimal olur. Mevlit okuttuk, böylece her ibadetten vareste olduk demek, apaçık bir sapıklık olur. Mevlid-i şerif okutmak, Kur’an ve sünnete dayanan bir ibadet değilse de mevlid arasında okunan Kur’an-ı Kerim, salavât-ı şerifeler ve dualar, müstakil birer ibadettir. Dolayısıyla mevlidin ibadete vesile olması da söz konusudur. Bir de etkili yetkili bir hoca efendinin, mevlid-i şerif için toplanan cemaati irşad etmesine vesile olursa, bu daha da güzel olur. El-hasıl, mevlid-i şerif okutmak haram ve mekruh durumlara sebebiyet vermemeli, sözlerinden öğüt alınmalı, bu sözler insanda kalp rikkati uyandırmalı, nefis muhasebesine ve ahireti hatırlamaya vesile olmalıdır. Bu faydalardan uzak olan bir mevlid, müzikal gösteri ve ritüelden öte geçmez. Gösteriş için mevlid okunur veya okutulursa, Allah muhafaza, bu şirk olur.

Son yıllarda, çoğunlukla ritüelden ve dost gönüllemekten öte geçmeyen, ayrıca büyük israflara da sebebiyet veren kutlu doğum faaliyetlerini de tasvip etmek mümkün değildi. Bu hususun, bazen rantçılığa dönüştürüldüğü hususu da maalesef gelen haberler arasında idi. Kaldırılan kutlu doğum uygulamalarındaki en önemli sorun ise, Müslüman toplumun gerçek ihtiyaçlarının konuşulup öğretileceği yere, her yıl Diyanet yönetimi tarafından, sevgi, barış, kardeşlik ve hoşgörü gibi ılımlı İslam konularından birinin belirlenerek, anlatım ve irşat alanının daraltılıp kilitlenmesi idi. Bu tutum ve uygulama, hepten boş ve hatta yerine göre zararlı uğraşı idi. İrşad ve anlatının içeriği, konferansın konusu, toplumun ihtiyacı doğrultusunda seçilmelidir. Konuşmacı, evleviyetle toplumdaki yanlışları düzeltmelidir. Sonrasında da ihtiyaç olan bilgiyi muhataba sunmalıdır. Dostlar iş başında görsün kabilinden yazı, irşad ve konferansın kimseye yararı olmadığı gibi, toplumu uyutmak adına zararı dahi söz konusu olabilir. Türkçe olimpiyatlarının büyük debdebe ve şaşalar eşliğinde nerelere kadar sürüklendiğini geçmişte hep birlikte gördük. Bu uğurda yapılan büyük masrafların da bazı bölgelerde kamu hizmeti için harcanması gereken paylardan yapıldığını da duruma muttali olan yetkililerden dinledik maalesef. Benzer şekilde ömründe alnı secdeye gelmemiş ya da üzerindeki yakışıksız kıyafetleriyle ünlü artistlerin katıldığı debdebeli kutlu doğum açılış ve kutlamalarının yapıldığına da şahit olduk.

Kısaca mümin, diğer ibadetlerini ihmal edip mevlidi bunlara alternatif gibi algılamıyorsa, mevlid programından huşu ve manevi haz duyuyorsa, mevlid kişiyi tövbeye, ahireti hatırlamaya ve nefis muhasebesine götürüyorsa, mevlid dolayısıyla irşad fırsatı yakalanarak Rasülüllah Efendimizi ve değerlerimizi tanımaya ve tanıtmaya vesile oluyorsa, rant ve israfa da sebebiyet vermiyorsa, özellikle Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz’in ve maneviyatın hızla unutulduğu şu günün şartlarında mevlid programları güzeldir, engel olunmaz. Zira Kur’an-ı Kerim’de, “hayra mâni olana, haddi aşana ve günahkara itaat etme”[6] buyurulmaktadır. Kısaca Mevlit Kandili bu şartlar altında değerlendirilmelidir. Birileri, her fırsatta gavurluğu yaymaya çalışıyor ve bu amacını gerçekleştirmek için sanal gündemler oluşturmaya çalışıyorsa, Mevlid Kandili gibi şerefli bir geceyi biz neden değerlendirmeyelim?..

Bu yılki Mevlid Kandili anısına yazdığımız “sünnet” konulu yazımız linki:

http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=167

30.11.2017

Dr. Ahmet Gelişgen

www.ahmetgelisgen.com

info@ahmetgelisgen.com

[1] Rasülüllah Efendimiz’e pazartesi günleri oruç tutmasının sebebi sorulduğunda, “bugünün, doğduğu gün ve kendisine vahyin verildiği gün” (Müslim, Sıyâm, 198) olduğunu haber vermesini ise bazı alimlerin, Mevlid Kandili’nin kutlanmasına delil olabileceğini söyledikleri belirtiliyor. (Nevevi’nin Müslim Şerhi’nde bu bilgiye rastlamadık (Minhâc, VIII/193). Davudoğlu Şerhi’nde de konuya rastlamadık (VI/231-233). Şimdilik daha geniş araştırma fırsatım da olmadı. A. Gelişgen.

[2] Rasülüllah Efendimiz (s.a.v.)’in kendisinin üstün kerem ve faziletiyle ilgili ayet-i kerime ve hadis-i şerifler, söz konusu delillerin dışındadır.

[3] Bkz. Kalem, 68/12.

[4] “Kur’an İslamı” hakkında bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=161#2174

[5] “Kadir Gecesi de tarihseldir” iddiasına cevap için bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=49#2153

[6] Kalem, 68/12.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu