Selefilerin Anatomisi

Vahhabilerin Mevlid-İ Şerif Okumanın Bid’at Ve Haram Olduğunu Söylemeleri

Vahhabilerin öne çıkan alimlerinden olan Abdulla Baz, ‘Hükmü’l-İhtifalu bi Mevlid’in-Nebi,’ adlı risale 2. ve 5. sayfasında:
“Ne Peygamberin ne de bir başkasının doğu kutlamak caiz değildir. Bunlar dinde sonradan uydt bid’atlardır. Mevlid, ne Peygamberin zamanında ne ashap zamanında ne de tabiin zamanında okunmamıştır. Dolayısıyla sonradan ihdas edilen her şey bid’attir. Peygamberin mevlidini kutlayarak ehli kitaptan olan Hristiyanlara ve Yahudilere benziyorlar/’1 diyecek kadar ileri gidip Mevlid-i Şerifin okunmasına da şiddetle karşı çıkar.
1 Mevlana Abdurrahman Cami, Şcvâhid-ün Nübüvve Tercümesi, s. 136
Yine onların alimlerinden olan Salih bin Fevzan el-Fevzan, “et-Tevhid,” s. 121’de:
“Her sene Peygamber (Sallallahu aleyhi vesellem)/in doğumu münasebetiyle Rebi’ul evvel ayında bu mevlid toplantıları yapan cahil halk ve dalalette olan alimler, Hz. İsa’nın doğum gününü kutlayan Hristiyanlara benzetmektedirler,”2 diyerek Mevlid-i Şerifi okuyan ve kabul eden bütün müslümanları ve alimleri dalalette görmektedirler.
Sadece bunlar değil, vahhabi görüşüne sahip olanların tamamının iddiası budur. Bunların Mevlid-i Şerife bu kadar karşı çıkmalarının sebebi ise, Mevlid-i Şerifin tamamında Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin üstün yönlerinin anlatması ve ona olan sevgi ve muhabbetin aşılanmasıdır.
Vahhabilerin, kendilerine rehber edindikleri İbn-i Teymiyye bir çok batıl görüşleri olmasına rağmen, o dahi,
1 Abdulaziz b. Abdullah b. Baz, Et-Tehziru min’el-Bid’a, Riyad, s. 2, 5; Abdulaziz b.
Abdullah b. Baz, “Risâletü hükmü’l-İhtifalu bi Mevlid’in-Nebevi” (Mevlid-i Nebi’nin
kutlanmasının hükmü), Riyad. Yine bu hususta yine onların kitabı olan, Salih b. Fevzan
el-Fevzan, “et-Tevhid,” Riyad, s. 121’e bakınız. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi
vesellem) Efendimizin Mevlid kandilini kutlayan Müslümanları Hz. İsa’nın doğum
gününü kutlayan Hristiyanlara benzetmektedir.
2 Salih b. Fevzan el-Fevzan, “et-Tevhid,” Riyad, s. 121 ve bu hususta, daha sapkın
görüşleri için devamına bakınız.

mevlid hakkında olumsuz bir şey söyleyememiş ve hatta mevlid merasimleri düzenlemenin sevaplı olduğuna dair, “Iktidâ-üs Sirât-il Müştekim,”1 adlı kitabının 297. Sayfasmda şöyle demektedir:
“Mevlid’e tazim ederek onu bir bayram (merasim) kabul etmeyi bazı insanlar yapıyorlar. Onların bu güzel maksatlarına binaen mevlid okumak, Rasulullah (Sallalahu aleyhi vesellem)’e tazim olduğu için bunu yapanlara büyük ecir sevap vardır/’ demektedir.
Burada da görüldüğü gibi, günümüzdeki vahhabi zihniyetinde olanlar, Mevlide bid’attir, şirktir, okunmasına gerek yoktur demek suretiyle, kendi kendileriyle çelişmektedirler. Günümüz vahhabileri kendilerine rehber edindikleri İbni Teymiyye ile de ters düşmektedirler.
Şimdi Mevlid-i Şerifin okunmanın caiz olduğu ve mükâfatı hakkmda bir çok delil vardır. Ehl-i sünnet uleması geniş olarak bu hususta müstakil eserler dahi yazmışlardır. Mevlid, onların dediği gibi bid’at değildir. Hatta Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizi ilk öven Kuran-ı Kerim’de Allah’ u Teala’dır. Ashab-ı Kiram, bizzat Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in huzurunda iken, onu överek, meth eden kasideler söylemişlerdir. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatından sonra da, gerek Hulefa-i Raşid’in gerekse Tabiin döneminde mevlid okunduğuna dair çok sayıda rivayetler vardır. İmam-ı Azam Efendimiz, Tabiindendir ve aşağıda da geniş olarak yazılacak olan Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)
1 İbn-i Teumiyye, İktidâ’us-Sırâful-Mustakim muhalefetti ashabu’l-Cahîm, Tahriç: Halid Attar, Dar’ul-Fikir, Beyrut.

Efendimizi onun kabri başında metheden kasidesi yani mevlid’i vardır. Vahhabilerin ki ise, sadece kuru bir iftiradır.
Nitekim; Suudi Arabistanda önemli devlet görevlerinde bulunmuş olan ehl-i sünnet alimi, Dr. Muhammed bin Abduh Yemani, yazmış olduğu “Çocuklara Rasulullah sevgisini öğretmeliyiz” adlı eserinde ve diğer yazmış olduğu eser ve makalelerinde, çocuklara ve Müslümanlara: “Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in sevgisini öğretmenin ilk yolu Mevlid-i Şerif okumaktır,” diyerek Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizi öven Âyet ve Hadis-i Şerifleri yazarak, Mevlid-i Şerifin okunması gerektiğine dair ispatlarını yazmakta ve kendisi bizzat Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin neslinden olan Dr. Seyyid Muhammed bin alevî el-Mâliki1 (ö. 2004)’nin Mevlid’in Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in zamanından beri okunduğunu ispat etmek ve Mevlid’e karşı gelenlererin görüşlerini çürütmek için yazdığı “Havle’l-İhtifal Bi Zikra’l-Mevlid’in-Nebeviyyi’ş-Şerif”2 adlı eserine dikkat çekmektedir.3
Şimdi, bu zatlarında kitaplarında geçen Mevlid-i Şerifin caiz olduğuna ve Peygamberimiz (Sallalahu aleyhi vesellem) zamanmdan beri okuna geldiğine dair delillerden bazılarına yer vereceğiz.
Yukarıda da geçtiği üzere, bir çok Âyeti Kerime’de Allah’u Teala, Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizi övmüştür. Dolayısıyla Allah’u Teala’nm övdü-
1 Bu zat, Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin neslinden olan büyük bir eh-i sünnet alimi olup 2004 yılında 63 yaşında Mekke’de vefat etmiştir. Vahhabiliğe karşı onların görüşlerini çürüten “Mefâîm” adlı kitabı gibi bir çok kitap yazmıştır. Bu zat hakkında daha geniş bilgi için “Vahhabilere karşı ehl-i sünnet alimlerinin yazdıkları reddiyeler” konusuna bakabilirsiniz.
2 Seyyid Dr. Muhammed alevî el-Mâliki, “Havle’l-İhtifal Bi-Zikra’1-Mevlid’in-Nebeviyyi’ş-Şerif,” Matbaat-u Dar-u Cevamiı’l Kelim, Kahire-h.141810. Baskı.
3 Muhammed bin Abduh Yemani, Çocuklara Rasulullah sevgisini öğretmeliyiz, s. 35-42
arasından özetlenerek alınmıştır.

günü övmek bütün müslümanlar üzerine Allah’u Teala’nın bir emridir.
Sure-i Ahzab, Ayet 56:
“Allah ve Melekleri Rasulullah (Saliallahu aleyhi vesellem)’e salavat getirirler! Ey Mü’minler! Siz de ona salât’ü selâm getirin.”
Bu ‘Ayeti Kerime’de geçen “selavat” kelimesinin sözlük anlamı: “Şanını yüceltmek,” anlamındadır.
Sure-i Ahzab, Ayet 45-46:
“Ey Peygamber! Şüphe yok ki, Biz seni bir şahit bir müjdeleyici ve uyarıcı; Allah’ın izniyle; Allah’a bir davetçi, nurlandırıcı (nur saçan) bir kandil olarak gönderdik.”
Mevlid-i Şerif okumaktan maksat; Rasulullah (Saliallahu aleyhi vesellem) Efendimizin sevgisini insanlara aşılamak için onun üstün yönlerini, mucizelerini, miracını vs. yadederek Rasulullah (Saliallahu aleyhi vesellem) Efendimizi meth’u sena etmektir.
Sure-i Yunus, Âyet 58:
(Ey Habibim!) De ki: “Allah Teâlâ’nm fazl ve rahmeti ile İşte yalnız onunla ferahlansınlar (sevinsinler). Bu, onların topladıklarından (mal ve mülklerden) daha hayırlıdır.
Bu Ayet-i Kerime’de, Allah’u Teala’nm rahmeti ile sevinsinler diye söylediğinin Peygamberimiz (Saliallahu aleyhi vesellem) olduğu, Sure-i Enbiya Âyet 107’de:
“Biz Seni alemlere rahmet olarak gönderdik,” ifadesiyle apaçık ortadadır. Bu Ayet-i Kerime’de, Mevlid-i Şerif okuyarak Rasulullah Efendimiz (Saliallahu aleyhi vesellem) ile sevinmek, kutlama yapmak gerektiğine açık işaret vardır.

Seyyid Muhammed alevî el-Mâliki, Mevlid ile ilgili yazığı, “Havle’l-İhtifal Bi-Zikra’1-Mevlid’in-Nebeviyyi’ş-Şerif,” adlı eserinde der ki: Bir müslümanın Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in doğum gününü ihya etmek maksadıyla kutlayanlara: “Neden siz Mevlid-i Şerif kutluyorsunuz”? şeklinde bir soru sorması kadar anlamsız bir sual olamaz. Çünkü bu soru “Niçin siz RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem) ile ferahlıyorsunuz, seviniyor-sunuz?” manasına geliyor. Böyle bir soruya cevap vermek bile gereksizdir. Ancak bu soruya şu şekilde cevap verilebiliriz: “Ben RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem) ile ferahladığım ve sevindiğim için mevlidini kutluyorum. RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem)’i sevdiğim için onunla ferahlıyor ve mutlu oluyorum. Mü’min olduğum için de Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’i çok seviyorum.”1
Yine Arabistan alimlerinden Muhammed Abduh Yemani de; “Ashabın RasuluUah sevgisi,” adlı eserinde şöyle söyler: “RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem)’e duyulan sevginin derecesi imanın ölçüsüdür. Kim imanını sınamak isterse, Efendimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi vesellem)’e olan sevgisini kontrol etsin.” 2
RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz, bir çok Hadis-i Şeriflerinde kendisinin büyüklüğünü açıktan söylemektedir. Bu durum ise, onu övmemiz gerektiğine dair apaçık bir delildir.
Ebu Hüreyre (Radiyallahu anhu)’dan RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
1 Seyyid Dr. Muhammed Alevî el-Mâliki, Havle’l-İhtifal Bi-Zikra’1-Mevlidi’n-
Nebeviyyi’ş-Şerif, s. 12.
2 Muhammed Abduh Yemani, Ashabın RasuluUah Sevgisi, s. 43-45.

“Ben Kıyamet gününde Adem oğlunun Seyyidi (Efendisi) ‘yim. Kabri ilk açılacak olan benim. Ben şefaat edicilerin ilkiyim ve şefaati kabul olunacak ilk kimseyim.1
Hz. Aişe (Radiyallahu anhâ)’dan sahih senetle rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte de şöyle nakledilmiştir:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem), Hz. Ali’yi kastederek: “Bana Arabın efendisini çağırın/’ dedi. “Ya Rasulallah! Arabın efdendisi sen değilmisin? dediğimde, buyurdu ki: “Ben Adem oğlunun efendisiyim. Ali, Arabın efendisidir.”2
Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz, bizzat kendisinin doğum gününü kutlardı ki, bu Mevlid-i Şerife apaçık bir delildir.
Ebu Katade (Radiyallahu anhu) anlatıyor:
“Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz Pazertesi günleri oruç tutardı. Kendisine bu oruç hakkında sorulduğunda şöyle buyurdu: “İşte o gün, benim doğdu-ğum ve bana vahiy olunduğu gündür/’3
1 Sahih-i Müslim, Fedail 2 (3); Sünen-i Ebu Davud, Sünnet 12; Muhammed bin Abduh
Yemani, Çocuklara Rasulullah sevgisini öğretmeliyiz, s. 31.
2 Hakim, Müstedrek, Kitabu Ma’rifet’üs-Sahabe, Hadis No: 4690; Ebu Şeybe, Musannef,
(Mektebet’üş-Şamile-2), Hadis No: 27; Taberani, Mu’cem’ul Kebir, Hadis No: 2683.
3 Sahih-i Müslim, Siyam 36 (198); Rudani, Cem’ul-Fevaid, Hadis No: 3012; Seyyid Dr.
Muhammed Alevî el-Mâliki, Havle’l-İhtifal Bi-Zikra’1-Mevlidi’n-Nebeviyyi’ş-Şerif, s.
20-21; Muhammed bin Abduh Yemani, Çocuklara Rasulullah sevgisini öğretmeliyiz,
s. 37.

Bu Hadis-i Şerifin, Ebu Davud’da ki naklinde de şöyle geçmektedir: Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimize Pazartesi ve Perşembe günleri orucu hakkında sorulduğunda: “Pazartesi günü doğdum. Perşembe günü de bana Kur’an indirildi,” buyurdu.1
Rezzin’in Urve (Radiyallahu anhu)’dan naklettiği Hadis-i Şerifte şöyle geçmektedir:
“Süveybe, Ebu leheb’in azatlısıdır. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in doğduğunu ona müjdelediğinde Ebu leheb, onu azat etmişti. O da Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’i emzirmişti. Ebu leheb kafir olarak öldüğünde, islam üzere olan Abbas (Radiyallahu anhu) onu rüyasında büyük bir hüsran içinde gördü. Ona: ne ile karşılaştın? Diye sorduğunda Ebu leheb: Sizden sonra hiç te iyi bir şeyle karşılaşmadım. Ancak Süveybe’yi azat ettiğim için her pazartesi gecesi, baş parmağının buğumunu göstererek bana; buradan az bir su veriliyor, diye karşılık vermiş. Süveybe, Peygamberimiz (Sallalahu aleyhi veslellem)’in dadılığını yapmıştır.”2
Ebu Leheb’e yaptığı bu iltifattan dolayı, Allah’u Teala hazretleri, diğer cehennem halkına tanımadığı bir ayrıcalığı ona veriyor. Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimize daha bebekken doğduğunda, ona yapılan bu
1 Sünen-i Ebu Davud, Savm 53.
2 Rudani, Cem’ul Fevaid, Hadis No: 4198; Abdurrezzak, Musannef, (Mektebet’üş-
Şamile-2), Hadis No: 13956.

sevgi gösterisi, bu kadar mükafat görüyorsa, mü’minlerinde Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimize peygamberlik verildikten sonra ona olan sevgilerinden dolayı, Mevlid-i Şerif okumak amacıyla yemek, meyve, tatlı vs. buna benzer ikramda bulunarak ziyafet vermeleri, Allah’u Teala yanmda daha faziletli olması gerekmez mi? Bu uygulama, neden bid’at veya haram olsun?
Seyyid Muhammed Alevî el-Mâliki, mevlid toplantılarının bir geceye has olmayıp her zaman yapılabileceğini, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’e Salatu Selam getirmeye, muhtaçlara ikram etmeye, insanları dine davet ve irşada vesile olan bugünü ihya etmek gerektiğini belirtir.1
Ashab-ı Kiram Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizi, onun yüzüne karşı kasideler söyleyerek methederlerdi. Buna dair Taberani, şu Hadis-i Şerifi nakleder:
”Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) yanın-dayken Abbas bin Abdulmuttalip ona dedi ki: Yâ Rasulallah! Seni methetmek istiyorum. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) ona: Allah’u Teala ağzını bozmasın, oku bakalım, buyurunca şu kasideyi okudu:
1 Seyyid Dr. Muhammed alevî el-Mâliki, Havle’l-İhtifal Bi-Zikra’1-Mevlidi’n-Nebeviyyi’ş-Şerif, s. 12-14.

Manası:
Karanlık bir yerde ince deriyle örtülü bir mekandaydın, Sonra dünyaya geldin, ancak ne insan,
Ne bir et parçası ne de bir kan pıhtısıydm, Bilakis insanlar boğulurken bir kartala gem vurup,
Üzerine binen bir damlaydın,
Bir devir kapanıp yenisi başlarken,
Sende bir sülbden bir rahme bırakıldın,
Ailen tüm beldeleri geride bırakan bir onura sahip oldu,
Sen ki, doğduğunda yer yüzü aydınlandı, Ufuklar nurunla parıldadı,
Bizde senin ışığın, nurun ve doğru yolunla ilerliyoruz.1
Yine Beyhaki, Delail’ün Nübüvve’de naklettiğine göre: “Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz, Medine’ye hicret ettiğinde Medine’nin yakınında kadın, erkek ve çocuk bütün halk ellerinde defler ile “Tale’al Bedru aleynâ” diye bilinen aşağıdaki kasideyi okuyarak karşılamışlardır.”

1 Rudani, Cem’ul-Fevaid, Hadis No: 6353.

Manası:
Veda dağından üzerimize dolunay doğdu, Allah’a çağıran bir davetcimiz olduğu için,
Şükretmek bizlere vacib oldu,
Sen güneşsin, sen aysm, sen Nur üstüne nursun,
Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili ey Rasul. Ey bize içimizden gönderilen elçi,
Geldin Medine’ye şeref verdin. Ey davetçilerin en hayırlısı.
Eğer, Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizi öven kasideleri okumak mahsurlu olsaydı, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) kendisini kasideler okuyarak öven Ashab-ı Kiram’a müdahale etmez miydi? Bilakis çok memnun olmuştur.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz kendisi hayatta iken onu, müşrik şairlere karşı öven altı şairi vardı. “Hassan İbn-i Sabit, Ka’b İbn-i Malik, Abdullah İbn-i Revaha bunlardandır. “*
Buhari Ebu Davud ve Tirmizi’de nakledilen Hadis-i Şerifte Hz. Aişe (Radiyallahu anhâ) der ki:
1 Sahih-i Buhari, Magazi, 30, Edeb 91; Sahih-i Müslim, Fedail’üs-Sahabe, 153, 157; Rudani, Cem’ul-Fevaid, Hadis No: 8190,8191, 8192.

“Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) şair olan Hassan’a Mescid’de bir minber koyar, Hassan’da onun üzerinde durarak Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’i öven veya müdafaa eden kasideler söylerdi ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) de: Allah’ın Rasulünü övdüğü veya müdafaa ettiği sürece, Allah’u Teala, Hassan’ı Ruhulrkudüs (Cebrail -Aleyhis-selam-) ile destekler!” derdi.1
Buhari ve Müslim’de nakledilen Hadis-i Şerifte bu Hureyre (Radiyallahu anhu) şöyle anlatıyor:

“Hz. Ömer, mescidde kaside okuyan Hassan ile karşılaştı. Hz. Ömer ona, ters ters bakınca, Hassan (Radiyallahu anhu): Ben mescidde senden daha hayırlı olan zatın huzurunda kaside okudum, karşılığını verdi. Sonra Hassan bana dönerek dedi ki: Allah için söyle! Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in benim hakkımda: Benim adıma (müşriklere) cevap ver. Allahım! Onu Ruh’ul Kudüs (Cebrail) ile destekle,” buyurduğunu işitmedin mi? Bende: Allah için doğru, dedim.2
Enes (Radiyallahu anhu) anlatıyor:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) kaza umresi için Mekke’ye girdiği zaman, Abdullah bin Revaha önünde yürüyor ve şöyle bir kaside okuyordu:
1 Sahih-i Buhari, Edeb 91; Sünen-i Tirmizi, Edeb 103; Rudani, Cem’ul-Fevaid, Hadis No: 8180.
2 Sahih-i Buhari, Salat 68, Edeb 91; Sahih-i Müslim, Fedail’üs-sahabe 151; Rudani, Cem’ul-Fevaid, Hadis No: 8184.

Manası:
Ey Kâfir oğulları! Yolundan çekilin,
Bu gün Kur’an’a dayanarak boyunlarınızı vurabiliriz,
Hem öyle bir vuruş ki başı gövdeden ayırır, Ve dostu bile dosta unutturur.
Bunun üzerine Hz. Ömer ona: “Ey ibn-i Revaha Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in önünde ve Allah’u Teala’nın hareminde mi kaside okuyorsun? diye çıkışınca Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem): “Yâ Ömer! Onu rahat bırak. Zira söyledikleri kureyşliler için oklardan daha fazla tesirlidir/’1
Buhari’de nakledilen Hadis-i Şerifte İbn-i Ebi Sinan der ki: Ebu Hureyre’nin kıssalar anlatırken şöyle dediğini işittim: Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Abdullah bin Revaha’yı kastederek, kardeşiniz asla batıl bir söz söylemez, buyurdu. O Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) için şu kasideyi söylemişti:

Manası:
Şafak söküp tan yeri ağardığı sırada,
Kitabmı okuyan Rasulullah bulunuyor aramızda,
Hidayet yolunu gösterdi bize karanlıklardan sonra, Kalplerimiz de tereddütsüz inanmıştır ona,
1 Sünen-i Nesai, Menasik 109; Rudani, Cem’ul-Fevaid, Hadis No: 8185.

Ve söylediği her şeyin gerçek ve hak olduğuna, Müşrikler yataklarında derin bir uykuya dalarken, Gecelerdi o, yatağından uzaklarda.1
Yine Ka’b bin Züheyr (Radiyallahu anhu), Müslüman olmak için RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin yanına geldiğinde, bizzat huzurunda onu meth eden ve “Kaside-i Bürde,” diye meşhur olan uzun bir kaside okumuştur. Bu kasiden birkaç beyit şöyledir:
Manası:
RasuluUah bizi, sonsuz bir kurtuluşa, Nura ve hidayete götüren,
Allah’ın kılıçlarından keskin bir kılıçtır.
O’nun Ashapları, Mekke vadisinde İslâmı kabul eden,
Kureyşin en ileri gelenleri.
Cömertlikte ve yiğitlikte hiç birinin yok dengi.
İlk günler, göçmek gerekliydi, hemen göçtüler, Zerre tereddüt etmeden.2
Ka’b bin Züheyr (Radiyallahu anhu)’nun “Sevgili uzaklaştı/’ sözleriyle başlayan bu kasidesini, RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz çok beğendi. Hırkasını çıkarıp ona verdi bundan dolayı bu kasideye “Kaside-i Bürde” (yani hırka kasidesi) dendi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin Ka’b bin Züheyr (Radiyallahu anhu)’ya hediye ettiği bu hırka Hz. Muaviye
1 Sahih-i Buhari,Teheccüd 21, Edeb 91; Rudani, Cem’ul-Fevaid, Hadis No: 8188.
2 Bu Kasidenin Tamamı için bkz: Siret-i İbn-i Hişam Tercümesi (İslam Tarihi), Tercüme:
Hasan Ege, Kahraman yay. İstanbul-2006, IV, 200-211.

(Radiyallahu anhu) tarafından Ka’b bin Züheyr (Radiya-llahu anhu),nun varislerinden satın alınıp muhafaza edilmiştir. Bu hırka daha sonra Abbasiler’e daha sonrada Mısır’ın fethinde Mekke Şerifi tarafından Yavuz Sultan Selim Han’a teslim edilmiştir. Mekke ve Medine’de korunan bu hırka, günümüze kadar korunarak gelmiş olup, İstanbul’da Topkapı müzesinde “Hırka-i saadet” odasmda muhafaza edilmektedir.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin vefatından sonra da ashabı kiram efendilerimiz, Rasul-ü Kiram Efendimizin ahlakım, şemailini, mucizelerini kendi aralarında söyleyerek methettikleri rivayet edilmiştir. Bu da hiç şüpesiz Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin vefatından hemen sonra onu yad eden kasideler ve mevlidler okunduğunun açık delilidir.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin şairlerinden olan Hassan İbn-i Sabit (Radiyallahu anhu), Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatından sonra onu metheden ve ona olan özlem ve sevgisini anlatan bir çok kaside söylemiştir. Bunlar, “Siret-i İbn-i Hişam'”da uzun uzun yazılmıştır.1
Bu kasidelerden birisi, 46 beyitten oluşmaktadır. Bu kasidesi hakkmda, Ebu Zeyd el-Ensari’den nakledildiğine göre Hassan bin Sabit (Radiyallahu anhu), Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatından sonra bu kasidesini ağlayarak okumuştur. Bu kasidesinden birkaç beyit şöyledir:
1 Siret-i İbn-i Hişam Tercümesi (İslam Tarihi), IV, 425-435.

Manasıı:
Taybe’de2, Peygamberin izi ve ışık saçan toplanma yeri bulunmaktadır; izler silinip yok olabilir.
Önderin üzerine çıkrığı minberin bulunduğu şeref ve saygı evinin izleri asla yok olmaz.
Açık izler ve işaretler; Peygamber’in namazgah ve mescidinin bulunduğu ashabıyla toplandığı evinin bir köşesi, bunlar da yok olmaz.
Orada, ortasına, Allah katından, kendisiyle yol bulunan bir nurun indiği odalar bulunmaktadır.
Üzerinden zaman geçmesine rağmen silinmemiş izler vardır; zamanla yıpranmış ancak geri kalan izleri onu hatırlatmaktadır.
Gönlüm onu övmekten vazgeçmiş değil, onunla sonsuz cennette sürekli beraber olma ümidiyle gönlüm onu övmekten geri durmaz.
Orada onun komşusu olmayı umuyorum, o güne ulaşmaya gayret ediyorum.
Taberani’de nakledildiğine göre, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin Halası Safiyye (Radiyallahu anhâ), Resulü Kiram Efendimiz üzerine çok
1 Bu kasidenin manası: Yrd. Doç. Dr. Faruk Çiftçi, Hassan b. Sabifin Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi vesellem) için söylediği mersiyeler, KSÜ İlahiyat fakültesi Dergisi 4 (2004) s 79-85’den alınmıştır.
2 Medine’de Peygamber’in yaşadığı bölgenin adı olup, Medine’nin diğer isimlerindendir.

sayıda kaside söyleyenlerden biridir. O, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) vefatından sonra söylediği kasidelerin içinden birkaç bey ite burada yer veriyoruz1:
Manası:
Ya Resulallah! Sen bizim ümidimizsin, Sen bize hep iyilik edenimizdin.
Sen, bize hiç cefada bulunmadın,
Sen, merhametli ve hidayet edenimizdin,
Sen, mükemmel bir ilim deryası idin, Bugün ağlayanların, senin içindir feryadı.
Senin yoluna hep ecdadım feda olsun! Malım, canım, çocuklarım hep feda olsun!

İMAMLARIN YAZMIŞ OLDUĞU MEVLİD-İ ŞERİF’LER

İşte bu kasideler gibi, Rasulullah (Sallallhu aleyhi vesellem) Efendimize olan sevgi ve muhabbetten dolayı Ashab-ı Kiram’dan bu zamana kadar bütün müslümanlar çeşit çeşit her dilde Mevlid-i Şerifler ve kasideler yazarak Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizi methedip övmüşlerdir.
“el-Mecme’atti’1-Kübra mine’l-kasâidi’l-fuhra fî hakk-ı Nebiyyinâ Muhammedini’l-Büşra Aleyh-i SalâtüIIahi ve selamühü’l uzma…”2 adlı eserin 58-65. sayfaları arasmda geçen İmam-ı Âzam (Radıyallahu anhu)’ya ait olan aşağıdaki kaside; “el-Kasidetü’1-Meymûnetü’l- Mübareke-
1 Bu kasidenin tamamı için bkz.: Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, IX, 39; Taberani, Mu’cem’ul Kebir, Hadis No: 20261; Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Tercüme: Sıdkı Gülle, Divan Yayınları, İstanbul-1991, (I-IV), II, 380.
2 Bu eser: Osmanlı Matbaalarında basılmış bir eser olup baskı yeri ve tarihi belirtilmemiştir.

tü’n- Nu’man-iyye” veya “ed-Dürrü’1-Meknûn” diye isimlendirilir. İmamı Azam Efendimiz 53 beyitten oluşan ve RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizi meth eden bu kasidesini, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin ravzasına yüz sürdüğüde yazmıştır.1 Bu kasidenin tamamının bilinmesinin faydalı olacağım düşündüğümüz için Osmanlıca tercümesiyle birlikte aynen aktarıyoruz:

1 İmam Nesefi (Rahimehullah)’m, “Tuhfe” adındaki eserinde, Şems’ul-Eimme Halvanî (Radiyallahu anhu)’dan şöyle nakledilmiştir: Rüyamda İbn-i Abbas (Radiyallahu anhuma)’yı rüyamda gördüm, bana dedi ki: Müçtehidlerin sultanı Rahman olan Allah’u Teala’nm dostu Ebu Hanife Numan ibn-i Sabit (Radiyallahu anhu), Resulü Ekrem ve Nebiyyi Muhterem (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizi, mübarek ravza-i mutahharasında bir kaside ile metheylemiştir ki, bu kasideye “dürrü meknûn” (Saklı inci) ismi verilmiştir. Bu kasidenin bir takım faziletleri vardır. 1- Her sebah ve akşam mukaddes ravzasmın hizmetçileri olan melekler ve Kürsüyü tavaf eden melekler bu kasideyi şerifi okurlar. 2- Bu kasideyi okumaya devam edenlere afetler, kazalar ve belalar uğramaz. 3- Düşmanlarını sevindirecek bir kötülükle karşılaşmaz. 4- Ani ölümden emin olur. 5- Okuyana ve bulunan yere shir, büyü zarar vermez. 6- bu kasideyi okumaya devam edenlerin gönlü sevinç ve ferahla dolar. 7- Bulunduğu eve, veba gibi bulaşıcı hatalıklar girmez. 8- Günahları bağışlanır. 9- Bir kimse her ne murad için yedi gün peş peşe okursa istediği şey gerçekleşir. İşte İbn-i Abbas (Radiyallahu anhumâ) bunları anlattı ve uyandım. Bu kasideden haberim olmadığı için bu kasideyi Mekke ve Medine’de aradım. Sonunda Bağdat’ta bir şeyhin yanında buldum. O kamil şeyhte o zamana kadar duyulmamış diğer bazı özelliklerini saydı, ömrüm oldukça bende onu okumaya devam etmeyi kendime adadım. (İmam-ı Azam Ebu Hanife Numan b. Sabit, Kaside-i Meymune-i Mubareke Dürr-ü meknûn Kasidesi, Tercüme: Ahmet Mahmut Ünlü, Arifan yay-İstanbul.)
Manası:
1- Kasdi geldim sana Ey Seyyid-i Sâdât amma, İsterim senden himayet, dilerim senden rızâ.1
2- İştiyakım sana Ey Hayru’1-verâ bir rütbe ki, Mâsivâya meyl-i kalbim yok durur vallahi lâ.2
3- İzzü câhm hakkîçün vallahi senin müştakmam, Hakk bilir ki âşık-ı bî çarenim, meylim sana.3
4- Sensin ol ki, olmasaydm halk olmazdı bir ahad Belki halk olmazdı âlem belki hep cümle verâ4
5- Sensin ol ki, kıldı nurundan kamer nur iktisab Şems-i hâvr nûri işrakmla oldu pür ziya5
6- Sensin ol ki, sırrı miracında bu hefti asuman, İftihariyle müzeyyen oldu hem çün mah ligâ.6
7- Sensin ol ki, eyledi davet seni ol Zü’1-Celâl, Sem’ine erdi o kurb içre sâdâyı Merhaba.
8- Sensin ol ki, diledin Hak’tan şefaat ümmete, Lütf ile kıldı kabul etti icabetle nida.
9- Sensin ol ki, Adem safiyullah sana İltica ile kabul oldu ne ki ibtidâ dua
10-Etti İbrahim halilullah dua isminle çün Ateş-i nemrut söndü gülistan oldu ona.
1 Yâ Rasulallah! Sırf senin ziyaret maksadıyla geldim. Amacım sadece senin rızan ve himayendir.
2 Ey İnsanların en Hayırlısı! Sana öyle iştiyakım, arzum var ki, kalbimde senden başka
hiçbir şeyin sevgisi yoktur.
3 Vallahi Makamın hakkı için senin müştakmam, Hakkta biliyor ki ben sana âşığım ve
meylimde sanadır.
4 Sen öyle ulu bir zatsın ki, Sen olmasaydın kainat’ta dahil hiçbir şey yarahlmazdı.
5 Sen öyle bir zam ki, ay senin nurundan kisveye büründü, güneşte senin güzel nurunla
parlak göründü.
6 Sen ki, miracında semaya yükselince, seninle semalar süslendi, yüceldi.

11-Hazreti Eyyüb dedi: “ennî messenî/’ İsmini yâd eyleyip emrâziden buldu şifa.
12-Dâhi Ruhullah senin hüsn-ü sıfatın meth edip Çok beşaretler haber verdi sıfatında ulâ
13-Hazreti Musa Kelimullah o şân-ı reff Rûzi mahşer ol dahi huzura iltica.
14-Cümleten peygamberanı hem benî âdem melek, Cem olup tahtı Livâhi’l-Hamde heb bây-u kedâ.
15-Mu’cizatın âciz etti hep fesahat ehlini, Fazlma yoktur nihayet farz olunmaz intiha.
16-Söyledi sana taamı pühte mesmûm olduğun, Hem keler geldi sana lebbeyk ile hîne’1-likâ1
17-Geldi kurt ile geyik yüzün kodu hem dedi, Yâ Rasulallah! himayet kıl bize Ey Mültecâ!
18-Hem dahi kuşlar vaz-i cebîn ile verip selam, Hem şikayet eyledi nâka sana verip selam.2
19-Davet ettin çok şecer koptu yerinden durdu tez,3 Bî kadem kıldı icabet yürüyüp geldi sana.
20-Aktı keffinden sular feyzanı cümle içtiler Hem elin içinde tespih etti taşlar bî hasa.
21-Başın üzre sâyedârm oldu bir pare bulut, Nahli hurma firkatinden inleyip ister lika.
22-Yürüse yumuşak yere asla belirmezdi eser, Kâri taşa bassa olurdu firaş âsâr hâ!4
23-Erdi çün merzaya vardı hem şifayı hikmetin, Cûd-i ihsanınla doldu vâdi-i Ümmü’1-kurâ.5
1 Pişmiş kuzu zihirli olduğunu sana söyledi. Kertenkelede sana kavuşunca lebbeyk dedi.
2 Vaz-ı ceb’in: Yanma gelmek. Nâka: Deve.
3 Şecer: Ağaç.
4 Firaş asan ayaklan iz yapmak.
5 Merza: dert, hastalık vs. Cûd: Cömertlik. Vadi-i ümmül-kura: bütün yer yüzü.

24-Çeşm-i â’mâyı Katâde oldu ke’1-evvel basîr,1 Dahi hem ibnü’l-Husayn buldu devan ile şifâ
25-Hem Hübeyb ve ibn-i Afra oldular mecruh-i mevt,2 Der akeb mesh-i yedinle buldular mahz-i deva.3
26-Derd-i çeşm erdi gaza-i Hayber içre Haydar’a Buldu ağzın yâri ile ân-ı saatte şifâ.4
27-İbn-i Câbir çün vefat etmişti sen kıldın duâ, Hakk seni irzâ edip verdi hayat ol dem ona.5
28-Ümm-ü Ma’bed’in südü vermez koyunun göğsüne, Sürdün elin çeşme gibi aktı sütü daima.
29-Munkatı’ olmağla bârin nice yıllar kahd iken, Yağdı yağmur bitti habbab eyledin çünki dua.6
30-Kâffeten mahluku davet eyledin dine heman, Oldu munkad emrine her kim sema’ etti nida.7
31-Doğru yolu gösterip hem din-i küfrü hor kılan, Doğru olan din-i islam dinini kıldın ulâ.
32-Oldular mahrum-i merzât-ı Huda hep cümleten, Sana kim kıldı adavet eyledi her kim cefâ.8
33-Gazve-i Bedr’inde geldi çok melaik pür silah, Hakk Teala canibinden eylediler çok gaza.9
1 Basir: görmek.
2 Mecruhi mevt: ölüm hastalığı.
3 Mesh-i yed: eli ile mesh etmek
4 Gözünün rahatsızlığından dolayı Hayber de Hz. Ali senin tükrüğünle anında şifa buldu.
5 Allah’u Teala, Câbir (Radiyallahu anhu)’nun ölen iki oğlunu, senin duan ile dirilterek
seni razı etti..
6 Bir kıtlık senesi açıkça dua ettin, bulutlardan yağmur boşandı ve nebatatlara can geldi.
7 Bütün mahlukatı davet ettin, boyun eğdiler ve seve seve seni dinlediler.
8 Adavet: düşmanlık. Mahrum-i Merzat-ı Huda: Huda’nın rızasından mahrum olmak.
9 Canibinden: Tarafından.

34-Yevm-ü Fethi’l-Mekke oldu çok fütuhatın senin, Yevm-ü Ahzab erdi Nusret oldu çok va’dü vefa.1
35-Hûd ile Yunus senin hüsnünden oldular cemil, Hem cemail-i Yusuf oldu rif atinden pür ziya.2
36-Kadrin Ey Tâhâ, senin âli nebilerden kamu, Geldi subhanellezi esra senin şanında tâ!3
37-Gelmedi vallahi Yâ Yasin, hiç mislin senin, Aleminde hem cinân içre yemin hakkı Hüdâ.4
38-Vasfı zâtında senin lâl oldu şairler bütün, Âciz oldu halk-ı âlem kılmadan meth-u sena.5
39-Hem gelip verdi haber İncil-i İsa bi’setin, Medhin edip geldi Kur’an hem şanında tâ.
40-Meth edenler Yâ Rasulallah! Nice metheylesin, Cem’i küttab itseler birbirine birden sala.6
41-Olsa vallahi yedi derya mürekkep yazmaya Hem kalem olsa ağaçlar vasfın olmaz münteha.
42-Ins-ü cin cem olsalar yazmağa vasfm senin, Yetmeye takatleri idrakleri ola cüda.
43-Daima aşkma düşmüş kalbim oldu Seyyidim, Can tenim aşkınla doldu hiç yok mâ’adâ.
44-Ger sükût etsem, sükûtum sen içindir Yâ Habib! Söyler isem methini söyler idim ben dâima.
45-İstimâ’ etsem sözü ben ol kelamındır senin, Gözüme baksam cemalin görünür her bir yana.7
1 Yevm-ü Ahzab: Hendek günü
2 Hüsnünden: Güzelliğinden. Cemil: Güzel. Rif’tİnden: Parlak olan yüce güzelliğinden
3 Sen bütün nebilerden üstün oldun Ey Taha, zikir olsun seni miraca götüren Subhan’a.
4 Vallahi alemler içinde senin benzerin yoktur, seni peygamber olarak gönderen hakkı için Ey Yasin (Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in isimlerinden biridir).
5 Bütün halk, şairler senin üstün sıfatlarım methetmeye aciz ve yorgun kadılar.
6 Ne kadar kitaplar yazılsa, seni anlatmakta yetersiz kalırlar.
7 Her zaman senden hoş sözler iştirim fakat baktığımda ise senden başkasmı görmem.

46-Ben fakire kıl şefaat ya rasulallah meded Kapma yalvarı geldim, dilerem senden ginâ.
47-İns-ü cin Ekremisin ben zaife kıl kerem, Cûd-i ihsanınla razı kıl eyâ Kenze’1-verâ.
48- Ben tama’ ediciyem senin keremin zerresin, Yok Ebu Hanife için alem içre mâsivâ.
49-Ola ki, rûz-i hesab ona şefaat edesin
Her sabah-u şanı eder habl-ü metine iktidâ.1
50-Sensin ol Şâfi’, Müşeffe’ cümleden Ekrem meded! Ümmetin senden himayet ister, eyler iltica.
51-Olsun ihsanm bana yarın şefaat eylemek, Ola kim haşrolayım yevme’1-ceza tahte’1-liva.
52-Çok salât-u hem selam etsem sana Hâdi’1-hüdâ Merkâd-ı Pâkin ede tâ arzu ol ehl-i safa.2
53- Al-ü ashab-u kiram üzre salat-ü hem selam, Tabiine dahi kim etti teveccüh ravzana.
Süleyman Çelebi hazretleride, Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz ve Ashab-ı Kiram’ın zamanmdan beri yazılarak okunan Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’i öven kaside ve beyitleri derleyerek, Türkçe’ye tercüme edip Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i diye bilinen meşhur “Vesilefün Necat”3 adlı eserini yazmıştır. Aşağıdaki beyitlerle kendisinden önce de mevlidler yazıldığını ve kendisinin bunları derleyerek eserini oluşturduğunu açıkça söylemektedir:
1 Umulur ki sen ona hesap günü şefaat edesin, elbette senin kulpuna o sımsıkı sarılmıştır.
2 Ey hidayet bayrağı, salanı selam senin üzerine olsun, aşıklar özlem çektikçe makamına gelmeye!
3 Bkz: Necla Pekolcay, Türkçe Mevlid metinleri I-II, doktora tezi, ist. 1950. N. Pekolcay,
Süleyman Çelebi, Dergah yay. 2005.

Şol kitâblar içre söylenen haber Zahir oldu göründü ser-teser
Halk-ı âlem gözleriyle gördüler Görmeyenlere haberler verdiler
Âmine Hâtûn gözüyle gördüğün Ol gecede nice lutf-e erdiğin
Râviler yazdı haber verdi bize Biz dahi yazdık kim edevuz size
Suudi Arabistan’m sünni alimlerinden olan Muhammed Abduh Yemani de, “Ashabın RasuluUah Sevgisi” adlı eserinde şu kasideye yer vererek RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in meth edilerek övülmesi gerektiğine işaret etmektedir:
Nasıl yükselir peygamberler senin mertebene, Ey göklerin ulaşamadığı sema,
Yaklaşamadılar bile senin yüceliğine, Zira parıltın ve nurun engel oldu onlara,
Suyun aksettirdiği gibi yıldızları, Ancak sıfatlarını yansıttılar insanlara.1
Yunus Emre hazretleri de Mevlid-i Şerifin önemimini ve faziletini bildiren şu kasideyi yazmıştır.
Çağırırlar ol kıyamet gününde Mevlid okuyanlar gelsin diyeler Ellerine nurdan berat vereler Mevlid okuyanlar gelsin diyeler
Salıverin gitsin cennet bağına Salınsın ol hem sağma soluna Hakkı gör ne ihsan eder Mevlid okuyanlar gelsin diyeler
1 Muhammed Abduh Yemani, Ashabın RasuluUah sevgisi, s. 43-45.

Yedi tamu üstlerinden uçarlar Sekiz cennet kapıların açarlar Eğnine hülle donları biçerler Mevlid okuyanlar gelsin diyeler
İletip cennet bağına varalar Hülle donların boyunca giyeler Canların rahmet suyuyla yuyalar Mevlid okuyanlar gelsin diyeler
Ey Yunus ne aceb bir divan imiş Hep âşıklar gelmiş ol eve girmiş Cümlenin maksudu bir didar imiş Mevlid okuyanlar gelsin diyeler1
el-Mecmuatul-Kübra2 adlı eserde: Sahabe-i Kiram ve büyük islam alimlerinin Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)’in üzerine söyledikleri kasideleri yer almaktadır. İmam-ı Celâlettin es-Suyutî (ö. m/1505) Hazretlerinin “Vesâil”3 isimli kitabmda ve “El İmam el Alim, el-Allâme Şihabüd-Dîn Ahmed bin Hacer el-Heytemi Eş-Şâfi (ö. m/1566) Rahmetullahi aleyh’de “en-Ni’metil-Kübra Alel Alem Fî Mevlidi Seyyid-i veled-i Âdem” isimli kitabmda da dört halife devrinden beri Mevlidin okunduğu tafsilatlı olarak yazılmaktadır. Ayrıca İbn-i Hacer’in bu kitabmda eskiden yazılmış olan Arapça kaside ve Mevlidi şeriflerden örnekler verilmekte ve Mevlid-i Şerif hakkmda büyük zatların söylediği sözlere de değinilmektedir. Bu Kitab’m 5 ile 7. Sayfaları arasmda geçen “Mevlid’in Nebi”4 (Sallallâhu
1 Elhac Muzaffer Ozak, İrşad, II, 397.
2 Bu Eser için bkz.: Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul, Tirnovah; No: 1510.
3 Ayrıca bu konuda bkz.: İmam Celaleddin Abdurrahman es-Suyuti, Hüsnü’l-Maksidi Fî
Ameli’l-Mevlid (Mevid okumaktaki güzel maksatlar), Dar’ul Kitab’ul İlmiyye, Beyrut-1985.
4 Ibn-i Hacer el-Heytemi eş-Şafi, en-Ni’metil-Kübra Alel Alem Fî Mevlid’i Seyyid-i
veled-i Âdem, Hakikat kitabevi, İstanbul-2003, s 5-7.

aleyhi vesellem) bahsim arapça aslıyla birlikte tercüme ederek aynen alıyoruz.

”Bu fasıl Peygamberimiz Muhammed Mustafa (Sailallahu aleyhi vesellem)’in Mevlid’in Nebi’sini beyan eder.”
Ebû Bekir es-Sıddîk (Radiyallâhu anhu) buyuruyor ki: “Her kim Mevlid’i Şerifi okutmak için bir dirhem harcarsa cennette benim yoldaşım olur.”

Hz. Ömer (Radiyallâhu anhu) buyuruyor ki: “Her kim Muhammed (Sailallahu aleyhi vesellem)’in Mevlid’i şerifini yücelterek, hürmetle tazim ederse o kimse islâmı ihya eder. Yani islâmı diriltir.”

Hz. Osman (Radiyallâhu anhu) buyuruyor ki: “Her kim Mevlid’i Şerifi okutmak için bir dirhem, bir şey harcasa sanki Bedir gazasında ve Huneyn kazasında Peygamberimiz (Sailallahu aleyhi vesellem)’le beraber bulunmuş gibidir.

Hz. Ali (Kerremallâhu veçhe) buyuruyor ki: “Her kim Resulullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)’in Mevlid’i Şerifini hürmetle, tazimle okunulmasına sebep olsa o kimse dünyadan iman ile çıkar ve hesap görmeden cennete girer.”
Hz. Hasan’il Basri (Radiyallahu anhu) buyurmuştur ki: “Ben isterim ki, Uhud dağı kadar altınım olsa, onu Muhammed (Sallallâhu aleyhi vesellem) için Mevlid’i Şerif okutmaya sarfetsem.”
Hz. Cüneydi Bağdadî (ö. h-298/m-910) (Gaddesallâhu sırrahû) hazretleri buyuruyor ki: “Her kim Mevlid’i Nebî (Sallallâhu aleyhi vesellem) de hazır bulunsa yani Mevlid’i Şerif okunurken hazır bulunsa, hürmetle, tazimle, büyüklüğünü takdir ederek otursa, dinlese o kimse imanını kurtarır/’
Hz. Mâ’ruf-ul Kerhî(ö. h-200/m-816) (Gaddesallâhu srrrahû) buyurmuştur ki: “Her kim Mevlid’i Nebiyi okutmak için yemekler hazır etse ve ihvanları çağırıp toplasa, ışıklar yaksa yeni elbiselerini giyse ve süslense güzel kokular saçsa, hürmetle, tazimle okutsa Allah’u teala o kimseyi kıyamet gününde evvelki peygamberlerin

fırkası ile beraber hasreder. Onlar Âlâ’yı İlliyindedir/’
Yani Peygamberler en evvel fırka olarak o yola giderler. Onun için o kimse Peygamberler fırkası ile beraber olur.

Kendi asrında bir tek olan İmam-ı Fahrettîn-i Râzi (ö. h-606/m-1209) hazretleri buyuruyor ki: “Bir kimse Mevlid’i Nebî (Sallallâhu aleyhi vesellem)’i tuz’a, veyahut başka bir yenecek şeye okusa, onu başka yeneceklerin içine katsa o yenecekler de bereket zahir olur. Her ne şeylere ki bu katılırsa hiç sıkıntı ve zahmet olmaz. Allah’u Teala onlardan yiyenleri aff-ı ve mağfiret eder. Mevlid’i Şerifi suya okuyup içenlerin kalblerine bin nûr ve bin rahmet girer ve bin de kötü şeyler de kalbinden çıkar. Kalblerin öldüğü günde o adamın kalbi ölmez. Her kim Mevlid’i Şerifi sikkeli bir para (zamanının bastırılmış geçerli parası) üzerine okusa, başka paralara katsa, ya altın, ya gümüş ona bereket olur. Sahibi fakir olmaz. Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)’in bereketi hiç kesilmez.”

İmam-ı Şâfi (ö. h-204/m-820) (Rahimehullah) hazretleri buyurmuştur ki: “Mevlid’i Nebiyi, okutmak için bir kimse ihvanları toplasa, yemek yedirse, yerleri düzlese, güzel hizmet etse, okunmasına sebep olsa, Allah’u Teala o kimseyi kıyamet gününde sıddıklar, şehidler ve salihlerle hasreder ve cenneti Naim’de onlarla beraber olur/’
Sırrı Sâkatî (ö. h-251/m-865) (Gaddesallahu sırrahu) buyuruyor ki: “Her kim Mevlid’in Nebî (Sallallâhu aleyhi vesellem)’i okutmak için bir yeri kast eylese, hazırlasa, niyet eylese, o kimse cennet bahçelerinden bir bahçe hazırlamış olur. Çünkü bu hazırlamış olduğu yeri Rasulullah (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)’in sevgisi için hazırladı/’ Çünkü Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) Efendimiz buyurmuştur ki: “Her kim beni severse cennette o kimse benimle beraber olur/’
Mevlid’i Şerif okutmak da ancak Rasulullah (Sallallâhu aleyhi vesellem) Efendimizi sevmekle olur. Ashab-ı Kiram efendilerimiz, Resul’ü Ekrem (Sallallâhu aleyhi vesellem) Efendimizi evlerine davet etmeyi büyük devlet bilirlerdi. Her müşkülleri hallolur, hayır bereket artar, evlerine feyz-i ilahi, rahmet-i ilahi dolardı. O zamanda bulunsaydık, biz de davet ederdik. Zaten mevlüt okutulmasmdaki maksat da, Ashabm yapmış olduğu bu uygulama gibi, Rasullah (Sallallâhu aleyhi vesellem) Efendimizi evimize davet etmek ve hayır ile bereket olması içindir. Mevlid okur, veya okutturursak Ashabm yaptığı aynı daveti manevi olarak biz de yapmış oluruz. Çünkü Cum’a günü getirilen Salavat’i şerifeyi bizzat kendisi alıyor. Öyleyse davete, yani Mevlid’e o da geliyor, demektir.

Ariflerin Sultânı İmam-ı Celâleddin es-Suyutî (ö. h-911/m-1505) Hazretleri (Gaddesallahu sırrahu ve nevvere darîhahu) (Allah sırrım takdis eylesin ve kabrini pür nûr eylesin) “Şemail” kitabının şerhi olarak yazdığı “Vesail” isimli kitabmda şöyle buyurmuştur: “Bir ev de, ya bir mahalle de, veya bir Cami de, mescitte Mevlid’i Şerif okunsa, orayı melekler sararlar ve onlara salavat getirirler. Oradaki bulunan cemaate Allah’u Teala, rahmetini ve rızasını verir. Melekler (Yani Cebrail, Mikâil, İsrafil ve Azrail Aleyhim’ üs-selâm) o cemaate dua ederler. Cenab-ı Hak’ta onlara, o meleklerin duası üzerine rahmetini ve rızasını verir/’
Aynı onun gibi Mevlid-i Şerif hakkında şöyle söylediler: Her hangi bir müslüman, evinde Mevlid’i Şerif okursa Allah’u Teala hazretleri oradan: Kıtlığı, veba hastalığını, yangını, suya gark olmayı, afatı, belaları, buğzu, hasedi, göz değmesini kaldırır. Cenab-ı Hakk bu evin ehlini, hırsızlardan muhafaza eder. O kimse ölürse, Allah’u Teala o kimsenin üzerine kolaylık getirir. Münker ve Nekir meleklerinin suali ve cevabı kolay gelir. “O Melik-i Muktedir olan Allah’u Teala’nın yakınında olur/’1 Her kim Mevlid’i Rasulullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)’e hürmet etse, O kimseye o kifayet eder. Her kim Mevlid’i Şerife tazim etmezse, kıymet vermezse, Eğer bütün dünyada onun methu senası dolmuş olsa bile o kimse Allah’ın nazarında değildir. Rasulullah (Sallallâhu aleyhi ve sellem)’in muhabbeti onun kalbine gelmez.
AUah’u Teâlâ sizide bizide; Onu ta’zim eden, onun Mevlid-i Şerifi’nin kadrini bilen, ona muhabbet besleyen ve o Mevlid-i Şerife tabi olanlardan kılsın ve onun sevgisinden ayırmasın. Âmin! Yâ Rabbe’l-Âlemîn. Ve sallallâhu alâ seyidine Muhammedin ve ala âlihi ve sahbihi ecmaîn ilâ yevmid-din. Sallu aleyhi vesellimu teslima. Hatta tenalu cenneten ve naimâ.
1 Sure-i Kamer Ayet 55.

Mevlid-i Şerif okumak ve okutmak hakkmda bu kadar mücdeleyici ve sahih deliller varken okutulmasına engel olup, bidattir, şirktir, Resullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’de bizim gibi sıradan bir insandır , onu bu kadar fazla övmeye gerek yoktur demeleri ise çok manidardır. Mevlid-i Şerif hakkında bu kadar Ayet-i Kerime, Hadis-i Şerif ve islam alimlerinin söylemiş oldukları açık deliller varken ve bunu da kendileri çok iyi bildikleri halde buna rağmen Mevlüd’i inkar etmeleri, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’e olan nefretlerinin açık bir göstergesidir. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in övülmesinden en fazla rahatsızlık duyan iblis ile avaneleri, münafıklar ve kafirlerdir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu