Reşid Rıza

Menâr Tefsirini Tenkid- Dr. Hasib es-Samarraî

1- Bıktırıcı uzunlukta not düşmeler. Ki bunlar, müstakil bahislere benziyor, geniş boşluklar tefsirin güzelliğine bir mania teşkil ediyor.

İşte Reşid Rıza bu notların tefsirini daha işe başlarken mukaddimede koyduğu metodun dışına çıkardığını, Şeyh Muhammde Abduh’un vefatından sonra tefsirle uzaktan-yakından alâkası olmayan notlar ilâvesiyle diğer derme-çatma tefsirler gibi olduğunu hissetmiş olacak ki, tefsirinde şöyle diyor:(282) ‘Okuyucuya, uzun zeyil fasıllarını tefsiri okuduğu vaktin dışında okumasını tavsiye ederim…’
Bununla o, Menâr tefsiri okuyucusuna saçma sapan bir şeyden sakınmayı teklif etmektedir.
2- Mezhep taassubu:
Reşid Rıza merhum Cumhuru Fukahâya muhalif de olsa ve onların görüşlerine şiddetli hücum şeklinde bile olsa Kurân-ı Kerîm’den ahkâm istinbâtı hususunda kendisine geniş bir hürriyet tanır. Meselâ Nisa süresindeki teyemmüm âyetini ümmet-i Muhammed’in bütününe muhalif vaziyette ve sanki Resulullah zamanından kendi zamanına kadar hiç kimse kitabullah’ı anlamamış da sadece o anlamış gibi bir edâ ile açıklamış: “Yanında su olsa ve onu kullanmasına mani bir sebep olmasa bile, -müsafir olmasından başka- müsafİrin teyemmüm etmesi caizdir…” demiştir. Halbuki âyet sarihtir: “Su bulamazsanız, teyemmüm edin.”(283)

Kendisi bu görüşü savunmakla birlikte, bir de, su mevcud iken müsafırin teyemmüm etmesini caiz görmeyen ulemâya şiddetli bir şekilde hücum etmektedir:(284)

“İlmen zayıf bazı mukallidler diyecek… Evet, âyetin manâsı açık, belagatı tam. Sizin ifade ettiğiniz gibi. Fakat ondan anlaşılan manâ şudur: Sefer halindeyken, su bulunsa bile teyemmüm etmek caizdir…”
Başka bir yerde şöyle diyor: “Şu kadar var ki, Kur’an’ın ibaresindeki bu sarih ruhsata Cumhur-u fukahanın dikkat etmemeşine, gaflet içinde olmasına şaşılır!”(285) Reşid Rıza’nm hücumu, sadece fukahâya olmamış, aynı şekilde müfessirleri de içine almıştır. Özellikle Razî ve Âlûsî’ye çoğu yerde sert ve kaba şekilde hücum etmiştir. Üstaz Muhammed Sadık Arcun der ki: “O, bid’atçılar dediği kimselere fer’i meselelerde amansız hücum eder. Halbuki bu meseleler ulemânın ihtilâf ettiği meselelerdir. Menâr sahibi şiddet göstererek ihtilâf meselesini îman ve küfür derecesine vardırır. Oysa o, tefsirinde himmetini câhillerin öğretimine, hidayet rehberi Kur’ânı açıklamaya hasredip, sapıklara doğru yolu göstermeye sarfetseydi, çok daha iyi olurdu. Ve çoğu insan nazarında kötü tefsir sahibi olmaktan kurtulurdu.”

———————————–

(282) Tefsirin-Mcnar. 10/16.
(283) Eu-Nisâ. 43.
(284) Tefsirü’l-Alenen; 5/120.
(285) Tcfsirii’l-Menâı; 5/131.

———————————–

3- Tefsir yazmakta gösterdiği acele:

Kur’ân-ı Kerim dışında, her türlü yazı türünde acele, sürat, hazırlıksızlık olabilir. Fakat Kur’ân-ı Kerîm yahut tefsirini yazarken acele yahut düşünmemek, önem vermemek caiz değildir… Fakat Merhum 5. cildin sonunda şöyle der:(286)

“Bu cüz’ü, Kostantiniyye’deyken 1328 senesinde yazmaya başladım. O yolculuğumda tashihini yapamadım. Ancak bu 1330 senesinde Hind’e yaptığım yolculukta tamamlayabildim… Bir kısmını denizlerde bir kısmını da Hindistan yollarında ve şehirlerinde yazdım. Maskat, Kuveyt, Irak’ta yazdıklarım oldu. 1330 senesi Şabanının ilk günlerinde Hama ile Haleb arasındaki Karantinada tamamladım. Son bölüm Ramazan sonunda çıkan Menâr cildinde neşrolundu. Bu yolculuğum esnasında yazdığım şeylerden hiç birini tashih etmedim.” Kur’ân tefsirini tashih edemediğini mi söylemek istiyor, yoksa okuyucuya seferde ve Hindistan yollarında ve Karantina’da bile olsa yazı yazmaya muktedir olduğunu mu anlatmak istiyor? Yahut da Kitabullahı okuyan kimseden özür dilemek mi istiyor? Halbuki o kitap için istikrar, boş vakit, noktasını ve harekesini tekrar gözden geçirmek şiddetle gereklidir. Çünkü o, muciz elfazıyla meydan okuyan bir kitaptır.

———————————–

(286) Tefsirii’l-Mcnâı; 5/476.

———————————–

Kitabullahı iyi bilen kimse tefsir yazarken herhalde Reşid Rıza’nın yolunu takip etmez. Reşid Rıza şöyle der: “İşte dar 1 zamanda tefsiri yazıyorum. Okumadan, yeniden gözden geç meden matbaaya veriyoruz. Ve icabında o konuya ait yazımimiz tamam olmadan tab olunuyor. Nitekim bundan önce bir t tün halinde tashihini yapamadığımız bazı bölümleri tab oldu.(287)

4- Telifte sebatsızlık; Reşid Rıza tefsirde üç kalıba bürünı İlk olarak birinci cüzde yazmış, Menâr mecmuasında devam ettirmiştir.

İkinci cüzün başlarında ve birinci cüzün tab’ı sırasın Şeyh Muhammed Abduh vefat eder. Sonraki cüzler birbirini kip eder, nihayet dokuzuncu cüz tab edilmeden biraz önce Reşid Rıza birinci cüzün tefsirini çıkarır, orada şöyle der:

“ikinci cüzün tab’ına başlamamın sebebi, birinci muhtas ve daha sonraki cüzlerdeki üslûbun dışında bir üslûptaydı. cüze az sayılamıyacak ölçüde ilaveler yaptım, üslubu da diğer cüzlerin üslûbuna uygun hale geldi.”(288)

Reşid Rıza Fatiha sûresinin tefsirinde üç değişiklik yapmıştır. Nitekim şöyle der:(289) “Fatiha tefsirini yazmaktan Menâr’da neşretmekten ilk maksadımız, üstazımız Muhamrr Abduh’un derslerinden istifade ettiğimiz noktaları -Allah’ın ze lütfettiği şeylerle birlikte- kısaca açıklamaktır.

Onun için ilk yazdığımız şeylerde kısa yolu takip ettik, sıra Fatiha tefsirini ikinci defa ayrıca tab’ ettiğimizde ona b ilâveler yaptık. Çünkü bu tefsiri uzun ve genişçe yapmak fi doğdu içimizde. Bunun için bu Fatiha tefsirinde birçok ilâve yapmak lüzumunu duyduk.”

Üçüncü seferinde Fatiha sûresi tefsirinde yine ilâveler yapıyor. Nihayet birinci cüz 1928 senesinde tab’ ediliyor. Soı bütün tefsiri tekrar gözden geçirmiştir. Merhum onu Menâr tefsirine adetâ metin yapmak istemiştir. Onda 1, 2, 11, 12’nci cüzlerinin muhtasarım tab’ ettirmiş, bu tefsiri yazmaya niyetlenince de, Menâr’da ll’inci cüz’ün tefsirini yazmaya başlamış, mezkûr tefsirin -ki son tab’ıdır- birinci cüzünün basımı esnasında da, ikinci cüzün tekrar basımım yapmıştır. O sırada özet tefsirin de beşinci cüzüne varmıştı. Özet tefsiri kolaylaştırdığı için Allah’a hamd eder, üstazının yolunca ve onun üslûbunda konuşma üslubuyla yazmaya muvaffak kıldığı için…(290)

Bütün bunlar, onun bir nizam içinde olmadığını gösterir. Nitekim ben, birinci cüzle Menâr mecmuasında neşredilen ilk tefsir parçalarını karşılaştırdım, büyük farklar gördüm. Öyle ilâveler ve yorumlar var ki, okuyucu onların Abduh’a nispet edilmesinden tedirgin olur.

———————————

 

(287) Tbfsirü’1-Menâr, 7/94.
(288) Tcfsirii’l-Menâr, 1/16.
(289) Tefsirü’l-Meiıâr; 1/72.
(290) Ea-Seyyid Beşid Rıza ile Kırk Yıllık Dostluk, s. 8.

———————————

Şeyh Muhammed Abduh’a nisbet ettiği ilk cüz tek başına, ancak Şeyh’in vefatından 23 sene sonra basılmıştır. Burada okuyucuda bu tefsiri Reşid Rıza’mn nisbet ettiği gibi Fatiha’dan en-Nisâ sûresinin 132. âyetine kadar nisbet etmek doğru olur mu diye haliyle bir tereddüt uyanıyor… Reşid Rıza tefsirin 5’inci cüz’ünde aynen şunları söyler:(291) “Bu tefsirin müellifi Reşid Rıza der ki: Şeyhimiz Üstaz Muhammed Abduh’un Câmiü’l-Ezher’de tefsir ettiği âyetlerin sonuncusu bu âyettir. O sırada Menâr mecmuası 8. cildde, 1322 H./1905 M. Cemaziyelevvel’de çıkan 10’uncu cüz 375. sahifede, Üstaz Muhammed Abduh’un vefat haberini verir. 8’inci cildden önceki cüz Bakara sûresinden 224 rakamını taşıyan âyetiyle: “Bir de sözünüzde durmanız, takva sahibi olmanız ve insanların arasını düzeltmeniz için Allah’ı yeminlerinize’ hedef yapmayın. Allah kemâliyle işitici ve bilicidir.” Ondan sonraki iki âyetin tefsirini içine alır.

Bu cüzden sonra Şeyh Muhammed Abduh’a aitmiş gibi gösterilen tefsirlerde şüpheye düştüm. Menâr mecmuası ise 15’inci cilde kadar, tefsirleri Üstaz Şeyh Muhammed Abduh’a aitmiş gibi neşretmeye devam etti. Şüphemi gidermek için rahm Mühibbüddin el-Hatib’e müracaat ettim, şunları söyledi: “Reşid Rıza’nın üstazı Şeyh Muhammed Abduh’a nisbet ettiği tefsir vâyetinde mübalâğa vardır. Benim bildiğime göre, Üstaz M hum, Abbasî revâkında devamlı ders vermezdi. Haftada biri çok nadir olarak da üç defa ders verirdi. Dersleri de va’z ve şad mahiyetindeydi. Ve bir mevzuda seçtiği âyetlerden ibare Çoğu kere âyetler Bakara, Âl-i İmrân ve bazan da diğer sûrelerden seçilmiş olurdu. Reşid Rıza’nın nisbet ettiği gibi, Fi ha’dan Nisa sûresi âyetlerine kadar olan Kur’an âyetlerini, t tadın tefsir ettiğini söyleyemem. Şu da var ki, ben Reşid Rıza merhuma bu meseleyi birkaç defa açtım…” Mühibbüddin el-Hatib evinde yaptığım konuşmada da bunları söyledi…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu