Anasayfa Slider

DÎNİMİZDE MÜZİĞİN YERİ NEDİR

Nurettin Yıldız müziğin yanlız başına ele alındığında helal olduğunu söylemiş,  haram olması için bir takım şartlar saymıştır. Ancak Tefsir, Hadis ve Fıkıh kitaplarımız, Kur’an ve Sünnet’ten delillerle bu şartlar bulunmasa da müziğin ve çalgı aletlerinin haram olduğunu açıkça bildirmiştir:

“İnsanlar arasında, bilgisizce Allah   yolundan saptırmak için gerçeği boş sözlerle değişenler ve Allah yolunu alaya alanlar vardır. İşte horlayıcı azâb onlar içindir.” (Lokman s. 6) Âyette geçen “lehv-el hadîs “(boş söz) ifadesini âlimler musiki, çalgı aleti olarak bildirmiştir. İbn-i Mesud Hazretleri yemin ederek lehv-el hadîsten kasıtın, çalgı aleti ve mûsiki olduğunu söylemiştir. (Tefsir-i İbni Kesir, Tefsir-i Medarik)

Bezzaziyye‘de deniyor ki: Çalgıların sesini dinlemek haramdır. Çünkü Resûlullah “Çalgı dinlemek haramdır, orada oturmak fısktır, ondan zevk almaksa küfürdür, yâni küfran-ı nimettir.” buyuruyor. (İbn-i Abidin, Redd-ül muhtar)

“Mûsikî, kalpte nifak hâsıl eder.” (Beyhâki)

“Suyun otu büyüttüğü gibi, şarkı, oyun ve eğlence de kalpte nifakı büyütür. Allah (c.c.)’a yemin ederim ki, suyun otu büyüttüğü gibi, Kur’ân ve zikir de, kalpte îmânı büyütür.” (Deylemî)

İmâm-ı Birgivi rahmetullâhi teâlâ aleyh der ki:  Şarkı türkü söylemek, tanbur, ud ve benzeri çalgıları çalmak, raksetmek, müctehid âlimlerin sözbirliği ile haramdır. Mezheb sahibi dört imâma göre böyledir. [1]

Bazıları, kitaplardaki simâ’ kelimesini çalgı olarak tercüme ettikleri için ‘Mubah çalgılar da var.’ diye düşünmektedir.  Kimyâ-yı Saadet ve İhya isimli eserlerde bazı şartlarda cevaz verilen simâ’ da çalgısız insan sesidir.

Nitekim Dürr-ül Mearif’te şöyle geçer: Aletsiz, çalgısız nağmeli sese simâ’ (sema) denir. Çalgı aleti ile birlikte olan insan sesine gına-teganni (müzik) denir. Gına haramdır.

(Yalnız düğün ilânında zilsiz def çalınmasına izin verilmiştir.)

“İmam Kurtubi rahmetullahi aleyh buyurdu ki: Teganni etmek def ve dümbelek çalmak ve raks etmek icma ile haramdır. Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii ve İmam Ahmed bin Hanbel mezheblerinde haram olduğunda ittifak vardır…Teganni ile diğer çalgılar, saz, ney, zurna ve kaval aynı şeydir.” [3]

Fıkıh kitaplarının yazıları çalgı çalmanın ve dinlemenin genel olarak yasak olduğunu göstermektedir. Fetava-yı Hindiyye’de diyor ki: “Şayet bir kimse, evinde oyun ve çalgı aletlerinden bir şey bulundurursa; bu mekruh olur. Ve ne kadar onu kullanmasa bile, bu şahıs günahkar olur.”

İmâm-ı Rabbanî der ki: “Mûsikînin harâm olduğunu bildiren, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ve fıkıh âlimlerinin yazıları çok fazladır. Tegannînin câiz olduğunu gösteren, mensûh bir hadîs veya bir fetvâ görülürse, ehemmiyyet vermemelidir. Çünkü hiçbir âlim, hiçbir zamanda, tegannînin mubâh olduğuna fetvâ vermemiş, raks etmeye izin verilmemiştir. İmâm-ı Zıyâeddîn-i Şâmî, Mültekıt adındaki kitâbında böyle bildirmekdedir.”[2]
“Bir zaman gelecek, ümmetimden bazıları, içkiyi ve çalgıyı helal sayacaktır.” (Buharî)

  1. “Eski Türklerde şölen ya da toy adı verilen eğlenceli ve ziyafetli düğün törenleri yapıldığı görülmektedir. Anadolu’da öteden beri, yaygın olarak davullu-zurnalı düğünler yapılmaktadır. Davul, neredeyse düğünün ayrılmaz bir parçası olmuştur.” (Diyanet İlmihali)

Örf ve âdetlere göre hareket etmenin şartları nelerdir?

Örfün Sıhhat Yönünden Çeşitleri: Örfün şer’î bir delîl sayılması için geçerli olması gerekir. Bu yüzden örf ikiye ayrılır: Sahîh ve fâsid örf.

  1. Sahîh Örf: Kitap ve sünnete uygun olarak veya bu kaynaklara aykırı olmaksızın meydana gelen örfler bu gruba girer. Meselâ, nişanlıların birbirine verdikleri hediyelerin mehir niteliğinde sayılmaması, evlilikte mehrin tamamının veya bir bölümünün peşin verilmesi veya sonraya bırakılması örf hâlini almışsa; eşler arasındaki mehir anlaşmazlıklarında buna göre fetva verilir.[3]
  2. Fâsid Örf: Kesin bir âyet veya hâdise aykırı düştüğü için geçerli sayılmayan örf türüdür. Yaygın içki ve faizcilik alışkanlığı, eğitim, düğün, nişan ve benzeri toplantılarda yabancı erkek ve kadınların tesettürsüz (haremlik selamlık uygulaması vb olmaksızın) birlikte bulunmaları ve eğlenmeleri buna örnek verilebilir. Fasit örf; bir İslâm toplumunda bütün topluma yayılsa da geçerlilik kazanamâz ve meşrû olamaz. Her mü’minin bu gibi örflerden korunmaya ve çevresini korumaya çalışması gerekir.[4] Müzik, çalgı ve oynama konusunun dînimizde hükmü bellidir. Ayrıca örf konusunda “Eski Türkler”e kadar gidenlere, dindar bir Osmanlı âilesinin düğün merâsimini incelemelerini tavsiye ederiz.
  1. İslamda, Hadîs ve fıkıh kitaplarında yer aldığı üzere müzik ve eğlencenin hükmü belli olduğu halde “Hz. Peygamber (s.a.v.)’in düğünlerde eğlenceye izin verdiğine, hatta kendisinin böyle düğünlere katıldığına dair rivâyetler bulunmaktadır. Son zamanlarda ülkemizde, davul çalarak düğün yapmayı İslâm ilkelerine aykırı bulan bazı çevreler…” (Diyanet İlmihali) şeklinde görüş beyan edilmektedir.

Nebî (s.a.v.)’nin bu konudaki uygulaması nasıldır?

Nebî (s.a.v.) zamanında, düğünlerde def kullanıldığı doğrudur. Def o günün îlan etme, duyurma aracıydı ve düğünlerde de eşe dosta düğünü ilan etmek için kullanılırdı. Ayrıca def, sadece üzerine deri parçası gerilmiş bir kasnaktan ibaret basit bir araçtır. Onun kenarlarına zil takılırsa bir çalgı aletine dönüşür ve ona artık def denilemez. Nebî (s.a.v) zamanında def, sade ve orijinal şekliyle îlan maksatlı kullanılıyordu; ama bunu günümüze uyarlayıp “Demek ki düğünde çalgı aletleri olabilirmiş.” diye yorumlamak, son derece yanlış bir yaklaşım olur.[5]

[1] İmâm-ı Birgivi, Tarikat-i Muhammediyye, s. 469

[2] İmam-ı Rabbâni, Mektubat-ı Rabbani, c. 1, m. 266

[3] Hallâf el-Masâdır, s. 146; Zeydân, el-Vecîz,  s. 216

[4] İbn Âbidîn, Neşrul-Urf, Âsitâne 1325, c. 2, s. 116; Zeydân, a.g.e., s. 216

[5] Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler 2, s.143

[accordion style=”icons” align=”full”] [pane title=”ÇALGI VE MÜZİK HAKKINDAKİ HADİS-İ ŞERİFLER

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN” icon=”icon-book-open”] (Suyun baklayı yeşerttiği gibi, gına [şarkı vs.] kalbde nifakı yeşertir.) [1]

(Siz, çalgı ve şarkı dinlemekten sakınınız. Zira o ikisi, suyun sebzeyi bitirmesi gibi, kalbde nifakı yeşertir.) [2]

(Şarkı, oyun ve eğlence kalbde nifakı büyütür. Nasıl ki su otu büyütüyorsa. Allah’a kasem ederim ki, Kur’an ve zikir kalbde imanı büyütür, tıpkı suyun otu büyütmesi gibi.) [3]

(Sesini şarkı ve türküyle yükselten bir kimsenin omuzları üzerine Allahü teâlâ iki şeytan gönderir, o şarkıdan kendini alıncaya kadar onlar tabanlariyle onun göğsüne vururlar.) [4]

“Hakim-i Tirmizi’nin Nevadiru’l Usul adındaki kitapta rivayet ettiği hadis-i şerifte Resul-i Ekrem efendimiz, (Her kim şarkı sesine kulak verirse, onun ruhanileri dinlemesine izin verilmez) buyurdu. Oradakilerden biri tarafından, (Ya Resulallah, ruhaniler kimlerdir?) diye soruldu. Resulullah da, (Cennet ehlinin okuyucularıdır) buyurdu.” [5]

“Resulullahın sallallahü aleyhi ve sellem huzuruna bir kimse gelip, ya Resulallah ses çok hoşuma gidiyor. Ondan çok haz alıyorum. Cennette güzel ses var mıdır? sordu. Cevabında: (Allahü Teâlâya yemin ederim ki, Cennette bir ağaca, dünyada bana ibadet eden, beni zikredip, çalgı ve oyun aletlerinin sesine kulak vermeyen kullarıma işittirmek için, nağmeye başla diye vahy ve işaret olunur. Bu anda o ağaç, insanların bir benzerini duymadığı güzel bir ses ile, Cenab-ı Hakkı tesbih ve takdis eder. Onlara duyurup, sürur ve neşeye müstağrak eder) buyurdu.” [6]

(Bir zaman gelecek, ümmetimden bazısı, zinayı, ipek giymeyi, içki içmeyi, çalgıyı helal addedecektir.) [7] [İbni Hacer diyor ki: Bu, çalgı âletlerinin haram olduğunun açık delilidir. ez-Zevacir, c.2, s.602.]

(Allahü teâlâ İblis’e “Senin müezzinin çalgılardır” buyurdu.) [8]

(Ben ancak iki ahmak ve kötü sesten menolundum: 1. Şeytan mizmarı 2. Musibet anındaki feryad.) [9]

(Bu ümmetten bazı kimseler yemek, içmek, oyun ve çalgı ile gecelerler. Fakat domuz ve maymun suretine dönmüş olarak sabaha çıkarlar. Yerin dibine batarlar ve tepelerine taş yağar. Hatta sabah olunca, “Yahu falan kabilenin ve falancanın evi yerebattı.” derler. Lût kavmine gönderildiği gibi onların evlerine ve başlarına taş yağdırır. Ad kavminin üzerine taş yağdırdığı gibi, şarap içmeleri, ipek giymeleri, oyun ve çalgıcılar edinmeleri, riba yemeleri ve akraba ile ilgilenmemeleri sebebiyle bunların kabilelerinin ve evlerinin üzerine de taşlar yağdırır.) [10]

(Ümmetim beş şeyi helâl gördüğü vakit helak olmayı haketmiştir Lânetleşme açığa çıktığı, İçki içip ipek giydikleri, şarkıcı kadınlar edindikleri, erkek erkekle kadın da kadınla yetindiği vakittir.) [11]

(İki ses dünya ve âhirette melundur: Nimetle çalgı ve musibette feryad.) [12]

(Allah’a yemin ederim ki, ümmetimden öyle insanlar gelecek, onlar nankörlük, kibir, çalgı, eğlence ve oyun île haşr-u neşr olacaklardır. İşte bunlar, haramı helâl tanıdıkları, ırlayıcı, türkü ve şarkıcı kadınlar bulundurdukları, içki içtikleri ve riba yiyip ipek giydikleri için maymun ve domuz olarak sabahlayacaklardır.) [13]

(Muhakkak Allah beni âlemlere rahmet ve hidâyet olarak göndermiş ve bana nefesli çalgı âletlerini, sazları, defleri ve cahiliye devrinde kendilerine tapınılan putları kırmamı emretmiştir.) [14]

(Ümmetimden bazı kimseler içki içer ve ona adından başka bir ad verirler. Etraflarında çalgılar çalınır ve şarkıcılar şarkı söylerler. Allahü Teâlâ bunları yere batırır ve bunlardan bir kısmını domuz ve maymun yapar.) [15]

(Şarkı ve türkü söyleyen kadınlar ve çalgı âletleri çoğaldığı ve içkiler bol bol içildiği vakit bu ümmette yere batma, suret değişme ve (taş) atma (yağma) olayları vuku bulur.) [16]

(Doğrusu Allah her günahkârı affeder, yalnız tambur, saz ve davul çalanları affetmez.) [17] [Bir sonraki hadisin yanındaki açıklamaya ve aşağıdaki nota bakınız.]

(Çalgıları dinlemek günahtır. Başında oturmak fısktır. Ondan zevk almak ise küfürdür.) (“İstima-u melâhî haram-ün vel-culûs-i fîhâ fisk-ün vet-telezzüz-ü bihâ küfrün”) [Yani küfranı nimettir. Zira uzuvları yaratıldığı şeylerin dışında kullanmak küfranı nimettir. Hadisteki küfür kelimesi günahın büyük oluşunu ifade etmektedir. Veya onu helal bilerek ve zevk alarak dinlediğinde kafir olacağını ifade etmektedir-İbni Abidin.] [18]

Abdullah b. Sabit, Resulullahın aleyhisselam şöyle buyurduğunu anlattı: (Gelecek zamanda yere batma, şekil değiştirme ve namuslu kadına iftira olacaktır.) Dediler ki: Ya Resulallah! Onlar La ilahe illallah şehadetini yaparlar mı? Dediler ki: (Evet, öyle. Ama onlar arasında şu dört şey yaygınlaşınca, anlatılanlar olur: 1. Şarkıcı kadınlar, 2. Çeşitli çalgı aletleri, 3. Çok içki içenler, 4. İpekli giyimler.) [19]

(Şu 15 kötü haslet işlendiği zaman ümmetim belaya maruz kalır:1- … 13- Şarkıcı kadınlar çoğalınca 14- Çalgı aletleri yayılınca 15- ….) [20]

(Kim bir şarkıcı kadını dinlemek için oturacak olursa, Kıyamet gününde kulaklarına kurşun dökülecektir.) [21]

(Allahü teâlâ Kıyamet gününde şöyle buyuracaktır: “Nerede kendilerini ve kulaklarını boş sözlerden ve şeytanın mizmarlarından [çalgılardan] uzak tutan kullarım? Onları misk bahçelerine yerleştirin ve kendilerine Benim rızamı onların üzerine yağdırdığımı haber verin.” Sonra da meleklere şöyle der: “Onlara Bana hamdi, şükrü ve senayı işittiriniz. Kendilerine, kendileri için herhangi bir korku bulunmadığını ve onların üzülmeyeceklerini haber veriniz.”) [22]

(Her kim öldüğünde yanında şarkıcı bir cariye bulunuyor ise, onun cenaze namazını kılmayınız.) [23]

(Allahü teâlânın gazabına sebep olan şeyler: Acıkmadan yemek, uykusu yokken uyumak, tuhaf bir şey olmadan gülmek, musibette feryat etmek, nimete kavuşunca mizmar [çalgı çalmak].) [24]

(Kıyamet alametlerindendir; çocuğun öfkeli, yağmurun hararetli olması, şerlerin taşması, yalancının tasdiki, doğrunun yalanlanması, haine güvenilmesi, emine ihanet edilmesi, münafıkların kabileye efendi olması, çarşıya münafıkların hakim oluşu, mihrapların süslenmesi, kalblerin harap edilmesi, erkeğin erkeklerle, kadınların kadınlarla yetinmesi, dünyanın mamur kısmının harab, harap kısmının mamur olması, şüphenin ve faizin aşikar olması, çalgının ve eğlence aletlerinin alenileşmesi, içkinin içilmesi, zaptiyenin, gammazların ve gıybetçilerin çoğalması.) [25]

(Şarkıcı cariyeleri satmayınız, satın almayınız. Onlara (bu işi) öğretmeyiniz. Böylelerinin ticaretinde de hayır yoktur, onların karşılığında alınacak olan para da haramdır. Lokman suresi 6. âyeti benzeri hususlar için nazil olmuştur.) [26]

(İlk nevhâ ve tegannî eden şeytândır) [27]

(Mizmarları kırmak ve hınzırları öldürmek için gönderildim) [Çalgıları ve domuz eti yemeyi yasaklamak için emrolundum.] [28]

Not: Hadis-i şeriflerin çoğunu, alimlerin açıklamalarını eklemeden naklettim. Hadis-i şerifleri tam ve doğru anlamak için elbette alimlerin açıklamaları ile beraber okumak lazımdır. Ancak, fıkıh kitaplarının çalgı ve müzikle alakalı yazıları “Müzik Hakkında Alimlerin Sözleri” başlıklı yazıda bulunabilir. Bizler için fıkıh kitaplarındaki yazılar seneddir. Yani, bir işin haram, mekruh, mübah, vs. olduğu fıkıh kitaplarından öğrenilir. Bu hadis-i şerif meallerini burada derlememin gayesi, “müzik ve çalgı konusunda nass yoktur” diyenlerin sözlerinin yanlış olduğunu ortaya koymaktır.

Mehazlar:

[1] İmam-ı Birgivi, Tarikat-i Muhammediyye, Demir Kitabevi, İstanbul, 1996, s.336-338 (Ebu Davud ve Beyheki’nin İbni Mesud’dan (radıyallahü anh) yaptığı rivayet); Seyyid Abdülkadir-i Geylani, Gunye’tüt Talibin, Berekat Yayınevi, İstanbul, 1986, s.228; A. Z. Gümüşhanevi, Ramuz el-Ehadis, Gonca yayınevi, c.1, sahife 225, hadis no: 12 (Ravi: Hz. İbni Mes’ud radıyallahü anh).
[2] Ramuz el-Ehadis, c.1, sahife 174, hadis no: 5 (Ravi: Hz. Abdullah ibni Mes’ud radıyallahü anh).
[3] Ramuz el-Ehadis, c.1, sahife 225, hadis no: 13 (Ravi: Hz. Enes radıyallahü anh).
[4] İmam-ı Birgivi, Tarikat-i Muhammediyye, s.336-338 (İbni Ebi Dünya ve Taberani’nin Ebu Ümame’den radıyallahü anh yaptıkları rivayet); İmam-ı Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l Kur’an, Buruç Yayınları, 13/515-519: Lokman suresi, 6. ayet tefsiri.
[5] İmam-ı Şarani, Muhtasaru Tezkireti-l Kurtubi, Bedir Yayınevi, 1980, s. 355; İmam-ı Kurtubi, Lokman suresi, 6. ayet tefsiri.
[6] Seyyid Abdülkadir-i Geylani, Gunye’tüt Talibin, Berekat Yayınevi, İstanbul, 1986, s.228; Ramuz el-Ehadis, c.1, s. 171, hadis no: 5.
[7] Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi, 12. cilt, 1892 nolu hadis-i şerif.
[8] İbni Hacer-i Mekki, ez-Zevacir, Kayıhan Yay., c.1, s.212; İmam-ı Gazali, İhya, Bedir Yay., c.3, s.77; Ramuz el-Ehadis, c.2, s.332, hadis no: 4.
[9] İmam-ı Zehebi, Kitabül-Kebair, Bedir Yay., s. 164.
[10] İbni Hacer-i Mekki, ez-Zevacir, Kayıhan Yay., c.1, s.426 (İmam-ı Ahmed ve İmam-ı Beyhaki’den naklen); Tergib ve Terhib, c.5, s.9.
[11] ez-Zevacir, c.1, s.427 (İmam-ı Beyhaki’den naklen); Ramuz el-Ehadis, c.1, s.29, hadis no: 9.
[12] ez-Zevacir, c.1, s.445 (Bezzar’ın rivayetinden naklen); Ramuz el-Ehadis, c.2, s.308, hadis no: 13.
[13] ez-Zevacir, c.1, s.671 (Ahmed ibni el-İmam Ahmed’in “Zevaid”inden naklen); Ramuz el-Ehadis, c.2, s.459, hadis no: 2.
[14] ez-Zevacir, c.2, s.456 (İmam-ı Ahmed’den naklen); Tergib ve Terhib, c.5, s.25; Ramuz el-Ehadis, c.1, s.245, hadis no: 8.
[15] ez-Zevacir, c.2, s.457 (İbni Mace ve İbni Hibban’dan naklen); Mişkatü’l-Mesabih, 2/467: bkz. Muhtasaru Tezkireti-l Kurtubi, s. 468; Tergib ve Terhib, c.5, s.28; Ramuz el-Ehadis, c.2, s.367, hadis no: 6.
[16] ez-Zevacir, c.2, s.458 (İmam-ı Tirmizi’den naklen, hadis 2212); Tergib ve Terhib, c.5, s.28.
[17] ez-Zevacir, c.2, s.600.
[18] İbni Abidin, Reddü’l-Muhtar Ale’d-Dürrü’l-Muhtar, Şamil Yayınevi, c.15, s.343; Hadisin ilk kısmı (İstima-u melâhî haram-ün) için bkz. Mevkufat Mülteka Tercümesi, Sağlam Yayınevi, İst.; c.4, s.117.
[19] Ebu’l-Leys Semerkandi, Tenbihü’l-Gafilin Bostanü’l-Arifin, Bedir Yay., s.684.
[20] Muhtasaru Tezkireti-l Kurtubi, s. 467 (bkz. Tirmizi, hadisler 2210, 2211); Tergib ve Terhib, c.5, s.10.
[21] İmam-ı Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l Kur’an, Buruç Yayınları, 13/515-519: Lokman suresi, 6. ayet tefsiri.
[22] İmam-ı Kurtubi, Lokman suresi, 6. ayet tefsiri; Ramuz el-Ehadis, c.1, s.59, hadis no: 11.
[23] İmam-ı Kurtubi, Lokman suresi, 6. ayet tefsiri.
[24] Ramuz el-Ehadis, c.2, s.339, hadis no:3.
[25] Ramuz el-Ehadis, c.2, s.448, hadis no:8.
[26] İmam-ı Kurtubi, Lokman suresi, 6. ayet tefsiri (bkz. Tirmizi, hadisler 1282, 3195; İbni Mace, hadis no:2168).
[27] Zebidi, İthafu’s-Sade, VII, 671-672 (bkz. Dr. Dilaver Selvi’nin Avârifü’l-Mearif tercümesi, Semerkand Yayınevi, 2005; s.240, dipnot: 4).
[28] Ahmed Şemseddîn ibni Kemâl, Kırk Hadis, 39 nolu hadis-i şerif.

Hazırlayan: Murat Yazıcı

Kaynak: http://muratyazici.blogspot.com/

[/pane] [pane title=”MÜZİK HAKKINDA ALİMLERİN (KUR’AN VE SÜNNET’E DAYALI) SÖZLERİ
Risale-i Birgivi’de, “Kulakların Afeti” başlığı altında diyor ki:

“Kulaklarınıza şeşta (bir çeşit saz), zurna, davul, tambura, kopuz, çenk, kanun, ney gibi çalgı aletleri ve yalan, gıybet, fuhuş, teganni ile yapılan zikir ve yine teganni ile okunan Kur’an ve aşir dinletmekten sakının.” (1)
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN” icon=”icon-book-open”] İmam-ı Birgivi, bir başka eserinde şu bilgileri veriyor:

“Dil afetlerinin on yedincisi, gınadır (şarkı ve türküdür). Ebu Davud ve Beyheki’nin İbni Mesud’dan (radıyallahü anh) yaptığı rivayette, Peygamber aleyhisselam buyurdular ki: (Suyun baklayı yeşerttiği gibi, gına kalbde nifakı yeşertir.) İbni Ebi Dünya ve Taberani’nin Ebu Ümame’den (radıyallahü anh) yaptıkları rivayette, Peygamber aleyhisselam buyurdular ki: (Sesini şarkı ve türküyle yükselten bir kimsenin omuzları üzerine Allahü teâlâ iki şeytan gönderir, o şarkıdan kendini alıncaya kadar onlar tabanlariyle onun göğsüne vururlar.) Tatarhaniyye fetva kitabında deniliyor ki: (Teganni bütün dinlerde haramdır.) İmam-ı Muhammed (rahmetullahi aleyh) Ziyadat adlı kitabında (Dinimizde ve diğer dinlerde günah sayılan şeyler vasiyet olunursa) faslında bu konuyu izah ediyor ve şarkıcılarla çalgıcılara vasiyette bulunmanın da bu kabilden olduğunu kaydediyor. Zahirüddin’den [Hidaye kitabının sahibinden] şöyle dediği hikaye olunmuştur: (Zamanımızın şarkıcı ve türkücülerine “güzel okudun” diyen kimse kafir olur.) Çünkü halkı eğlendirmek için şarkı söylemek bilicma’ haramdır. Bunda kat’ıyyet vardır. Çünkü haramın iyi ve güzel olduğunu söylemek, haramı helal kabul etmek demektir. Bunun gibi kesin olarak kabih [kötü, çirkin] olan bir şeyi beğenip alkışlamak da küfürdür. Ama Hidaye sahibi ile Zahire sahibi bunu kebire [büyük günah] olarak nitelemişler. Netice olarak, bayram ve düğünler haricinde halkı eğlendirmek için şarkı ve türkü söylemek haramdır. Zamanımızın sofilerinin camilerde ve ziyafetlerde şiir, zikir ve kasideler okuyup teganni etmeleri ve bir sürü hayasız, bid’atçi, tüysüz genç ve sapıklarla bağırıp çağırarak zikir yapmaları da haram olan teganniye dahildir. Ve belki sofilerin bu hali diğer tegannilerden daha şiddetlidir. Çünkü bunda bir de ibadet ediyorum itikadı vardır. Ama, yalnız başına oturup şarkı-türkü söylemek, düğün ve bayramlarda tegannide bulunmak ihtilaflı bir konu olmakla beraber, zamanımızda bundan da men’etmek en doğru yol olsa gerek. Teganniyi şiir, şarkı ve türküyle takyid etmemizden [ilişkilendirmemizden] maksad, Kur’an, zikir ve duanın teganni ile okunup yapılması görüş farkı olmaksızın haramdır. Güzel ses manasına olan teganni, [yani] lahn [nağme, şarkı-türkü makamları] olmadan [teganni] yapılması menduptur.” [2]

Birgivi Vasiyetnamesi Şerhi’nde şöyle yazılı (*):

“İmam Kurtubi rahmetullahi aleyh buyurdu ki: Teganni etmek def ve dümbelek çalmak ve raks etmek icma ile haramdır. Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii ve İmam Ahmed bin Hanbel mezheblerinde haram olduğunda ittifak vardır…Teganni ile diğer çalgılar, saz, ney, zurna ve kaval aynı şeydir.” [3]

Fıkıh kitaplarının yazıları çalgı çalmanın ve dinlemenin genel olarak yasak olduğunu göstermektedir. Fetava-yı Hindiyye’de diyor ki: “Şayet bir kimse, evinde oyun ve çalgı aletlerinden bir şey bulundurursa; bu mekruh olur. Ve ne kadar onu kullanmasa bile, bu şahıs günahkar olur.” İstisnalar da fıkıh kitaplarında bildirilmiştir. Mesela, savaşta İslam askerini cesaretlendirmek için davul çalmak caizdir. Fetava-i Hindiyye’de diyor ki: “Bir adam, diğerini davul çalmak için icarlarsa, eğer eğlence için olursa, bu caiz değildir. Şayet savaşa çıkmak için olursa, caizdir. Gayetü’l-Beyân’da da böyledir. Eğlence için olmayan davulu icarlamak ve icare müddetini söylemek caizdir.” İbni Abidin’de de diyor ki: “Davul, zurna ve emsali çalgıları çalması için adam kiralamak sahih değildir. Ama yalnız savaşa giden askerler veya düğün için davul çalınmasında beis yoktur. Ecnâs’ta bunun izahı yapılmıştır. Düğün gecesi nikâhın ilanı için def çalmakta da bir beis yoktur. Velvaliciye’de şöyle denilir: «Ordunun veya kafilenin uğurlanması yahut karşılanması sırasında def çalınması caizdir.»” Yine İbni Abidin’de buyruluyor ki: “Ramazanda sahur için uyuyanları uyandırmak için davul çalmak da hamamın borusunun çalınması gibi mubahtır.” Muhammed Hadimi hazretleri Berika’da buyuruyor ki: “Çalgı aletlerini çalmak elin afetlerindendir. Zilsiz def, düğün gecesi bundan müstesnadır. Gazilerin davulları da bundan müstesnadır. Hacıların ve kervanların davulları da bundan müstesnadır.” Yine Fetava-i Hindiyye’de diyor ki: “İmâm Ebû Yüsuf: (Bir kadının, çocuğunun susması için tef çalmasının zararı yoktur; bu durumda mekruh değildir. Ancak, ondan bir oyun, günâh, şarkı türkü meydana gelirse işte onu kerih görürüm.) buyurmuştur. Bayram günü tef çalmakta bir beis yoktur.”

Düğünde, bayramda, savaşta izin verilen çalgıları ve tegannileri öne sürerek, başka zamanlarda da müzik dinlemenin caiz olduğunu söylemek doğru olmaz. Bilhassa ibadetlere müzik karıştırmak asla caiz değildir. Fetava-yı Hindiyye’de diyor ki:

“Bîr kimse, Kur’an-ı Kerîmi, def çalarak, kaval çalarak okuduğu zaman, muhakkak, kâfir olur.”[5]

Gümüşhanevi hazretleri de diyor ki:

“Kur’an-ı kerimi musiki aletleri ile beraber okumak küfürdür.” [6]

Berika’da diyor ki:

“Def gibi bir şeyle [çalgı ile] Kur’an okuyan kâfir olur.” [7]

İmam-ı Şarani diyor ki:

“Hakim-i Tirmizi’nin Nevadiru’l Usul adındaki kitapta rivayet ettiği hadis-i şerifte Resul-i Ekrem efendimiz, (Her kim şarkı sesine kulak verirse, onun ruhanileri dinlemesine izin verilmez) buyurdu. Oradakilerden biri tarafından, (Ya Resulallah, ruhaniler kimlerdir?) diye soruldu. Resulullah da, (Cennet ehlinin okuyucularıdır) buyurdu.” [8]

İmam-ı Abdülkadir-i Geylani hazretleri diyor ki:

“Ebu Hüreyre radıyallahü anh anlatır: Resulullahın sallallahü aleyhi ve sellem huzuruna bir kimse gelip, ya Resulallah ses çok hoşuma gidiyor. Ondan çok haz alıyorum. Cennette güzel ses var mıdır? sordu. Cevabında: (Allahü Teâlâya yemin ederim ki, Cennette bir ağaca, dünyada bana ibadet eden, beni zikredip, çalgı ve oyun aletlerinin sesine kulak vermeyen kullarıma işittirmek için, nağmeye başla diye vahy ve işaret olunur. Bu anda o ağaç, insanların bir benzerini duymadığı güzel bir ses ile, Cenab-ı Hakkı tesbih ve takdis eder. Onlara duyurup, sürur ve neşeye müstağrak eder) buyurdu.” [9]

“Ancak davete icabet lazımdır dediğimiz davet yeri, günah işlenmekten uzak olan yerdir. Orada davul, zurna, ney, keman, saz ve tanbur gibi çalgılar, genç kadınlar, şarkıcılar, okuyucular gibi günah ve yasak olan şeyler varsa, davet olunan kimse böyle yerde oturmamalıdır. Zira bunların hepsi haramdır. Düğünde def için cevaz vardır. Düdük ve raks ile söylenen sözü dinlemek mekruhtur. Bazı müfessirler (lehvel hadis) ayet-i kerimesini teganni ve şiir diye tefsir eylemişlerdir. Bazı hadis-i şeriflerde bildirildi ki, Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem: (Teganni, yani okuyucunun nağme ile terennüm ettiği şeyler, suyun bakla, hububat, ve sebzeleri büyüttüğü gibi kalbde nifak büyütür) buyurmuştur.” [10]

“Çalgı hariç, nağmeyle okunan şiirler iki kısımdır: Biri mübah, diğeri haramdır. Mübah olan dini ve aklı zayıflatmayan, haram olan ise bunun aksidir. Oyun ve eğlencede kullanılan böyle olsa da, olmasa da yasak ve haramdır. Kötü ve saçma sapan sözlerden ibaret olan şiirler, şarkılar iki yönden yasak ve haram olur. Kur’an-ı kerimi çalgıcıların tegannisine benzer şekilde okumak çok kötü ve yasaktır. Zira böyle okumakta, ekseriya tecvid ve usüle uymaz.” [11]

“Biz sema, nağme ve raksı caiz görmüyoruz.” [12]

Mecelle’de diyor ki:

“Raks ile, söz ile [şarkı, çalgı ile] başkalarını eğlendiren, şahid olamaz.” (1705. madde)

(*) Ahmed Kadızade rahmetullahi teâlâ aleyh (vefatı m.1783), meşhur Osmanlı alimlerindendir. Birgivi Vasiyetnamesi Şerhi’nde çalgı ve musiki hakkında geniş bilgi veriyor (Bedir Yayınevi, 1988; s.182 ve s.223-225). İmam-ı Birgivi rahmetullahi teâlâ aleyh Anadolu’da yetişip şöhreti bütün İslam dünyasına yayılmış alimlerden biridir (m.1522-1573). Birgivi Vasiyetnamesi (Risale-i Birgivi) en meşhur eseridir. Bedir Yayınevi’nin tekrar yayınladığı kitabın arka kapağında şöyle yazıyor: “Mübalağasız diyebiliriz ki, bu küçük kitap saraydaki padişahtan köydeki çobana kadar asırlar boyunca türkçe konuşan müslümanların temel islami kitabı, el altında bulundurulan bir ilmihal ve irşad risalesi olmuştur.” Birgivi Vasiyetnamesi Şerhi’nde daha geniş bilgi var. Arzu edenler, Bedir Yayınevi’nden temin edebilirler. Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek için çok faydalı, muteber bir eserdir.

[1] İmam-ı Birgivi, Risale-i Birgivi (Birgivi Vasiyetnamesi), Bedir Yayınevi, İstanbul, 1992; s.42.
[2] İmam-ı Birgivi, Tarikat-i Muhammediyye, Demir Kitabevi, İstanbul, 1996; s.336-338.
[3] Ahmed Kadızade, Birgivi Vasiyetnamesi Şerhi, Bedir Yayınevi, 1988; s.182 ve s.223-225.
[4] İmam-ı Rabbani, Mektubat, c.3, m.34.
[5] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 4/326-328.
[6] A. Z. Gümüşhanevi, Ehl-i Sünnet İtikadı, Bedir Yay., s.132.
[7] M. Hadimi, Berika, Kahraman Yayınları, c.2, s.447.
[8] İmam-ı Şarani, Muhtasaru Tezkireti-l Kurtubi, Bedir Yayınevi, 1980, s. 355.
[9] Seyyid Abdülkadir-i Geylani, Gunye’tüt Talibin, Berekat Yayınevi, İstanbul, 1986, s.228; Ramuz el-Ehadis, Gonca Yay., c.1, s. 171, hadis no: 5.
[10] Gunye’tüt Talibin, s. 31.
[11] Gunye’tüt Talibin, s. 54-55.
[12] Gunye’tüt Talibin, s. 453.

Derleyen: Murat Yazıcı
Kaynak: http://muratyazici.blogspot.com/

[/pane] [/accordion]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu