Ali Eren

Din Kültürü Kitaplarında Çocuklarımıza Neler Öğretiliyor

8. sınıf, mecbûrî eğitimin son senesi. Birçok genç ondan sonra okumayabiliyor. Onun için, ders kitaplarını hazırlayanlar en son doğru(!) dinî bilgileri, bu sene vermeliler ki gençlerin bilgisi eksik olmasın. 8. sınıfın Din Kültürü kitabını hazırlayan Üzeyir Gündüz de talebelere KÜLTÜRÜ ANLAMADA DİNİ DOĞRU ANLAMANIN ROLÜ başlığıyla çocuklarımıza şu bilgileri veriyor:

“Müslüman toplumlarda yanlış din anlayışından kaynaklanan ve kültüre yerleşen birçok uygulama vardır. Örneğin; bazı insanlar Hz. Muhammed döneminde var olan her şeyi dinî bir yükümlülük olarak değerlendirmektedirler. Sakal bırakmayı, sarık sarmayı dinin bir gereğiymiş gibi görebilmektedirler. Oysa, sakal bırakmak, sarık sarmak, o günün koşullarına özgü kültürel bir durumdur.” (Sa: 37)

Tirmizî, Ebû Dâvud gibi ana hadis kaynaklarındaki sarık ve sakal hakkındaki hadis-i şerifleri yok sayıp, ilimden uzak bu cümleleri kabul edecek değiliz. O zaman da zamanımızdaki gibi, kâfirin de Müslümanın da  sakal bırakıyor olması sakalın İslâmî bir ciheti olmasını değiştirmez. Kâfirin sakalı ayrıdır Müslümanın sakalı ayrı. Hadis-i şeriflerde, Müslümanın sakalının nasıl olacağının tarifi var… Sarığın nasıl olacağı hakkında da hadis-i şerifler vardır. Meselenin özeti şu ki, sakal olsun sarık olsun, kültürel bir durum değil sünnettir. Din Kültürü kitabındaki sözler ise sırf yanlıştır…

Kitaptaki dikkat çeken diğer bir cümle de şu: “Müslüman olmak için dinimizde bir mezhebe bağlanma koşulu aranmaz.” (Sa: 90)

Doğru… İlk Müslüman olan bir kimsenin o esnada bir mezhebi kabul mecburiyeti yoktur. Ama henüz 8. sınıfta olan çocuklara bu ince meseleden bahsetmenin zaruret ve sebebi nedir?

Müslüman olduysa ibâdet yapmayacak mı? Bir mezhebe bağlanmazsa ibâdetini nasıl yapacak? Bir mezhebi benimsemek, kişinin iman ettiği anda şart değilse de ibâdet edebilmesi için elbette şarttır…

Değerli okuyucular!

Yaza yaza yanlışları bitmeyen 8. sınıf Din Kültürü kitabımız, DOĞRULUK başlığı altında (Sa: 103) Müslüman yavrularının bilgilenmeleri için bakın neler yazmış:

“Bütün dinler doğruluğa büyük önem vermekte, insanlara söz ve davranışlarında dürüst olmalarını öğütlemektedirler.” Böyle dedikten sonra, örnek olarak lütfedip önce İslam diniyle ilgili iki âyet meâli veriyor. Fakat esas hata ve tahrîbat işte bundan sonra başlıyor. Önce, hak din olmaktan çıkmış  olan bozuk inanç sistemleri hakkında şu yumuşak ve sevdirici cümleleri kullanılıyor:

“Musevilik ve Hıristiyanlıkta da doğruluk önemli bir ilkedir.”

Arkasından, önce Allah kelamı olmaktan çıkmış olan Tevrat’tan sonra da İncil’den misaller verilip şimdiki bozuk Tevrat ve İncillerdeki bu ifadelerin değerlendirmesi de şöyle yapılıyor:

“İnsanlara doğru sözlü olmaları öğütleniyor.”    

Kitapta diğer dinler hakkında bilgiler vermek de unutulmuyor. Deniliyor ki:

“Hinduizm, Budizm ve Konfüçyüsçülük gibi dinlerde de doğruluk erdemli davranışlardandır.”

Ve sıra geliyor değerlendirmeye:

“Gördüğünüz gibi doğruluk bütün dinlerin öğütlediği güzel bir davranıştır.”

Talebelere sadece şu söylenmiyor: “Doğruluğun sadece İslam dininde olduğunu mu sanıyordunuz?”

Bütün dinler körpe dimağlara bu şekilde eşit birer iyilik kaynağı gibi anlatılırsa, bu körpe zihinler İslam dininin farkını fark edebilirler mı? İslam, kendilerine farklı anlatılmıyor ki analayabilsinler!!!

Artık onların zihinlerinde İslam da diğer dinler gibi bir din olup çıkacaktır. Din Kültürü kitabının öğüdü de o yönde olduktan sonra niye olmasın?. İşte kitabın talebelere öğüdü:

“Bizler de yaşamımızda dinlerin bu öğütlerini dikkate alalım.”

Dikkat! Dinimizin değil bütün dinlerin diyor. Talebeleri karma dinlere yönlendiriyor.

Hızını alamayıp bu tavsiyesini 105. sahifede de tekrarladıktan sonra bütün dinleri tekrar övüyor:

“Dinler canlıların yaşama hakkına saygılı olunmasını ister.” (Sa: 112)

“Bütün dinler insanlara çalışarak kendi emekleriyle geçimlerini sağlamalarını öğütler.” (Sa: 113)

“Musevilik ve Hıristiyanlıkta da yalancı tanıklık yasaklanır.” (Sa: 115)

“İncilde ise “…Yalan yere ant etmeyeceksin…” denilerek yalancı tanıklık yasaklanmaktadır.” (S:115)

Değerli okuyucu!

Hiç biri diğerinden ayrılmayarak bütün dinler aynı güzellikte anlatılırsa, hem köklü bir dini bilgiye sahip olmayan hem de yaşı müsait olmadığı için gerekli tecrübeden de mahrum olan 8. sınıftaki bir çocuk ne yapacaktır? “Diğer dinler ne kadar iyilikten bahsederse etsin, Allah’ın gönderdiği bir din olmadıktan sonra ne kıymeti var. Geçerli olan Allah’ı n dinidir” diyebilecek midir?

Maalesef diyemeyecektir. Nitekim diyemediğine de şahit olmaktayız. Bir hatırayla anlatayım:

2006-2007 öğretim senesinde, İstanbul/Ümraniye’de ikamet eden bir dostumun 5. sınıfta okuyan oğlu bir gün okul dönüşünde annesine, “Anne! Hıristiyanlık da iyi dinmiş” diyor. Hem dindar hem dini bilgiye sahip olan anne meseleyi derhal babaya anlatıyor ve gereken bilgi çocuğa usulüyle veriliyor da çocuk kurtarılıyor.

İlköğretim 4. sınıftan orta öğretim 12. sınıfa kadar okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarını karıştırıp inançla ilgili konularda gözünüze takılan başlıkların altını  okursanız, İslam Ehl-i Sünnet îtikadına uymayan çok yanlış bilgilerle karşılaşırsınız. Bu durumda ister istemez üzülüp hüzünlenecek ve dertli dertli şöyle diyeceksiniz: Bu kitaplarda ne ararsan bulunur, derde devadan gayrı…

***

7. sınıfın Din Kültürü kitabına bakıyorum. 14. sahifedeki şu doğru bilgi dikkatimi çekiyor:

Kur’an, günümüze kadar değişmeden ulaştı.

Bu doğru bilgi güzel olmakla beraber, 6. sınıfta bunun tam tersi ve yanlış bilgi veriliyor. Zebur, Tevrat ve İncil hakkında deniliyor ki: “Bu kitaplar günümüze kadar ulaşmıştır.”

Halbuki, günümüze kadar bozulmadan ulaşan sadece Kur’an-ı Kerim’dir. Diğer mukaddes kitaplar ise insanlar tarafından değiştirildi. Zaten, diğer mukaddes kitaplar değiştirildiği içindir ki, Kur’an hakkında “Kur’an değişmedi” denilmiş… Ama ne acı ki, Turgay Yüce hazırladığı 6. sınıf Din Kültürü kitabında bu hususta tamamen ters ve yanlış bilgi veriliyor. (Sahife: 98)

***

7. sınıf kitabının sahifelerini karıştırmaya devam ediyorum. Kitabta bazı insan fotoğrafları var, hepsi yabancı, hepsi sarışın, hepsi Avrupalı fotoğrafı! (Sa: 17, 23, 29, 73, 78, 79, 81, 82, 83, 84. )

10 fotoğraftan hiç biri Müslüman fotoğrafı değil. İyi ama israrın sebebi ne! İslam âleminde Müslüman fotoğrafı bulunamadı da mı Din Kültürü kitaplarına sarışınların resimleri dolduruldu?!!!

Yanlış anlaşılmasın. Bu fotoğraflar, gayr-i müslimlerle ilgili olupta mecburen kullanılmış falan değil. Meselâ, “Kur’an, büyüklerimize sevgiyle yaklaşmamızı öğütler” denilmiş, buna ait olmak üzere sevgi görüntülü Avrupalı bir anne-kız fotoğrafı konulmuş. “Kur’an arkadaşlarımızla iyi ilişkiler içinde olmamızı öğütler” denilmiş, Avrupalı çocukların resimleri konulmuş. “Öğrenci, derslerini hiç aksatmadan düzenli bir biçimde çalışmalıdır” denilmiş, ders çalışan Avrupalı bir kız fotoğrafı konulmuş. “Allah, insanların birbirlerini sevmelerini ister” denilmiş, yanak yanağa iki sarışın kız fotoğrafı konulmuş. “Âile; anne, baba ve çocuklardan meydana gelir” denilmiş, parkta görüntülenen neşeli bir Avrupalı âile fotoğrafı konulmuş. “Âile üyeleri birbirlerine sevgiyle bağlıdırlar” denilmiş, yine bir Avrupalı âile resmi konulmuş. “Âilede işler yardımlaşma ile yürütülür” denilmiş, Avrupalı tipinde iki çocuk fotoğrafı konulmuş. “Âile üyeleri zor günlerde birbirlerine destek olurlar” denilmiş, bu cümleye uygun Avrupalı bir âile fotoğrafı konulmuş. “Çocukların başta gelen sorumluluğu derslerine çalışmaktır” denilmiş, dersine çalışan sarışın bir çocuk fotoğrafı konulmuş. “Âileler bakabilecekleri kadar çocuk sahibi olmalıdırlar” denilmiş, iki çocuklu Avrupalı bir âile fotoğrafı konulmuş. “Aile içi sorunlar, konuşularak karşılıklı anlayış içinde çözümlenmelidir” denilmiş, Avrupalı bir baba-oğul fotoğrafı konulmuş. (Bu kitabı Ahmet Ülkü Özden ve Ömer Yılmaz yazmış.)

***

Din Kültürü kitaplarındaki namaz fotoğraflarından da bahsedelim…

5. ve 6. sınıf Din Kültürü kitaplarında, namaz fotoğraflarındaki çocuklar Avrupalı tipinde değil. .(5. sınıf, s: 47. 6. sınıf, s: 23-31) Fakat, iki kitapta erkeklere ait 13 namaz fotoğrafına yer verildiği halde, hepsinde başlar açık. Halbuki, erkekler namaz kılarken başlarının kapatılacağını namaz kılmayanlar bile bilir.

Kitaba namaz-niyazla ilgili fotoğraf konulacaksa, görüntünün düzgün olmasına dikkat edilmeli. Burada o da… Duâ yapılışını göstermek için bula bula sevimsiz bir fotoğraf bulup onu koymuşlar….

Oysa Peygamberimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem, “Sevdiriniz nefret ettirmeyiniz” buyuruyorlar. Bu düşünceyle, üçü profesör 4 kişi tarafından hazırlanan 5. sınıf Din Kültürü kitabının 24. sahifesindeki duâ eden başı açık kız fotoğrafına lütfen ibretle bir bakınız?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu