Ali Eren

Çalışan Kadın meselesi gerçeği…

Bazı malûmların geçen günlerde bir imam üzerinden, çalışan kadınları gündeme getirerek huylarını sergilediklerini biliyorsunuz. Biz, edebi dâiresinde çalışan kadınların kötü hallerden uzak olduklarını biliriz. Aşağıdaki haberi bu düşünce içinde ve yorumsuz olarak sunmak istiyorum. Haber şöyle:

AŞK SANAL AMA ALDATMA GERÇEK

“Cinsel Tıp Enstitüsü’nün aldatma anketinden ilginç sonuçlar çıktı. 1250 denek üzerinde yapılan ankette, kadın ve erkeklerin aldatma olarak kabul ettiği davranışları ve neden aldattıkları soruları soruldu. Ankete göre, deneklerin çoğunluğu eşlerini iş arkadaşlarıyla aldatıyor. Yüzde 70’i chat aşkını aldatma kabul ediyor. Yüzde 76’sı ise duygusal ya da cinsel aldatma arasında fark olmadığını savunuyor. Aldatma sebepleri arasında cinsel sorunlar ve ihmal başı çekiyor.” (Star, 3/4/2007)

Anketin sonucu böyle. Bu gerçeği insanlar kendileri ikrar ediyorlar. Bunu duyuran da bir gazete. Malum zevat bu haber çıktığında “Böyle bir habere nasıl yer verirsiniz!” falan demiş değildi.

Bereket ki bu haberi veren bir imam değil bir gazete. Maazallah tersi olsaydı, o imam cezalardan ceza beğensindi. Ânî bir hışım başlar, basından hatta TBMMD’den yıldırım hızıyla cezalar yağardı…

Peki muhatapları imam olunca  “Vurun abalıya!..” diyenler, bu haber çıktığında neredeydiler? 10 ay önce bu anketi yapan Cinsel Tıp Enstitüsü’ne de imama yaptıkları gibi hücum etmişler miydi?..

Neyse… Onların huyunu herkes biliyor zaten. Biz esas konuya, aldatma meselesine dönelim… Bu mesele ABD’de de ele alınıp 7 yıl süren bir araştırma yapılmıştı. 1500 işyerinde 37.000 kişiyle görüşülerek yapılan bu araştırmanın sonuçları Wall Street Journal gazetesi’nde yayınlandı.

Araştırma sonuçlarına göre, “İşyerinde karşı cinsten çok sayıda kişi bulunması”, evliliklerin yüzde 70 nisbetinde bozulmasına yol açıyor. Bir diğer husus da araştırmacıların, boşanmaların “Bulaşıcı olduğunu” tesbit etmeleri.

Karşı cinsten çok sayıda insanın bir arada bulunduğu işyerlerinde flörte başlayanlar, flört ettikleri kimsenin evli veya bekar olmasını dikkate almıyorlarmış. Araştırma, bazılarını çıldırtacak şu gerçeğe de ulaşmış: Aynı cinsten insanların bir arada çalıştığı işyerlerinde böyle durumlara rastlanmıyor.

Araştırmanın ortaya çıkardığı daha enteresan gerçekler de var: Bir işyerinde çalışanların üçte biri boşanmışsa, oradaki evli bir çalışanın boşanma ihtimali yüzde 43 nisbetinde artıyor.

İşyerinde aynı cinsten çok sayıda bekar bulunması halinde boşanmalar artıyor. Zamanla bu iş arkadaşlarını kendine örnek alan evlilerin boşanma riski yüzde 60 artıyor.

Karşı cinse ilgi gösteren ve bu uğurda evliliklerini yıkan kişilerle, beraber olan kişiler arasındaki yaş farkı 5-15 arasında değişiyor.

Araştırmaya katılanlar, evli de olsalar, karşı cinsten biri eğlence olsun diye kendileriyle flört etmeye başlayınca buna karşılık verdiklerini söylemişler. Ancak, böyle başlayan flörtlerin zamanla ciddi beraberliklere dönüştüğü ve evlilikleri tahrip ettiği ifade ediliyor.

Araştırmacılara göre, evliliği kurtaran çözümlerden biri her ne kadar eşiyle aynı işlerinde çalışmaksa da bu herkes için bir çözüm olarak görülmüyor…”

Değerli okuyucular! Bunlar, evliliği zora sokan gerçekler. Kaldı ki evlilik zarar görmese bile bir de çalışan kadınların mutsuzluğu meselesi var. 2006’da bir danışmanlık şirketi tarafından İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’da özel şirketlerde çalışan üniversite mezunu 23-40 yaşlarında 400 kadın  ile yapılan araştırma, bu kadınların mutlu olmadıklarını ortaya koyuyor.

Genel müdüründen yeni işe başlayanına kadar farklı kademelerde çalışan kadınların katıldığı araştırmada, yüzde 68’i mutsuz olduğunu söylerken, yüzde 71’i de gelecekten umutsuz olduğunu söylemiş.

Nasıl mutlu nasıl umutlu olsunlar ki! Bir kadına bir evin işi yetip artıyor zaten. Bu kadın bir de çalışmak durumundaysa, ne yapsın! Evin erkeği ne kadar yardım ederse etsin veya etmeye çalışsın, yemek, bulaşık, çamaşır gibi işlerin çoğu yine kadına kalıyor. Hele bir de bebek varsa, akşamdan sonra kadın ikinci mesaiye başlıyor. Erkeğe göre zaten daha zayıf yaratılan kadın, emekli olana kadar bu tempoda çalışırsa yıpranmaz mı? Emekli olduktan sonra ise artık o ömrün hayrını gör…

Kadınlara karşı bu kadar acımasız olmak doğru mu? Maddeten yıpranmaları bir tarafa, rûhen de yıpranmış oldukları için, asabiyeci doktorların hastalarının çoğunu emekli kadınlar teşkil ediyor…

Sabah, bebeği ağlarken çıkıp giden bir annenin akşama kadarki ruh halini hele bir düşünelim…

Çalışan kadın meselesini bir de bu cihetten ele almamız icap etmiyor mu ne dersiniz?…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu