Ali Eren

Ba’de Harâb-i Lübnan…

İçlerindeki pek az insaf ve vicdan sahiplerini hariç tutarak söylüyorum: İnsanın kanını donduran kana doymazlık, İsraillilerin genlerinde var. Bu millet, -Kur’an’ın haber verdiğine göre- peygamberleri bile öldürmüş. Bu bir Allah ve peygamber düşmanlığıdır. Cibilliyetleri öldürmeye endeksli ve “Peygamber katili” olan bu kavim, öldürecek peygamber bulamayınca, diğer insanları öldürür.

Görüldüğü gibi, asker öldüremeyince sivil öldürür, erkek bulamazsa kadın öldürür, genç bulamazsa ihtiyar öldürür, yetişkin bulamazsa çocuk öldürür, çocuk bulamazsa cenin öldürür, insan bulamazsa hayvan öldürür. Öldürmeden duramaz, çaresiz, ille de öldürecek Vampir kan emmeden duramıyor, bunlar da öldürmeden…

Bu kavmi Kur’an’dan öğrenmeyenler, onların muharref (değiştirilmiş) kitaplarını okusunlar da oradaki   katliâm emirlerini görsünler. Tarihten öğrenmemiş olanlar da Hitler’in “Kavgam”ını okusunlar.

Akrebin sokması kininden değil cibilliyetindendir. Bunlarınki ise hem kinlerinden hem cibilliyetlerinden.

Ey –istifa eden/etmeyen- 263 tane Türkiye-İsrail Parlamentolararası Dostluk Grubu üyeleri! Yeni değil, tarîhî vaziyet ortada iken, sizler ne düşünce ve niyetle o grupta yer aldınız söyler misiniz!

Evet, istifa edenlerin, Lübnan katliâmından sonra istifa etmeleri güzel. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Ama, İsrail senelerdir Filistinde de kan döküyordu. Merak ediyorum, Filistinde akıtılan o kanlar, bizimkilerin, İsrailli parlamenterlere dost olmalarına nasıl engel olamadı? Dostluk Grubu Başkanı Sayın Vahit Kirişçi! İsrail  daha yapmalı ki siz ve diğer 47 AKP milletvekili istifa edesiniz? Tabii bunu diğer partilere de soruyorum…

Ey değerli okuyucu şunu da bil:

Meclisimizde meğer bir de Filistin Dostluk Grubu varmış ama, bu gruba 50 kişi bile üye olmamış, iyi mi!

Öyleyse, hacca giden  kedi hikayesinin tam yeri:

Kedi hacca gidecekmiş. Fareleri, “Gelin de hacca gitmeden önce sizinle helalleşelim” diye çağırmış. Gelmişler. Kedi önce onları dinlemiş, sonra kendisi söz almış:

“Ben hacca gidiyorum, size karşı bir art niyetim yok. Amma bir şey soracağım,” demiş.Ve sormuş: “Acıktınız, buğdayları yediniz, tamam, buna bir şey denmez. Peki söyleyin bakalım, çuvalın ağzı dururken niye dibini deldiniz?..

Şimdiii, yaklaşan bir seçim var. Seçmen, o gün önüne gelip oy isteyen milletvekili adaylarına, “Şimdi benden oy istiyorsun. İyi, güzel… Oy istemene bir şey demiyorum da, mecliste, Türkiye-Filistin Dostluk Grubu dururken, niçin gidipte Türkiye-İsrail Dostluk grubuna üye olmuştunuz!” derse, ne cevap verecekler merak ediyorum…

Ey her seçim öncesinde, “Değerli vatandaş…” olan sevgili seçmen! Unutma, ve bu soruyu mutlaka sor…

DİYALOGCULARA…

İsrail’in yaptığı katliâma tepki sadedinde konuşan, BBP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Av. Edip Özbaş, Türk Ocakları Genel Başkanı Sayın Nuri Gürgür ve İLKAV Genel Başkanı Sayın Mehmet Pamak gibi duyarlı insanlar, Dinlerarası Diyalogculara karşı feveran ediyorlar. “Hani Diyalogun faydası” diyorlar. Haklıdırlar…

Bir sivil toplum kuruluşu olarak bir çok Diyalog toplantıları yaptık. Diyaloğa, resmî bir kuruluş olan Diyanetimizle de katıldık. O da yetmedi, Antakya’da, Hıristiyan haçı ve siyon yıldızı eşliğinde, açılışını Başbakan seviyesinde yaparak “Medeniyetler İttifakı!” toplantısı gerçekleştirdik. Sonu sadece pişmanlık…

Ne oldu? Medeniyetler ittifak etti mi? Etti… Hıristiyan medeniyetiyle, Siyon Medeniyeti “Müslümanları öldürmekte” ittifak etti. DİB Sayın Bardakoğlu’nun dediği gibi, “Diyaloğun bir milim dahi tesiri olmadı.”

Ben, “Hıristiyan ve Yahudilerle senelerdir Diyalog toplantıları yapıyoruz, görün işte akıtılan kanların durdurulması için tek  kelime etmiyorlar!” demiyorum. Yabancıların aralarındaki ittifak zaten belli. Onlardan bir şey beklediğimiz yok. Onlar öyle de bizimkilere ne oluyor! Niçin çıkıpta onlara karşı,

-Hani Diyaloğun meyveleri! Bunca Diyaloğun arkasından, göreceğimiz kan, katliâm ve soykırım mı olacaktı! Böyle olacaksa, biz böyle Diyalogta yokuz, demiyorlar? Geç de olsa, İsrail Dostluk Grubu’ndan istifa eden bazı milletvekilleri gibi, onlar da bu işten çekilemezler mi? Çekilmeleri için daha kaç bin ölü lâzım?

Sayın Başbakan, İspanya Başbakanı’yla beraber, aslında Diyaloğun diğer bir ismi olan Medeniyetler İttifakı’nın eş başkanıdır. Diyalog toplantılarının tabii oturum başkanı ve Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın da, yine böyle bir kuruluşun eş başkanı. Cılız sesler kifayetsiz, niçin “gür” bir ses yok?

Hani “Yağmazsan da gürle bari” derler. Yabancı eş başkanlar zaten sessiz de, bizimkiler niye susuyor? Bir şey yapamıyorlarsa bir şeyler söyleseler bari… Kaldı ki, devlet adamlarının bir sözü çok şeyleri halledebilir…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu